Sektörden Haberler
Sigorta sektörü 2013′te yüzde 22,21 büyüdü - 18.02.2014
Türk sigorta sektörü 2013 yılında yüzde 22,21 büyüdü. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) verilerine göre, geçen yıl hayat dışı (elementer) sektör yüzde 21,72 büyürken, hayat branşındaki büyüme ise yüzde 25,75 oldu. Tüketici fiyatlarındaki 7,32’lik artıştan (2012 Ekim-2013 Kasım dönemi TÜFE oranı) arındırıldığında sektörde reel büyüme ise yüzde 13,79 olarak gerçekleşti. Toplam prim üretimi içinde yüzde 45’e yakın paya sahip oto sigortalarından, kara araçları sorumluluktaki (trafik) yüzde 36,72 ve kara araçlarındaki (kasko) yüzde 10,85’lik prim üretim artışı, sektördeki büyümenin de lokomotifi oldu. 2013 yılını, hayat dışı sektörde önceki yıla göre yüzde 32,78’lik artışla 3 milyar 168.3 milyon TL prim üreten Axa Sigorta lider kapattı. Axa”nın ardından yüzde 23,05 artışla 2 milyar 749,7 milyon TL prim üreten Anadolu Sigorta yer aldı.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Zurich Sigorta’nın resmi Facebook sitesi üzerinden düzenlediği yarışma, Türkiye’nin Tutku Haritası’nı çıkardı. - 18.02.2014
Sigortacılığın değer verilenleri tutkuyla korumak olduğundan hareket eden Zurich Sigorta, Türkiye’nin Tutku Haritası’nı çıkardı. Şirketin, resmi Facebook sayfası üzerinden yürütülen yarışmada katılımcılar tutkuyla korudukları şeyleri ve onları koruma yöntemlerini paylaştılar. Macera, kariyer, teknoloji, sanat, müzik, spor, doğa, tatil, araba, aile ve moda kategorilerinde tutkularını ifade eden katılımcıların yüzde 24’ü en büyük tutkularının teknoloji olduğunu ifade ederken yüzde 15’i ‘aile’, yüzde 9’u ‘araba’ dedi. Kimi en büyük tutkusunun civcivleri, kimisi de atkıları ve kalemleri olduğunu belirtirken, aile hepsi için vazgeçilmez bir tutku olarak öne çıktı.
Tutkulu şehirler
Katılım gösterilen illere göre ise en tutkulu beş il şöyle sıralandı: İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya ve Kocaeli. Türkiye’nin 7 bölgesinden de katılımın sağlandığı yarışmada yüzde 26 ile en çok katılımın gerçekleştiği il İstanbul oldu. Onu yüzde 10’la İzmir, yüzde 8’le Ankara izledi.
Bisiklet tutkusu kazandı
1.950 kişinin katıldığı yarışmada, eşi ve oğluyla birlikte bisikletle dünya turu yapmanın en büyük tutkusu olduğunu belirten Soner Sarıhan, yarışmanın birincisi olarak 4 bin TL’lik hediye çekini kazandı.
İçtenlik ve yaratıcılık
Civcivlerine, kalem ve atkılarına tutkuya bağlı olduklarını belirten, tutkularını korumak için yaratıcı yollar bulan katılımcılarla Zurich Sigorta eğlenceli bir yarışmaya imza atmış oldu. Bu ilginç ifadelerden birkaçı:
• Benim tutkum civcivlerim. Onlara bahçemde kulübe yaptım. Biraz büyüdüklerinde kulübe önüne tel örgü ile yürüme alanı yaptım. Havalar soğuyunca ampul takarak ısınmalarını sağladım. Şimdi kocaman bembeyaz iki ördeğim var.
• Atkılarımı ve kalemleri korumak için müze açabilirim!
• Benim tutkum laptop'um, onu korumak için üç çanta yetmez diye bir de bavula koyup geziyorum.
• Benim tutkum telefonum. Onu korumak için her şeyi yaparım. Mesela arabanın altına düşerse üstüne atlarım.
• Arabama gözüm gibi bakarım. Benim tek arkadaşım arabam...
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Güneş Sigorta, yalnızca banka sigortacılığı alanında faaliyet gösteren Finansal Bölge Müdürlüğü sayısını 9'a çıkaracak - 17.02.2014
Güneş Sigorta, en önemli büyüme alanlarından biri olarak gördüğü banka sigortacılığında 2013 yılında ulaştığı başarıyı, 2014 yılında atacağı ciddi adımlar ve VakıfBank'tan aldığı güç ile sürdürecek.
2014 yılında yüzde 33 büyüme hedefleyen Güneş Sigorta, açacağı Finansal Bölge Müdürlükleri ile operasyonel açıdan yapısını güçlendirerek, yalnızca banka sigortacılığı alanında faaliyet gösteren Finansal Bölge Müdürlüğü sayısını 9'a çıkaracak.
"Yeni Finansal Bölge Müdürlükleri ile yapılanmamızı güçlendireceğiz"
2013 yılında kurdukları 6 Finansal Bölge Müdürlüğünün önemli başarılara imza attığını belirten Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin, "Sadece banka sigortacılığı alanında ve satıştan operasyona, hasardan tahsilata kadar tüm süreçte faaliyet gösterecek Finansal Bölge Müdürlükleri ile amacımız kısa vadede prim üretimimizi büyütmekten çok doğru yapıları kurmaktı. Ancak biz her ikisini de
başardık. Banka sigortacılığı alanında hem doğru yapıları kurduk hem de hedeflerimizi gerçekleştirerek 2013'ü başarı ile bitirdik. 2014 yılında da Finansal Bölge Müdürlüklerimiz ve VakıfBank içerisinde faaliyet gösteren Sigortacılık Bölümü ile çalışmalarımıza hızla devam edeceğiz. Vakıfbank'ın Türkiye geneline yayılmış 776 şubesi bulunuyor bu bizim için çok değerli bir kaynak. Bundan hareketle VakıfBank bölge yapılanmasını da dikkate alarak Finansal Bölge Müdürlüklerimizin sayısını artırma kararı aldık. Yeni bölgelerimiz ile yapılanmamızı
daha da güçlendireceğiz. Şu anda iki tarafın da birbirine artı değer kazandıracağı bir ortama sahibiz. Ana hissedarımız da olan Vakıfbank'tan aldığımız güç, her iki kurumun karşılıklı işbirliğine olan inancı bu başarıyı getiriyor." dedi.
"VakıfBank müşterileri için ayrıcalıklı ürünler geliştiriyoruz"
2014 yılı için banka sigortacılığında yüzde 33 büyüme hedefi ile yola çıktıklarını ve VakıfBank ile işbirliklerinin gelişerek devam ettiğini ifade eden Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü "Bu yıl ortak projelerimizin odağına sigortalılarımızın memnuniyetini koyduk. Sigortalılarımızın kendilerine özel avantajlardan yararlanabilmesi ve
kolay işlem yapabilmesi için çeşitli projeler yürütüyoruz. Sigortalılarımız prim ödemelerini, VakıfBank'ın tüm Türkiye'ye yayılan Bankomatlarından kolaylıkla gerçekleştirebilecekler. Ayrıca VakıfBank maaş müşterileri Güneş Sigorta ürünlerine ayrıcalıklı fiyatlarla sahip olabilecek, kendileri için özel olarak geliştirilen ürünlerle Güneş Sigortalı olabilecekler."
Read more:
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Konut sigortası alırken dikkat! - 11.02.2014
Konut sigortalarının asli işlevi, konutları ve içindeki eşyaları beklenmedik hasarlara karşı korumaktır. Teminat altına alınan ana riskleri de yangın, sel-su baskını, deprem gibi felaketler oluşturuyor. Ancak günümüzde bunların yanı sıra pek çok teminat ve hizmet paket olarak sigortalılara sunuluyor.
Öyle ki konut paket sigortaları artık sadece binayı ve içindeki eşyaları yangın, sel-su baskını gibi risklere karşı güvence altına almakla kalmıyor, aile fertlerine ve komşulara gelebilecek zararları da kapsıyor.
Sigortalıların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillenen çoğu konut sigortası paketinde hırsızlık, üçüncü şahıs mali sorumlulukları, apartmanların ortak kullanım alanlarına gelebilecek hasarlar ve aile fertlerinin ev dışında başlarına gelebilecek kazalar da güvence altına alınıyor. Daha da ötesi çilingir, ambulans gönderimi gibi birçok yardım hizmeti de bu paket ürünlerde yer alıyor.
Üçüncü şahıslara karşı mali sorumluluk teminatı örneğin, çocuğunuz komşunun camını kırdığında ya da değerli bir eşyasına zarar verdiğinde ortaya çıkan hasarı karşılıyor. Dolayısıyla ilave bir poliçe almaya gerek olmadan kişisel olarak herhangi bir üçüncü şahsa verilecek zararlar da konut poliçesinin kapsamına giriyor.
AXA Sigorta Bireysel Teknik ve Teknik Operasyon Merkezi'nden Sorumlu Direktör ve Genişletilmiş İcra Kurulu Üyesi Balkır Demirkan, komşulara verilen zararlar kapsamında en çok karşılaşılan durumun muslukların açık bırakılması neticesinde su hasarları ya da evde çıkacak yangın nedeniyle oluşacak is ve diğer dolaylı zararlar olduğunu belirtiyor. Demirkan, artık konut poliçelerinde yangın teminatına bağlı komşuluk mali mesuliyet teminatının ayrılmaz bir parça haline geldiğine işaret ediyor.
Kiracıyı ev sahibine, ev sahibini de kiracıya karşı koruyan teminatları da almak mümkün. Örneğin kiracının hatasından kaynaklı bir zarara karşı, hasarı ödeyen ya da herhangi bir hasarda ev sahibini kira kaybından koruyan teminatlar sigortayı kimin aldığına göre şekillendirilebiliyor.
Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Hasan Altaner, sabit elektronik eşyaların teminat kapsamına alınmasının da sektör uygulamalarında standart hale geldiğini belirtiyor. Altaner, "Elektronik ve dijital ürünlere, risk adresinde bulunması koşuluyla teminat veriliyor. Ancak bu teminat, hasarlanma oranının yüksek olması nedeniyle belli bir muafiyet karşılığında sağlanıyor" diyor. Yani elektronik cihazlar için belirli bir oran ya da meblağ muaf tutularak uygun primlerle koruma sağlanabiliyor.
Sanılanın aksine, ev eşyalarının değerleri doğrultusunda hesaplanan konut sigortası primleri pahalı değil. Örneğin TV, koltuk takımı, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyalar için 25 bin lira bedel üzerinden hesaplanan ve standart teminatları sağlayan bir poliçeyi 250-300 liraya almak mümkün.
Asistans hizmetlerinden faydalanan yok
Şirketler, teminatların yanı sıra asistans hizmetlerini de oldukça geniş bir yelpazede sigortalıların hizmetine sunuyor. Örneğin, 300-500 liralık limitlerle cam kırılması, çilingir ve elektrik-su tesisatı tamiri artık çoğu poliçeyle birlikte sigortalılara ücretsiz sunuluyor. Bunlara ilave olarak sunulan pek çok hizmet de gündelik yaşamda karşılaşılabilecek her türlü riske karşı güvence veriyor, hayatımızı kolaylaştırıyor.
Başta acil sağlık olmak üzere, yurtdışında restoran rezervasyonundan evinize güvenlik güvenlisi gönderilmesine kadar hemen her konuda asistans hizmeti alabiliyorsunuz.
Balkır Demirkan, konut asistans hizmetlerinden en fazla kullanılanların çilingir çağırma, cam değişimi ve tesisat onarımı olduğunu söylüyor. Diğer hizmetlerinse sınırlı sayıda kullanıldığını belirtiyor. Başka bir deyişle konut sigortası sahipleri, asistans hizmetlerini sadece acil ihtiyaçları için kullanma eğilimi gösteriyor.
Hasan Altaner de Türkiye’de tüketicilerin asistans hizmetleri konusundaki farkındalığının çok düşük olduğunu vurguluyor. Altaner, "Sigortalı asistans hizmetlerini sadece başına kötü bir şey geldiğinde hatırlıyor. Oysa bunlar hayatlarını her an kolaylaştırabilecek hizmetler" diyor.
Altaner'e göre sigortalılar, sahip oldukları teminatları dikkatli incelemedikleri için kendilerine sağlanan ek hizmetlerden faydalanmıyor. Bu yüzden sigorta şirketleri, poliçe sahiplerine ayrıca broşürler vererek ya da web sitesine yönlendirerek onları bu hizmetlerden haberdar etme yolunu seçiyor.
Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken de satış kanalları aracılığıyla sigortalılara çeşitli broşürler dağıtarak asistans hizmetlerine ilişkin bilgilerle farkındalık yaratmaya çalıştıklarını söylüyor. Ülken, "Kaza olduğunda sigortalımıza ‘keşke alsaydım’ yerine ‘iyi ki bu poliçeyi almışım’ dedirtmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda ürünümüzün sigortalıların karşılaşabileceği her türlü riski teminat altına alan bir içerikte olmasına çalışıyoruz" diyor.
Konut kredileri sigortalılığı artırıyor
Tüm bu geniş teminatlara rağmen Türkiye’de sayıları 14-15 milyon olduğu tahmin edilen konutların ancak yüzde 15-20'sinin sigortalı olduğu düşünülüyor.
Diğer pek çok alanda olduğu gibi konutta da sigortalılık oranı potansiyelin çok altında. Bunun en yaygın sebepleri ise konut sigortasının sadece ev sahiplerine ait olduğuna dair yanlış bilgi ve sigortanın pahalı bir hizmet olarak algılanması...
Liberty Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Arışan, mevcut konutların yüzde 40’ında kiracıların ikamet ettiğini, ancak kiracıların herhangi bir doğal afette mülk sahibi kadar zarar edeceklerinin farkında olmadığını vurguluyor. Arışan, zorunlu deprem sigortasının evin içindeki eşyaların bedelini ödemediğinin de genellikle bilinmediğine işaret ediyor. Nitekim zorunlu deprem sigortası, sadece deprem ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak ve yer kayması gibi binada doğrudan oluşan maddi hasarlara karşı, sigorta bedeli ölçüsünde teminat sağlıyor.
Öte yandan, kentsel dönüşüm projeleri, ev sahipliği oranlarındaki artış ve dolayısıyla mortgage kredilerinin zorunlu tutması gibi etkenlerle konut sigortalarında önümüzdeki dönemde belirgin bir artış bekleniyor.
İşte Akıllı Yaşam’ın bu sayısında, geniş teminatlardan asistans hizmetlerine, kampanyalardan dikkat edilmesi gerekenlere konut sigortalarını sizler için araştırdık...
AXA Sigorta Evim Poliçesi
AXA Sigorta, “Evim Poliçesi” ile kapsamlı bir paket konut sigortası sunuyor. Bu sigortayla, bina ile bina içerisinde yaşayanların günlük kullanıma dahil olan eşyalarına deprem, yanardağ patlaması, uçak çarpması gibi birçok klasik riskle gelebilecek zararlar poliçe teminatı dahilinde karşılanıyor. Ayrıca üçüncü şahıs sorumluk teminatı veriliyor.
Bu ürünle ev içerisinde bulunan sigortalı ve birlikte yaşadığı aile fertlerine ait TV, müzik setleri ve taşınamaz kişisel bilgisayarlar ile beyaz eşyalara kazayla gelen fiziki hasarlar da teminat kapsamına alınıyor. Ancak bu cihazların sadece şarj ve bataryalarına gelecek hasar ve zararlar ile 3 yıldan daha yaşlı cihazlara gelecek zararlar ve üretici veya satıcı garantisi altındaki hasar ve arızalar teminat kapsamı dışında tutuluyor.
Hasar muafiyeti uygulanan AXA Sigorta poliçelerinde, bir hasarda tazmin edilecek azami bedel poliçe önyüzünde belirtiliyor. Buna göre her bir hasarda 150 TL'den az olmamak üzere hasar bedelinin yüzde 10’u oranında muafiyet uygulanıyor. Örneğin, konuttan yapılacak hırsızlıklarda cep telefonu, notebook, laptop, benzeri taşınabilir elektronik cihazlar için tespit edilecek hasar bedelinin yüzde 25’i ödenecek tazminat tutarından indiriliyor.
Sigortalılara sunulan asistans hizmetleri de kapsamlı. Su tesisatı, elektrik, anahtar ve çilingir hizmetleri, cam işleri, doktor ve ambulans gönderimi, uzman hemşire ve refakatçi gönderimi, otel hizmetleri, güvenlik hizmetleri, evde oluşacak bir hasar nedeniyle zorunlu seyahat giderleri, vefat nedeniyle oluşacak seyahat giderleri, tıbbi danışman sağlanması, hastanede yatma durumunda yardım sağlanması, acil mesajların iletimi ile bilgi ve organizasyon hizmetleri poliçede yazılı kapsam ve limitler içerisinde sağlanıyor. Konut poliçesi sahipleri ayrıca "Acil Sağlığım" ürününe indirimli olarak sahip olabiliyor.
Güneş Sigorta'dan 3 paket birden
Güneş Sigorta, farklı ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilen üç farklı poliçe sunuyor: "Güneşli Ev Ekstra", "Güneşli Ev" ve "Güneş Pratik Ev"...
Ürünlere göre farklılık göstermekle birlikte her üç poliçe de yangın, hırsızlık, su baskını, komşulara karşı mali mesuliyet, fırtınadan gelecek hasar ve cam kırılması gibi standart teminatlar sunuyor.
Güneşli Ev poliçesi ferdi kaza, konut yardımı, kira kaybı, elektronik eşya, kapkaç gibi risk ve hizmetler için ek teminatlar sunuyor. Güneşli Ev Ekstra, bunlara ilaveten garajdaki araçlardan çevre düzenlemesine, akvaryum teminatından gıda bozulmasına kadar oldukça kapsamlı ve detaylı bir poliçe sunuyor. Bir liste halinde bildirilmesi durumunda, değerli eşyaların tamamı da sınırlama olmaksızın bu poliçeye dahil edilebiliyor.
Güneş Sigorta da geniş asistans hizmetleri kapsamında, hukuki danışmanlıktan konutta kalan kişinin kurtarılmasına, ev hizmetleri organizasyonundan sigortalı faturaların ödenmesine; çilingir, tamirci, ambulans temininden tıbbi danışma hattına kadar birçok konuda sigortalıların yardımına koşuyor.
Güneşli Ev Ekstra, diğer paketlerden konut yardım hizmeti ve “Onkoloji Destek Paketi” ile farklılaşıyor. Onkoloji Destek Paketi sigortalılara, bir sağlık sorununda Türkiye’nin uzman doktorlarının ikinci görüşünü ücretsiz sunuyor. Ayrıca onkolojik hastalıkların tetkik ve tedavisi sırasında yüzde 70'e varan indirimler söz konusu.
Konut sigortası alırken nelere dikkat etmeli?
Sektör temsilcilerine göre konut sigortalarında sigortalıların ilk dikkat etmesi gereken konu, ihtiyaç duyulan risklere karşı yeterli teminat almak veya alınan teminatların kapsamını iyi anlamak.
Sompo Japan Sigorta Grup Müdürü Mehmet Oğuzer'e göre konut sigortası yaptırırken dikkat edilecek en önemli nokta, evinizdeki risklere karşı doğru teminatları seçmeniz ve belirtilen sigorta bedelinin sigorta değerine eşit olması. Oğuzer, "Örneğin, 50 bin TL'lik eşyanızı 25 bin TL üzerinden sigortalattığınızda, sigortacılıkta 'eksik sigorta' diye tabir edilen ve yarı yarıya eksik hasar almanıza neden olacak durumla karşı karşıya kalabilirsiniz" diyor.
Sigortacıların bu tavsiyesi önemli. Çünkü herhangi bir hasar durumunda sigorta şirketi ile sigortalının ihtilaf yaşamasına sebep olabiliyor. Özellikle de mali mesuliyet teminatlarının poliçede olup olmadığına ve limit tutarına dikkat etmek konusunda sigortacılar uyarıyor. Bu teminat sayesinde yangın, duman, su baskını gibi konut poliçesinde teminat altına alınan riskler karşısında komşulara gelebilecek zararlar da güvence altına alınabiliyor.
Konutla ilgili doğru beyanda bulunulması bir diğer önemli unsur olarak öne çıkıyor. Ayşegül Arışan, bir konut poliçesi için satın alma talebi yapılırken, konuta ait bilgilerin doğru ve eksiksiz verilmesi, evin metrekaresi ve varsa havuz, müştemilat, garaj gibi eklerin de belirtilmesinin, evin ve eşyaların değerinin doğru belirlenmesi ve prim ödemesinin belirlenen vadelerde yapılması açısından kritik önem taşıdığını ifade ediyor.
Balkır Demirkan da "Konut sigortası yaptırırken, konutun brüt metrekaresinin poliçe üzerinde doğru biçimde yer alması, binanın ve konutun içerisinde bulunan eşyanın durumuna göre güncel durumlarına en yakın bedelin poliçede belirtilmesi gerekiyor. Bunlar oluşacak hasarlarda tam ve doğru tazminat alınması için önemli konular" diyor. Demirkan, poliçelerinin içeriği, kapsamı ve hangi durumlarda hasarların nasıl ödeneceğine ilişkin acentelerden bilgi edinmenin önemine de dikkat çekiyor.
Seçilen sigorta şirketinin hasar ödeme performansı da pek çok sektör temsilcisi tarafından önemli bir kriter olarak gösteriliyor. Nitekim Musa Ülken de bu noktada şirketlerin güvenilirliğine şöyle dikkat çekiyor: "Sigortacılık bir güven işidir. Olası bir hasar durumunda sigorta şirketinin geri ödeme hızı, ürünün fiyatı ve ödeme koşullarının esnekliği, sigorta şirketinin müşteri ilişkileri yönetiminin başarısı, yaygın hizmet ağı ve anlaşma koşullarına sadakat gibi etkenler çok önemlidir."
"Kiracılar da mutlaka sigorta yaptırmalı"
Türkiye’de konutların sigortalanma oranı maalesef istenilen seviyelerde değil. Bunun en önemli nedeni ise toplumumuzdaki sigortalılık bilincinin hala düşük düzeyde olması, konut ve eşya sigortalarının sadece ev sahipleri tarafından yapıldığına dair yerleşmiş yanlış kanıdır. Oysa kiracıların da mutlaka sahip oldukları eşyaları ve ev sahibine karşı sorumluluklarını sigortalatması gerekiyor.
Aksigorta Ev-Eşya Sigortası, sigortalının sadece evini ve eşyalarını değil ailesini ve komşularını da güvence altına alan kapsamlı bir ürün. Sigortalının yaşadığı apartmanın ortak kullanım alanlarında oluşan hasarlardan komşularına verebileceği maddi hasarlara, ücretsiz çilingir ve camcı hizmetlerinden hasara bağlı olarak doğabilecek yaralanma gibi durumlarda ücretsiz ambulans hizmetine kadar pek çok risk ve ihtiyaç Aksigorta Ev-Eşya sigortası kapsamında yer alıyor.
"Komşunuzun eşyası da sigortalı"
Balkır Demirkan / AXA Sigorta Direktör ve Genişletilmiş İcra Kurulu Üyesi
AXA Sigorta olarak her yıl ürünümüzün içeriğini sigortalıların taleplerine göre revize ediyoruz. Örneğin, konut poliçelerinde kişisel üçüncü şahıs sorumluk teminatı da veriliyor. Bu teminat, konuta bağlı olmaksızın çocuğunuzun komşunun camını kırması ya da komşu ziyaretinde komşunun evindeki mobilyalara zarar vermesi durumunda da poliçedeki limitler çerçevesinde üçüncü şahıs hasarlarının ödenebilmesine imkan tanıyor. Dolayısıyla kişisel olarak herhangi bir üçüncü şahsa verilecek zararlar da ilave bir poliçe almaya gerek olmadan konut poliçesinin kapsamı içerisinde yer alıyor.
Hasar yönetimi konusunda da çok tecrübeli bir ekiple hizmet veriyoruz. Konut onarımlarında profesyonel şirketlerle çalışarak, hizmetlerin yerinde ve anında verilmesini en hızlı ve kaliteli biçimde organize ediyoruz.
Konut sigortaları çok büyük oranda ev sahipleri tarafından yapılıyor. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle kiracı başta belirli bir depozito verdiği için, evde oluşacak zararlara yönelik ekstra bir prim ödemek istemiyor. Türkiye’deki evlerle ilgili en büyük risk deprem ve dahili su hasarları. Bu iki hasar tipinde de binayla ilgili onarım ve risk ev sahiplerinin üzerinde kaldığından, kiracılar konut sigortası yaptırmıyor.
"Çevre düzenlemesi için de teminat var"
Hasan Altaner / Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı
Konut sigortalarının geçmişine ve temel amacına bakıldığında yangın, deprem, sel, fırtına gibi doğal afet risklerini temin eden bir ürün olduğu görülüyor. Ancak zaman içerisinde konut içerisinde yaşayan bireylerin günlük yaşantılarında karşılaşabileceği riskleri de kapsayacak şekilde oldukça geniş bir kapsama ulaştı. Sigortalının komşularına veya kiracının yaşadığı konut ve komşularına vereceği zarardan ev camının kırılmasına, evde kullanılan elektronik cihazların arızalanmasından çilingir çağrılmasına kadar uzanan bir teminat yelpazesine gelindi. Tüm bunların yanında her üründe standart olmasa da kişisel sorumluluk teminatı dahilinde hane bireylerinin vereceği zararlar da tazmin edilebiliyor.
Sigortalılarımızın ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda geliştirdiğimiz Güneşli Ev Ekstra, Güneşli Ev ve Güneş Pratik Ev ürünlerimizle, evlerini ve huzurlarını tehdit eden pek çok riske karşı güvence sunuyoruz. Standart teminatların yanı sıra bina ve eşyaları yeni değer esasıyla sigortalıyor, elektronik cihazları güvence altına alıyoruz. Listelenmesi halinde değerli eşyaların tümünü belirli bir oranla, sınırlandırma olmaksızın teminata dâhil ediyor, banka kasasında bulunan eşyaları da sigortalıyoruz. Ayrıca garajdaki araçlardan çevre düzenlemesine, akvaryum teminatından gıda bozulmasına kadar her türlü ihtiyaca cevap veriyor, kira kaybını teminat altına alıyoruz.
Read more:
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Konut sigortası alırken dikkat! - 11.02.2014
Konut sigortalarının asli işlevi, konutları ve içindeki eşyaları beklenmedik hasarlara karşı korumaktır. Teminat altına alınan ana riskleri de yangın, sel-su baskını, deprem gibi felaketler oluşturuyor. Ancak günümüzde bunların yanı sıra pek çok teminat ve hizmet paket olarak sigortalılara sunuluyor.
Öyle ki konut paket sigortaları artık sadece binayı ve içindeki eşyaları yangın, sel-su baskını gibi risklere karşı güvence altına almakla kalmıyor, aile fertlerine ve komşulara gelebilecek zararları da kapsıyor.
Sigortalıların ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillenen çoğu konut sigortası paketinde hırsızlık, üçüncü şahıs mali sorumlulukları, apartmanların ortak kullanım alanlarına gelebilecek hasarlar ve aile fertlerinin ev dışında başlarına gelebilecek kazalar da güvence altına alınıyor. Daha da ötesi çilingir, ambulans gönderimi gibi birçok yardım hizmeti de bu paket ürünlerde yer alıyor.
Üçüncü şahıslara karşı mali sorumluluk teminatı örneğin, çocuğunuz komşunun camını kırdığında ya da değerli bir eşyasına zarar verdiğinde ortaya çıkan hasarı karşılıyor. Dolayısıyla ilave bir poliçe almaya gerek olmadan kişisel olarak herhangi bir üçüncü şahsa verilecek zararlar da konut poliçesinin kapsamına giriyor.
AXA Sigorta Bireysel Teknik ve Teknik Operasyon Merkezi'nden Sorumlu Direktör ve Genişletilmiş İcra Kurulu Üyesi Balkır Demirkan, komşulara verilen zararlar kapsamında en çok karşılaşılan durumun muslukların açık bırakılması neticesinde su hasarları ya da evde çıkacak yangın nedeniyle oluşacak is ve diğer dolaylı zararlar olduğunu belirtiyor. Demirkan, artık konut poliçelerinde yangın teminatına bağlı komşuluk mali mesuliyet teminatının ayrılmaz bir parça haline geldiğine işaret ediyor.
Kiracıyı ev sahibine, ev sahibini de kiracıya karşı koruyan teminatları da almak mümkün. Örneğin kiracının hatasından kaynaklı bir zarara karşı, hasarı ödeyen ya da herhangi bir hasarda ev sahibini kira kaybından koruyan teminatlar sigortayı kimin aldığına göre şekillendirilebiliyor.
Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Hasan Altaner, sabit elektronik eşyaların teminat kapsamına alınmasının da sektör uygulamalarında standart hale geldiğini belirtiyor. Altaner, "Elektronik ve dijital ürünlere, risk adresinde bulunması koşuluyla teminat veriliyor. Ancak bu teminat, hasarlanma oranının yüksek olması nedeniyle belli bir muafiyet karşılığında sağlanıyor" diyor. Yani elektronik cihazlar için belirli bir oran ya da meblağ muaf tutularak uygun primlerle koruma sağlanabiliyor.
Sanılanın aksine, ev eşyalarının değerleri doğrultusunda hesaplanan konut sigortası primleri pahalı değil. Örneğin TV, koltuk takımı, buzdolabı, çamaşır makinesi gibi eşyalar için 25 bin lira bedel üzerinden hesaplanan ve standart teminatları sağlayan bir poliçeyi 250-300 liraya almak mümkün.
Asistans hizmetlerinden faydalanan yok
Şirketler, teminatların yanı sıra asistans hizmetlerini de oldukça geniş bir yelpazede sigortalıların hizmetine sunuyor. Örneğin, 300-500 liralık limitlerle cam kırılması, çilingir ve elektrik-su tesisatı tamiri artık çoğu poliçeyle birlikte sigortalılara ücretsiz sunuluyor. Bunlara ilave olarak sunulan pek çok hizmet de gündelik yaşamda karşılaşılabilecek her türlü riske karşı güvence veriyor, hayatımızı kolaylaştırıyor.
Başta acil sağlık olmak üzere, yurtdışında restoran rezervasyonundan evinize güvenlik güvenlisi gönderilmesine kadar hemen her konuda asistans hizmeti alabiliyorsunuz.
Balkır Demirkan, konut asistans hizmetlerinden en fazla kullanılanların çilingir çağırma, cam değişimi ve tesisat onarımı olduğunu söylüyor. Diğer hizmetlerinse sınırlı sayıda kullanıldığını belirtiyor. Başka bir deyişle konut sigortası sahipleri, asistans hizmetlerini sadece acil ihtiyaçları için kullanma eğilimi gösteriyor.
Hasan Altaner de Türkiye’de tüketicilerin asistans hizmetleri konusundaki farkındalığının çok düşük olduğunu vurguluyor. Altaner, "Sigortalı asistans hizmetlerini sadece başına kötü bir şey geldiğinde hatırlıyor. Oysa bunlar hayatlarını her an kolaylaştırabilecek hizmetler" diyor.
Altaner'e göre sigortalılar, sahip oldukları teminatları dikkatli incelemedikleri için kendilerine sağlanan ek hizmetlerden faydalanmıyor. Bu yüzden sigorta şirketleri, poliçe sahiplerine ayrıca broşürler vererek ya da web sitesine yönlendirerek onları bu hizmetlerden haberdar etme yolunu seçiyor.
Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken de satış kanalları aracılığıyla sigortalılara çeşitli broşürler dağıtarak asistans hizmetlerine ilişkin bilgilerle farkındalık yaratmaya çalıştıklarını söylüyor. Ülken, "Kaza olduğunda sigortalımıza ‘keşke alsaydım’ yerine ‘iyi ki bu poliçeyi almışım’ dedirtmenin önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kapsamda ürünümüzün sigortalıların karşılaşabileceği her türlü riski teminat altına alan bir içerikte olmasına çalışıyoruz" diyor.
Konut kredileri sigortalılığı artırıyor
Tüm bu geniş teminatlara rağmen Türkiye’de sayıları 14-15 milyon olduğu tahmin edilen konutların ancak yüzde 15-20'sinin sigortalı olduğu düşünülüyor.
Diğer pek çok alanda olduğu gibi konutta da sigortalılık oranı potansiyelin çok altında. Bunun en yaygın sebepleri ise konut sigortasının sadece ev sahiplerine ait olduğuna dair yanlış bilgi ve sigortanın pahalı bir hizmet olarak algılanması...
Liberty Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Arışan, mevcut konutların yüzde 40’ında kiracıların ikamet ettiğini, ancak kiracıların herhangi bir doğal afette mülk sahibi kadar zarar edeceklerinin farkında olmadığını vurguluyor. Arışan, zorunlu deprem sigortasının evin içindeki eşyaların bedelini ödemediğinin de genellikle bilinmediğine işaret ediyor. Nitekim zorunlu deprem sigortası, sadece deprem ve deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak ve yer kayması gibi binada doğrudan oluşan maddi hasarlara karşı, sigorta bedeli ölçüsünde teminat sağlıyor.
Öte yandan, kentsel dönüşüm projeleri, ev sahipliği oranlarındaki artış ve dolayısıyla mortgage kredilerinin zorunlu tutması gibi etkenlerle konut sigortalarında önümüzdeki dönemde belirgin bir artış bekleniyor.
İşte Akıllı Yaşam’ın bu sayısında, geniş teminatlardan asistans hizmetlerine, kampanyalardan dikkat edilmesi gerekenlere konut sigortalarını sizler için araştırdık...
AXA Sigorta Evim Poliçesi
AXA Sigorta, “Evim Poliçesi” ile kapsamlı bir paket konut sigortası sunuyor. Bu sigortayla, bina ile bina içerisinde yaşayanların günlük kullanıma dahil olan eşyalarına deprem, yanardağ patlaması, uçak çarpması gibi birçok klasik riskle gelebilecek zararlar poliçe teminatı dahilinde karşılanıyor. Ayrıca üçüncü şahıs sorumluk teminatı veriliyor.
Bu ürünle ev içerisinde bulunan sigortalı ve birlikte yaşadığı aile fertlerine ait TV, müzik setleri ve taşınamaz kişisel bilgisayarlar ile beyaz eşyalara kazayla gelen fiziki hasarlar da teminat kapsamına alınıyor. Ancak bu cihazların sadece şarj ve bataryalarına gelecek hasar ve zararlar ile 3 yıldan daha yaşlı cihazlara gelecek zararlar ve üretici veya satıcı garantisi altındaki hasar ve arızalar teminat kapsamı dışında tutuluyor.
Hasar muafiyeti uygulanan AXA Sigorta poliçelerinde, bir hasarda tazmin edilecek azami bedel poliçe önyüzünde belirtiliyor. Buna göre her bir hasarda 150 TL'den az olmamak üzere hasar bedelinin yüzde 10’u oranında muafiyet uygulanıyor. Örneğin, konuttan yapılacak hırsızlıklarda cep telefonu, notebook, laptop, benzeri taşınabilir elektronik cihazlar için tespit edilecek hasar bedelinin yüzde 25’i ödenecek tazminat tutarından indiriliyor.
Sigortalılara sunulan asistans hizmetleri de kapsamlı. Su tesisatı, elektrik, anahtar ve çilingir hizmetleri, cam işleri, doktor ve ambulans gönderimi, uzman hemşire ve refakatçi gönderimi, otel hizmetleri, güvenlik hizmetleri, evde oluşacak bir hasar nedeniyle zorunlu seyahat giderleri, vefat nedeniyle oluşacak seyahat giderleri, tıbbi danışman sağlanması, hastanede yatma durumunda yardım sağlanması, acil mesajların iletimi ile bilgi ve organizasyon hizmetleri poliçede yazılı kapsam ve limitler içerisinde sağlanıyor. Konut poliçesi sahipleri ayrıca "Acil Sağlığım" ürününe indirimli olarak sahip olabiliyor.
Güneş Sigorta'dan 3 paket birden
Güneş Sigorta, farklı ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilen üç farklı poliçe sunuyor: "Güneşli Ev Ekstra", "Güneşli Ev" ve "Güneş Pratik Ev"...
Ürünlere göre farklılık göstermekle birlikte her üç poliçe de yangın, hırsızlık, su baskını, komşulara karşı mali mesuliyet, fırtınadan gelecek hasar ve cam kırılması gibi standart teminatlar sunuyor.
Güneşli Ev poliçesi ferdi kaza, konut yardımı, kira kaybı, elektronik eşya, kapkaç gibi risk ve hizmetler için ek teminatlar sunuyor. Güneşli Ev Ekstra, bunlara ilaveten garajdaki araçlardan çevre düzenlemesine, akvaryum teminatından gıda bozulmasına kadar oldukça kapsamlı ve detaylı bir poliçe sunuyor. Bir liste halinde bildirilmesi durumunda, değerli eşyaların tamamı da sınırlama olmaksızın bu poliçeye dahil edilebiliyor.
Güneş Sigorta da geniş asistans hizmetleri kapsamında, hukuki danışmanlıktan konutta kalan kişinin kurtarılmasına, ev hizmetleri organizasyonundan sigortalı faturaların ödenmesine; çilingir, tamirci, ambulans temininden tıbbi danışma hattına kadar birçok konuda sigortalıların yardımına koşuyor.
Güneşli Ev Ekstra, diğer paketlerden konut yardım hizmeti ve “Onkoloji Destek Paketi” ile farklılaşıyor. Onkoloji Destek Paketi sigortalılara, bir sağlık sorununda Türkiye’nin uzman doktorlarının ikinci görüşünü ücretsiz sunuyor. Ayrıca onkolojik hastalıkların tetkik ve tedavisi sırasında yüzde 70'e varan indirimler söz konusu.
Konut sigortası alırken nelere dikkat etmeli?
Sektör temsilcilerine göre konut sigortalarında sigortalıların ilk dikkat etmesi gereken konu, ihtiyaç duyulan risklere karşı yeterli teminat almak veya alınan teminatların kapsamını iyi anlamak.
Sompo Japan Sigorta Grup Müdürü Mehmet Oğuzer'e göre konut sigortası yaptırırken dikkat edilecek en önemli nokta, evinizdeki risklere karşı doğru teminatları seçmeniz ve belirtilen sigorta bedelinin sigorta değerine eşit olması. Oğuzer, "Örneğin, 50 bin TL'lik eşyanızı 25 bin TL üzerinden sigortalattığınızda, sigortacılıkta 'eksik sigorta' diye tabir edilen ve yarı yarıya eksik hasar almanıza neden olacak durumla karşı karşıya kalabilirsiniz" diyor.
Sigortacıların bu tavsiyesi önemli. Çünkü herhangi bir hasar durumunda sigorta şirketi ile sigortalının ihtilaf yaşamasına sebep olabiliyor. Özellikle de mali mesuliyet teminatlarının poliçede olup olmadığına ve limit tutarına dikkat etmek konusunda sigortacılar uyarıyor. Bu teminat sayesinde yangın, duman, su baskını gibi konut poliçesinde teminat altına alınan riskler karşısında komşulara gelebilecek zararlar da güvence altına alınabiliyor.
Konutla ilgili doğru beyanda bulunulması bir diğer önemli unsur olarak öne çıkıyor. Ayşegül Arışan, bir konut poliçesi için satın alma talebi yapılırken, konuta ait bilgilerin doğru ve eksiksiz verilmesi, evin metrekaresi ve varsa havuz, müştemilat, garaj gibi eklerin de belirtilmesinin, evin ve eşyaların değerinin doğru belirlenmesi ve prim ödemesinin belirlenen vadelerde yapılması açısından kritik önem taşıdığını ifade ediyor.
Balkır Demirkan da "Konut sigortası yaptırırken, konutun brüt metrekaresinin poliçe üzerinde doğru biçimde yer alması, binanın ve konutun içerisinde bulunan eşyanın durumuna göre güncel durumlarına en yakın bedelin poliçede belirtilmesi gerekiyor. Bunlar oluşacak hasarlarda tam ve doğru tazminat alınması için önemli konular" diyor. Demirkan, poliçelerinin içeriği, kapsamı ve hangi durumlarda hasarların nasıl ödeneceğine ilişkin acentelerden bilgi edinmenin önemine de dikkat çekiyor.
Seçilen sigorta şirketinin hasar ödeme performansı da pek çok sektör temsilcisi tarafından önemli bir kriter olarak gösteriliyor. Nitekim Musa Ülken de bu noktada şirketlerin güvenilirliğine şöyle dikkat çekiyor: "Sigortacılık bir güven işidir. Olası bir hasar durumunda sigorta şirketinin geri ödeme hızı, ürünün fiyatı ve ödeme koşullarının esnekliği, sigorta şirketinin müşteri ilişkileri yönetiminin başarısı, yaygın hizmet ağı ve anlaşma koşullarına sadakat gibi etkenler çok önemlidir."
"Kiracılar da mutlaka sigorta yaptırmalı"
Türkiye’de konutların sigortalanma oranı maalesef istenilen seviyelerde değil. Bunun en önemli nedeni ise toplumumuzdaki sigortalılık bilincinin hala düşük düzeyde olması, konut ve eşya sigortalarının sadece ev sahipleri tarafından yapıldığına dair yerleşmiş yanlış kanıdır. Oysa kiracıların da mutlaka sahip oldukları eşyaları ve ev sahibine karşı sorumluluklarını sigortalatması gerekiyor.
Aksigorta Ev-Eşya Sigortası, sigortalının sadece evini ve eşyalarını değil ailesini ve komşularını da güvence altına alan kapsamlı bir ürün. Sigortalının yaşadığı apartmanın ortak kullanım alanlarında oluşan hasarlardan komşularına verebileceği maddi hasarlara, ücretsiz çilingir ve camcı hizmetlerinden hasara bağlı olarak doğabilecek yaralanma gibi durumlarda ücretsiz ambulans hizmetine kadar pek çok risk ve ihtiyaç Aksigorta Ev-Eşya sigortası kapsamında yer alıyor.
"Komşunuzun eşyası da sigortalı"
Balkır Demirkan / AXA Sigorta Direktör ve Genişletilmiş İcra Kurulu Üyesi
AXA Sigorta olarak her yıl ürünümüzün içeriğini sigortalıların taleplerine göre revize ediyoruz. Örneğin, konut poliçelerinde kişisel üçüncü şahıs sorumluk teminatı da veriliyor. Bu teminat, konuta bağlı olmaksızın çocuğunuzun komşunun camını kırması ya da komşu ziyaretinde komşunun evindeki mobilyalara zarar vermesi durumunda da poliçedeki limitler çerçevesinde üçüncü şahıs hasarlarının ödenebilmesine imkan tanıyor. Dolayısıyla kişisel olarak herhangi bir üçüncü şahsa verilecek zararlar da ilave bir poliçe almaya gerek olmadan konut poliçesinin kapsamı içerisinde yer alıyor.
Hasar yönetimi konusunda da çok tecrübeli bir ekiple hizmet veriyoruz. Konut onarımlarında profesyonel şirketlerle çalışarak, hizmetlerin yerinde ve anında verilmesini en hızlı ve kaliteli biçimde organize ediyoruz.
Konut sigortaları çok büyük oranda ev sahipleri tarafından yapılıyor. Bunun birkaç nedeni var. Öncelikle kiracı başta belirli bir depozito verdiği için, evde oluşacak zararlara yönelik ekstra bir prim ödemek istemiyor. Türkiye’deki evlerle ilgili en büyük risk deprem ve dahili su hasarları. Bu iki hasar tipinde de binayla ilgili onarım ve risk ev sahiplerinin üzerinde kaldığından, kiracılar konut sigortası yaptırmıyor.
"Çevre düzenlemesi için de teminat var"
Hasan Altaner / Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı
Konut sigortalarının geçmişine ve temel amacına bakıldığında yangın, deprem, sel, fırtına gibi doğal afet risklerini temin eden bir ürün olduğu görülüyor. Ancak zaman içerisinde konut içerisinde yaşayan bireylerin günlük yaşantılarında karşılaşabileceği riskleri de kapsayacak şekilde oldukça geniş bir kapsama ulaştı. Sigortalının komşularına veya kiracının yaşadığı konut ve komşularına vereceği zarardan ev camının kırılmasına, evde kullanılan elektronik cihazların arızalanmasından çilingir çağrılmasına kadar uzanan bir teminat yelpazesine gelindi. Tüm bunların yanında her üründe standart olmasa da kişisel sorumluluk teminatı dahilinde hane bireylerinin vereceği zararlar da tazmin edilebiliyor.
Sigortalılarımızın ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda geliştirdiğimiz Güneşli Ev Ekstra, Güneşli Ev ve Güneş Pratik Ev ürünlerimizle, evlerini ve huzurlarını tehdit eden pek çok riske karşı güvence sunuyoruz. Standart teminatların yanı sıra bina ve eşyaları yeni değer esasıyla sigortalıyor, elektronik cihazları güvence altına alıyoruz. Listelenmesi halinde değerli eşyaların tümünü belirli bir oranla, sınırlandırma olmaksızın teminata dâhil ediyor, banka kasasında bulunan eşyaları da sigortalıyoruz. Ayrıca garajdaki araçlardan çevre düzenlemesine, akvaryum teminatından gıda bozulmasına kadar her türlü ihtiyaca cevap veriyor, kira kaybını teminat altına alıyoruz.
Read more:
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Hasan Altaner, önümüzdeki 10 yılda konut sigortalarının penetrasyonunda büyük artış bekliyor. - 05.02.2014
Gelişmiş ülkelerde yüzde 100'lere ulaşan konut sigortası penetrasyonu Türkiye'de henüz yüzde 20 seviyelerinde. Yani 100 evden ancak 20’sinin konut sigortası var. İşte bu yüksek potansiyel, sigorta şirketlerinin konut sigortasına ilgisini artırıyor.
Konut sigortasında penetrasyon oranının düşük olmasının en önemli sebebi toplumdaki yanlış kanılar. Örneğin, Türkiye’de pek çok kişi konut sigortasının sadece ev sahipleri tarafından yapılması gerektiğine inanıyor. Bu yaygın inanca göre kiracıysanız sigortaya ihtiyacınız yok… Sanki kiracının evi yanmıyor, kiracının evini su basmıyor, kiracının evine hırsız girmiyor. İşte bu yanlış kanının da önümüzdeki yıllarda değişmesi ve herkesin ev sigortalarına ilgisinin artması bekleniyor.
Güneş Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Hasan Altaner'e göre, bu alandaki büyük potansiyel gelecek 10 yılda harekete geçecek. Akıllı Yaşam’ın sorularını yanıtlayan Altaner, Güneş Sigorta'nın hukuk danışmanlığından konutta kalan kişinin kurtarılmasına; çilingir, tamirci, ambulans sağlanmasına kadar birçok konuda verdikleri asistans hizmetiyle konut sigortalarında fark yarattıklarına dikkat çekiyor...
Türkiye’de konut sigortalarına ilgi nasıl? Konutların yüzde kaçı sigortalı?
Öncelikle ülkemizde sadece konut değil diğer birçok sigorta türüne de ilginin istenilen düzeyde olmadığını söyleyebilirim. Sigorta istatistikleri bizlere, sigortalılık oranları açısından birçok dünya ülkesinin gerisinde kaldığımızı gösteriyor. Ülkemizdeki konutların yaklaşık yüzde 20’si sigortalı. Oysa bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 100’e yaklaşmış durumda.
Peki sizce ilgi neden düşük?
Rakamların bu düzeylerde seyretmesinde birçok etken mevcut olabilir. Ancak en önemlisinin sigorta bilincinin yetersizliği olduğu söylenebilir. Gelecek 10 yılda sigortalılık oranlarının artacağını düşünüyorum. Çünkü şu anki genç nüfus o zaman orta yaşları yaşayacak. Bugün hayata yeni başlayan gençler, o dönemde sigortalanabilir varlıklara sahip olacak.
Daha çok ev sahiplerinin konut sigortası yaptırdığı, kiracıların bu sigortaya ilgisiz kaldığı doğru mu?
Konut kredilerinden dolayı ev sahiplerinin konut sigortası yaptırma oranının daha yüksek olduğu söylenebilir. Diğer taraftan, sigortalı konutların önemli bir bölümünde kiracılar ikamet ediyor. Ancak kiracıların sahip oldukları kendi eşyaları için poliçe satın alma eğilimlerinin oldukça düşük olmasının yanı sıra kiracı olarak sorumluluklarının da sigorta edilmediğini görüyoruz.
Konut sigortaları nelere teminat veriyor? Çocukların komsunun camını kırması halinde buna teminat verecek ürünler de var mı?
Konut sigortalarının geçmişine ve temel amacına bakıldığında yangın, deprem, sel ve fırtına gibi doğal afet risklerini temin eden bir ürün olduğu görülüyor. Zamanla teminatlar, konut içinde yaşayan bireylerin günlük yaşantılarında karşılaşabileceği riskleri de kapsayacak şekilde genişledi. Sigortalının komşularına veya kiracının yaşadığı konut ve komşularına vereceği zarardan ev camının kırılmasına, evde kullanılan elektronik cihazların arızalanmasından çilingir çağrılmasına kadar uzanan bir teminat ve asistans hizmeti yelpazesine gelindi. Tüm bunların yanında, her üründe standart olmasa da “kişisel sorumluluk” teminatı dahilinde hane bireylerinin vereceği zararlar da karşılanıyor.
Sigortacıların evdeki elektronik ve taşınması kolay fotoğraf makinesi, dijital kamera, laptop gibi eşyalar için de teminat vermediği söyleniyor. Bu tür ürünler hangi koşullarda sigorta ettirilebilir?
Bahsi geçen elektronik ve dijital ürünlere, riziko adresinde bulunması koşuluyla teminat verilebiliyor. Diğer taraftan, hasarlanma oranının yüksek olması nedeniyle belli bir muafiyet karşılığında sağlanıyor. Ancak bu teminat, henüz uygulamalarda standart hale gelmiş ve sektör geneline yayılmış değil.
Ev sigortası yaptırırken nelere dikkat etmek gerekir?
Sigortalılar, her branşta sigortalarını yaptırırken öncelikli olarak sigorta ihtiyaçlarını doğru tespit etmeli ve risklerini karşılayacak limitlerde teminat aldıklarından emin olmamalılar. Bu konuda hata yapmamak için sigorta aracılarından ve sigorta şirketlerinden de destek almaları önemli. Böylece ihtiyaçlarına en uygun teminatları içeren poliçeye ve bunlara en uygun fiyatlandırmaya sahip olabilirler. Teminatların neyi kapsadığı, limitleri ve hasar anında poliçenin nasıl devreye gireceği gibi konularda bilgi edinmeliler. Daha sonra, kendilerine ve seçtikleri teminatlara ait bilgilerin poliçede eksiksiz ve doğru olarak yer alıp almadığını kontrol etmeliler.
Güneş Sigorta bu alanda hangi ürünleriyle hizmet veriyor? Tüketici neden Güneş Sigorta’yı tercih edilmeli?
İhtiyaç ve beklentiler doğrultusunda geliştirdiğimiz Güneşli Ev Ekstra, Güneşli Ev ve Güneş Pratik Ev ürünlerimizle sigortalılarımızın evlerini ve huzurlarını tehdit eden pek çok riske karşı güvence sunuyoruz.
Teminatlar ürünlere göre farklılık gösteriyor. Standart teminatların yanında ürünlerimiz kapsamında bina ve eşyaları yeni değer esasıyla sigortalıyor, elektronik cihazları güvence altına alıyoruz. Listelenmesi halinde değerli eşyaların tümünü, belirli bir oranla sınırlandırma olmaksızın teminata dâhil ediyoruz. Banka kasasında bulunan eşyaları da sigortalıyoruz. Ayrıca garajdaki araçlardan çevre düzenlemesine, akvaryum teminatından gıda bozulmasına kadar her türlü ihtiyaca cevap veriyor, kira kaybını teminat altına alıyoruz.
Konut sigortalarıyla birlikte ne tür asistans hizmetleri sunuluyor?
Güneş Sigorta olarak asistans hizmetlerine büyük önem veriyoruz. A’dan Z’ye tüm ihtiyaçlar için asistans hizmetleri sunuyoruz. Konut sigortaları çerçevesinde hukuki danışmanlıktan konutta kalan kişinin kurtarılmasına, ev hizmetleri organizasyonundan sigortalı faturaların ödenmesine; çilingir, tamirci, ambulans temininden tıbbi danışma hattına kadar birçok konuda sigortalılarımızın yanında yer alıyoruz.
Sigortalıların asistans hizmetlerinden yararlanma oranı ne düzeyde?
Türkiye’de tüketicilerin asistans hizmetleri konusundaki farkındalığının çok düşük olduğunu söyleyebiliriz. Asistans hizmetlerinin sigortalının sadece başına kötü bir şey geldiğinde değil hayatlarını her an kolaylaştırabilecek hizmetler olduğu bilinmiyor. Bu durum sadece potansiyel müşteriler değil; sağlık, konut ya da araçları için sigorta yaptıran poliçe sahipleri için de geçerli. Sigortalılar sahip oldukları teminatları dikkatli incelemediklerinden kendilerine sağlanan ek hizmetlerden faydalanmıyorlar. Bu nedenle sigortalılarımıza satın aldıkları poliçeleri dikkatli okumalarını, tercih yapmadan önce araştırmalarını tavsiye ediyor ve kendilerine sağlanan ek hizmetler konusunda bilgilendiriyoruz.
Read more:
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Doğal Afet Sigortaları Kurumu, büyük depremlerde devletten reasürans desteği alacak - 31.01.2014
Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), olası bir hasar yapıcı depreme karşı devletin de desteğini arkasına alarak reasürans korumasını artırdı. Büyük depremlerdeki hasar ödemelerinin 235 milyon Avrosunu reasürans programı kapsamında devlet karşılayacak.
DASK’ın bir depremde toplam hasar ödeme gücünün, reasürans koruması, afet bonosu ve kendi öz kaynakları ile birlikte 11 milyar TL’yi aştığını belirten DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı şöyle konuştu: “Zorunlu deprem sigortası poliçe sayısı son dönemde çok hızlı bir şekilde arttı. DASK da sigortalılık oranındaki yükselmeyle paralel olarak artan yükümlülüklerini karşılayabilmek için 2014 yılı programında piyasalardan daha fazla reasürans koruması istedi. Uluslararası piyasalardan sağlanan reasürans korumasını bir önceki yıla göre yüzde 32 oranında artırmış olmakla birlikte, istenen en üst güvenlik seviyesini sağlamak için Devletin sınırlı oranda desteğini de talep ettik. Risk transferi ve koruma programında kaynak çeşitlendirmesi ve kalitesi bizim için öncelikli bir hedef. Afet Sigortaları Kanunu’nun 8. maddesine istinaden kurumumuza Devlet tarafından sağlanan hasar fazlası reasürans desteği bu açıdan oldukça önemlidir. Ayrıca DASK ve zorunlu deprem sigortasına verilen önemin de bir göstergesidir.”
Yüksek poliçe artışı devlet desteğini getirdi
Afet Sigortaları Kanununun yürürlüğe girdiği 18 Ağustos 2012 tarihinden sonra zorunlu deprem sigortası poliçelerinde yaşanan yüksek artış sebebi ile kapasite ihtiyacının bir yılda 1 milyar Avro arttığını belirten Yazıcı şunları ifade etti:
“Devlet tarafından sağlanan reasürans desteğinin getirdiği güven sayesinde, uluslararası piyasalardan ilave kapasitenin uygun şartlarla sağlanması mümkün olmuştur. Dünyanın sayılı büyük programları arasında yer alan 2014 yılı reasürans programımızın başarıyla oluşturulmasında ve tamamlanmasında bu destek önemli faktörlerden biri oldu.”
Benzer desteklerin Japonya, Tayvan ve Yeni Zelanda gibi deprem ülkelerinde de sağlandığını belirten Yazıcı şunları ifade etti:
“Hazine tarafından sağlanan 235 Milyon Avro reasürans desteği, olağan koşullarda nakdi para transferini içermemektedir. Bu destek, ülkemizde meydana gelebilecek büyük bir deprem durumunda, DASK’ın hasar ödemeleri 800 milyon Avro’yu aşarsa devreye girecek ve bu tutarın üzerindeki ödemelere diğer reasürans şirketleri ile birlikte Devlet yüzde 10 oranında iştirak edecek. Devletin toplam sorumluluğu hiçbir şekilde 235 Milyon Avro’yu aşmayacak. Bu destek karşılığında DASK da Devlet Hazine’sine reasürans şirketlerine ödediği fiyattan ödeme gerçekleştirecek.”
Read more: http://www.sigortagundem.com/haber/dask-guclendi/568294#ixzz2rxvFeLWN
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Generali, sigorta profilini çıkardı - 28.01.2014
Dünyanın önde gelen sigorta şirketlerinden Generali, Türkiye’nin sigorta alışkanlıklarını araştırdı. Çarpıcı sonuçların ortaya çıktığı araştırmaya göre Türkiye’ de yaşayanlar sigorta yaptırırken yüzyüze iletişimi tercih ediyor. Erkekler kadınlara oranla daha çok sigorta yaptırıyor ancak araştırma, teknolojide erkeklerin sınıfta kaldığını ve kadınların bir adım daha önde olduğunu gözler önüne seriyor.
İşte Generali’nin Trafik ve Kasko’ da Türkiye sigortalı profilini ortaya koyan araştırma sonuçları;
TÜRKİYE’ DE YAŞAYANLAR ARKADAŞ HATIRI DEĞİL GÜVEN ARIYOR
Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de yaşayanlar hayatlarını kolaylaştıran yeniliklere kolay adapte oluyor. Denemeye açık ancak her zaman önce ‘GÜVEN’ arıyor. Seçeceği sigorta şirketine kendisi karar vermek istiyor, kimsenin etkisi altında kalmıyor. Arkadaş tavsiyesinden çok bildiği, araştırdığı, güvendiği sigorta şirketinearacını emanet ediyor.
İNTERNETTEN ARAŞTIRIYOR ACENTE’DEN SATIN ALIYORUZ
Türkiye’de yaşayanlar dokunmak, görmek kısacası ‘yüzyüze iletişim’ istiyor. Trafik sigortası yaptıranların yüzde 80’i, KASKO yaptıranların ise yüzde 85’i acente kanalını tercih ediyor.
Ancak öncesinde araştırma WEB üzerinden yapılıyor. Kadın – erkek farketmiyor, Türkiye'de yaşayanların yüzde 60’ı sigorta yaptırmadan önce internet üzerinden araştırma yapıyor, bilgi topluyor. Yani internetten araştırıyor ancak sigortasını acenteden satın alıyor.
KADINLAR DAHA TEKNOLOJİK
Sigortalanma sürecinde kadın ve erkek oranına bakıldığında ise işin rengi değişiyor. Erkekler kadınlara oranla daha çok sigorta yaptırıyor ancak araştırma, teknolojide erkeklerin sınıfta kaldığını ve kadınların bir adım daha önde olduğunu gösteriyor.. Erkeklerin yüzde 79’u acentelere başvururken; kadınların yüzde 27’si internet ve çağrı merkezi yöntemiyle, yüzde 25’i bankalar aracılığıyla, yüzde 21’i ise acenteler üzerinden sigorta yaptırıyor.
Bir kaza durumunda erkekler yüzde 70 ile acentelerini ararken kadınların yüzde 27’si ilk olarak sigorta şirketini arıyor.
ARABA ALIRKEN AKLIMIZA GELİYOR
Araştırma Türkiye’deki sigorta bilincini de ortaya koyuyor. Sigorta kavramı Türkiye’de yaşayanların aklına otomobil aldığında geliyor. Sigortalılar ihtiyacına göre ve iyi bir servise iyi para ödemeyi kabul ediyor. İnternet kullanımında eğitim ve gelir düzeyi etkili oluyor. Eğitim ve gelir arttıkça internet kullanımı artıyor.
Dünyanın önde gelen sigorta şirketlerinden Generali, yaptığı araştırmayla ortaya çıkan sigorta alışkanlıklarına paralel olarak sunduğu ürün ve hizmetlerle de satın alma sürecinde tüketicilere geniş bir yelpaze sunuyor. Motorlu Kara Taşıt Araçları ve Trafik Sigortası başta olmak üzere; yangın, nakliyat, sorumluluk, ferdi kaza, hırsızlık, havacılık, mühendislik, acente mesleki sorumluluk ve DASK gibi birçok farklı sigorta türünde ürün seçeneği bulunuyor
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Yeni Trafik Sigortası Yönetmeliği ile sigorta fiyatları nasıl etkilenecek ? - 27.01.2014
2014 yılına girerken trafik sigortasında da yeni bir döneme başlandı. Eski uygulamada hasarsızlık indirimi ve prim artırım oranlarını Hazine Müsteşarlığı belirliyordu. Yeni Trafik Sigortası Yönetmeliği ile bu oranları artık sigorta şirketleri belirliyor. Böylece trafik sigortasında tam serbest döneme geçilmiş oldu. Bu değişiklikten sigorta fiyatlarının nasıl etkileneceği sorusu akıllarda soru işareti. Sigortam Net tüketicilere ışık tutması amacıyla konuyu uzmanlarına sordu.
Axa Sigorta Teknik Operasyon Birimi Uzmanı Aşkın Dolapçı, serbest tarifeye geçişin uzun zamandır sigorta şirketlerinin talep ettiği bir çalışma olduğuna dikkat çekerek, “Bildiğiniz üzere trafik, her zaman zarar yazılan bir kalemdi, şirketler şimdi üstlerine almış oldukları bu riski daha güzel değerlendirebilecek. Primlerde çok büyük farklılıklar beklemiyorum ama piyasa hareketlenmeleri olacaktır. Ürünler, kampanyalar Mart ayından sonra iyice şekillenecektir. Ayrıca, sigorta yaptıracak kişilerin bu durumdan çok fazla etkileneceğini düşünmüyorum. İnsanlar kasko sigortasında nasıl seçici davranıyorsa trafik sigortası için de bu bilince ulaşacaktır” açıklamasında bulundu. Dolapçı, sigorta yaptıracaklar için de öneri de bulunarak, “Sigortalılar her zaman aldıkları ürünü sorgulamalı ve karşılaştırmalıdır. Özellikle hasarsızlık kademeleri konusunda dikkatli davranmaları gerekir” dedi.
Hür Sigorta Teknik Servis Müdürü Ömer Mavuş, 1 Ocak’tan itibaren uygulanmaya başlayan tam serbest tarifenin trafik sigortası satışlarına olumlu yönde yansıyacağını söyledi ve ekledi: “Özellikle sigorta yaptıracak kişilerin penceresinden bakıldığında müşteri bazlı fiyatlama yapma olanağının arttığını söyleyebiliriz. Bu değişim hasarı olmayan ve vadesinde yenilemesini yaptıran sigortalılara birçok avantaj sağlayacaktır. Kasko sigortasında olduğu gibi trafik sigortasında da araç özellikleriyle beraber müşteri profili ön plana çıkacaktır. Bu sayede yıllardır hasar yapmayan müşteriler uygun fiyatlarla trafik sigortası yaptırabilecekler. Bunun yanında hasar frekansı yüksek sigortalılar da sisteme yükledikleri yük oranında daha yüksek prim ödeyecekler ve hasar daha hakkaniyetli bir şekilde paylaşılacak.”
Yeni Trafik Sigortası ile Neler Değişti?
İyi Sürücüye Uygun Sigorta
Eski uygulamada sigorta primi artırım ve indirim oranları Hazine tarafından belirlenirken, yeni uygulamayla bu oranlar sigorta şirketleri tarafından serbestçe belirlenebiliyor. Yeni uygulamayla az hasarlı ya da hasarsız sürücüler daha az sigorta ücreti öderken, kazaya karışan sürücüler hasar miktarı ve kazanın şekline göre sigorta şirketlerinin belirlediği oranlara bağlı olarak daha çok prim ödeyecek. Böylece kurallara uyan yani iyi sürücü olanlar maddi açıdan korunmuş olacak.
İnternet Üzerinden Sigorta Teklifi
Yeni trafik sigortası ile sigorta şirketleri, kendi belirledikleri indirim ve prim artırım oranlarını internet sitelerinde yayınlamak zorundalar. Tüketici kendisine teklif sunan şirketlerin sigorta prim oranlarını internetten karşılaştırarak kendisine en uygun şirketi seçebilecek. Ayrıca, eski uygulamada şirketler primleri günlük belirliyordu. Yeni uygulamayla birlikte artık primler aylık olarak belirleniyor. Sigorta şirketleri belirledikleri oranları bir ay boyunca değiştiremeyecek.
Hasara Göre Prim Uygulaması
Şirketlerin mali bünyelerinde problem bulunması, şirketler arası haksız rekabet ya da poliçe düzenlenmemesi durumunda Hazine Müsteşarlığı devreye girerek cezai yaptırımlar uygulayacak. Yeni uygulamayla birlikte sigorta şirketleri, sigortalı bilgilerini otomasyon sistemiyle görebilecek, hasarsızlık durumunda kendi belirledikleri indirimleri sunacak ve sigortalının geçmişine yansıyan hasar fazla ise prim artırımlarını yine kendileri hesaplayacak. Ayrıca, sigortalının hasar geçmişiyle birlikte aracın yaşı, plakanın kayıtlı olduğu ildeki trafik yoğunluğu, sürücünün yaşı, sürücü belgesini aldığı tarih gibi durumlar da indirim ya da sürprim de etkili olacak.
Read more: http://www.sigortagundem.com/haber/yeni-trafik-sigortasi-fiyatlari-nasil-etkileyecek/568339#ixzz2rapM9eXp
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Ergo Türkiye'de yeniden yapılanma sürüyor. - 24.01.2014
Ergo Türkiye'de yeniden yapılanma sürüyor. 23 Ocak 2014 tarihi itibarıyla ERGO Türkiye Satış Direktörlüğü görevine Murat Beköz atandı. Murat Beköz, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Matematik Bölümü’nden mezun olduktan sonra çalışma hayatına 1995 yılında Halk Yaşam Sigorta/Yapı Kredi Emeklilik’de başladı.
Kariyer hayatı boyunca satış yönetim pozisyonlarında görev yapan Beköz, son olarak Yapı Kredi Sigorta’da Acente ve Broker Kanalı’ndan sorumlu vekil Genel Müdür Yardımcılığı rolünü üstlenmişti. Murat Beköz evli ve iki çocuk babasıdır.
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Bütçe endişesinin en doğru ilacı sigorta. - 22.01.2014
Ekonomideki durgunluk söylentileri, yükselen kur ve siyasal istikrarsızlık bireylerin araç, ev ve sağlık gibi değerlere gelebilecek zararın maliyetine karşı endişelendiriyor. Online ve telefon üzerinden sigorta karşılaştırma ve satışı alanında Türkiye’nin ilk ve en geniş platformu Sigortam.net çok uygun fiyatlı primler sayesinde büyük maliyetlerden kurtulmanın kolay olduğuna dair kamuoyunu uyarıyor.Yeni yıla belirsizliklerle giren Türkiye’de ekonomideki durgunluk söylentileri, dolar ve avrodaki hızlı yükseliş, altın fiyatlarındaki hızlı düşüş ve siyasal istikrarsızlık hem bireyleri hem de kurumları endişelendiriyor. Artan risk oranı ve endişe bireylerin, kendileri ya da mal varlıkları üzerinde oluşabilecek hasarların telafisi için oldukça yüksek bir maliyet yükü altında kalabilecekleri ihtimalini doğuruyor.
Küçük ödemeler hayat kurtarıyor
Sigortam.net İcra Kurulu Başkanı ve CEO’su Serdar Dinçaslan, bütçe endişesinin en doğru ilacının sigorta olduğunu söylüyor. Sigorta primlerinin sanıldığı kadar yüksek olmadığını, olası bir risk durumda çok daha fazla maddi zarara uğranılacağını belirten Dinçaslan, küçük sigorta ödemeleriyle herkesin kendisini ve mal varlığını koruyabileceğini ifade ediyor.
Ekonomik belirsizlikler riskleri artırıyor
Sigorta alıcılarının, sigorta teminatlarını titizlikle incelemesi gerektiğinin altını çizen Dinçaslan, karşılaşma olasılığının yüksek olduğu durumların poliçe teminatlarında muhakkak bulunması gerektiğini vurguluyor ve ek teminatlarla süslenip maliyeti şişirilmiş poliçelere dair herkesi uyarıyor. Teminatların ödeneceği sürenin de dikkat edilmesi gereken önemli bir unsur olduğunun altını çizen Dinçaslan, sigortalının zararını en kısa sürede ödeyen, güvenilir sigorta şirketlerinin tercih edilmesi gerektiğini ifade ediyor.
“Bütçenizden ayıracağınız küçük harcamalarla büyük kazançlar sağlayabilirsiniz” diyen Dinçaslan, Türkiye’de son 2002-2012 yılları arasında trafik kazalarında yüzde 195 artış yaşandığını ve maddi kayıpların en düşük seviyeye indirilebilmesi için zorunlu trafik sigortası ve kasko sigortasının mutlak suretle yapılması gerektiğini söylüyor.Ekonomik belirsizliklerin sahip olunan değerler üzerindeki riski artırdığına dikkat çeken Dinçaslan, konut sigortasının yangın, hırsızlık ya da su baskını gibi tehlikeleri göğüslemedeki öneminin altını çiziyor. Türkiye’nin büyük fay hatları ile çevrili bir ülke olduğunu hatırlatan Dinçaslan, Zorunlu Deprem Sigortası’nın önemini herkesin anlaması gerektiğini söylüyor. Dinçaslan, özel sağlık sigortasının ise düzenli doktor kontrolüne gitme alışkanlığının düşük olduğu ülkemizde olası sağlık maliyetlerinin önüne geçmenin en iyi yolu olduğunu da belirtiyor. Dinçaslan,2014 yılında da en iyi korumayı en uygun fiyatla sunacaklarını, böylelikle sigorta yaptıracakların bütçelerinin zorlanmayacağını vurguluyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Sigortacı ve gemiciler güçlerini birleştirdi. - 15.01.2014
Güvenceleri yeterli olmayan sigortalarla ticaret yapan binlerce küçük tekne ve gemi için koruma-tazminat (P&I) sağlayacak yeni bir sigorta şirket kuruldu. Dünya'nın haberine göre, devlet destekli Güneş, Halk ve Ziraat Sigorta ile üç P&I muhabiri şirketin bir araya gelerek oluşturduğu Türk P&I Sigorta, olay başına 500 milyon dolara kadar güvence sağlayacak. Kurumun reasüransını ise Standart Club üstlenecek. Ömür Marine, Metropole ve Vitsan, muhabir firmalar olarak sermayenin yüzde 50’sini karşılarken, şirketin yönetim kuruluna bir üyeyi Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı seçecek.
ABD’li deniz ticareti yayını Trade Winds’den Jim Mulrenan’ın sorularını yanıtlayan Türk P&I Sigorta’nın Genel Müdürü Ufuk Teker, şirketin temel olarak zorunlu sigorta ihtiyacını karşılamak için kurulduğunu ancak sürdürülebilirlik adına kar amacı güdeceğini de açıkladı. Türk P&I’nin başına geçmeden önce Turkish Marine Lines ve Turkish Cargo Lines’ta görev alan Teker, başlangıç için 15 kişilik bir ekip kurduklarını söyledi. Sigortanın pahalı olmayacağını ancak ucuz da olmayacağını belirten Teker, “Ücretlendirme benzer tenzili muhalefet sigortaları ile yakın seviyelerde olacak” dedi.
Türk P&I’nin 300 grt tonun üzerindeki deniz taşıtlarında sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesiyle doğan ihtiyacı karşılamak için kurulduğu belirtiliyor. Taşıtların büyük çoğunluğunun daha düşük olacağının beklenmesine rağmen reasüransın 14 bin grt tona kadar güvence sağlaması için görüşmeler devam ediyor. Türk P&I ilk aşamada en az bin tekneyi sigorta kapsamına almak isterken bu rakamın 2 bine kadar yükselebileceği tahmin ediliyor. Türk P&I Genel Müdürü Ufuk Teker ise tahminlerinde ihtiyatlı olduklarını söylüyor. Türkiye’de 100 – 300 grt ton aralığında bin 300, 300 – 3000 grt ton aralığında 850 gemi bulunurken, küçük boyutlu tekne sayısı ise 11 bine yaklaşıyor. Sorumluluk sigortasının zorunlu hale getirilmesinin arkasında ana neden olarak sigortasız gemi ve teknelerin petrol atıklarına yönelik doğan kaygılar yer alıyor. Yeni Türk Ticaret Kanunu’na göre 12’den fazla yolcu taşıyan gemilerde kişi başına 385 bin dolar tazminat zorunluluğu bulunuyor. 12 yolculu tekneler için 4,6 milyon dolar, 50 kişilik tekneler için ise 20 milyon dolarlık teminat anlamına gelen bu rakam Türk sigorta şirketlerinin isteksiz davranmalarına neden oluyor. En büyüğü 2 bin yolcu kapasiteli büyük gemilerin ise P&I güvencesini uluslararası şirketlerden temin etmiş durumda. Kuruluş amacı olarak Türk bayraklı gemilere güvence sağlayacak olan şirketin zaman içinde Akdeniz ile Karadeniz sularında ve kıta limanlarına yük taşıyan gemilere de ulaşması hedefleniyor.
Hedef sektörün üçte birini almak
Ufuk Teker, sektörün yıllık 30 milyon dolar ciro yaptığı bilgisini verirken, Türk P&I olarak bu pastadan 10 milyon dolarlık pay almayı hedeflediklerini söyledi. Öncelikli hedeflerinin yurtiçinde portföyü genişleterek söz sahibi bir sigorta şirketine dönüşmek olduğunu vurgulayan Teker, 1,5 yıl içinde uluslararası operasyonlara açılabilmek için gerekli altyapıya sahip olmayı planladıklarını bildirdi. Sabit prim esasına göre çalışacak şirket, Türk bayraklı gemilere hizmet verecek ancak herhangi bir riziko durumunda mağdur durumda olan tüm taraflar teminat kapsamında güvence altında olacak. Daha önce yurtdışından teminat alan şirketler için yerel bir firmayla çalışmanın daha cazip olduğunun altını çizen Teker, “Armatör ve işletmeler teminat sağlanıp sağlanmayacağını bilmedikleri sigortalara prim ödemektense Türk sigorta şirketiyle çalışmayı tercih edeceklerdir” diye konuştu.
Read more: http://www.sigortagundem.com/haber/sigortaci-ve-gemiciler-guclerini-birlestirdi/566576#ixzz2qSXFYcRf
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Sigortasız aracın sebep olduğu 8 ölümlü kaza için Güvence Hesabı'nın 1 milyon 50 bin liralık tazminat talebi Karacaşar Belediyesi'ni şoke etti - 13.01.2014
Geçen yıl mayıs ayında 8 öğretmenin hayatını kaybettiği Kayseri'deki trafik kazasıyla ilgili ilginç gelişme yaşanıyor. Bu gelişme, sigortanın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Noyan Doğan, Hürriyet'teki köşesine bu ilginç gelişmeyi aktardı. İşte o yazı:
1 Mayıs 2013’te Kayseri’de meydana gelen kazada 8 öğretmen hayatını kaybetti.
Kazaya karışan Karacaşar Belediyesi’ne ait minibüsün, sigortasının olmadığı ortaya çıktı. Güvence Hesabı, ölenlerin yakınlarına ödediği 1 milyon 50 bin liralık tazminat için belediyeye haciz işlemi uygulatınca Karacaşar Belediye Başkanı, “Beldeyİ satsak bu para çıkmaz” diyerek isyan etti.
Tarih, 2013’ün Mayıs ayı… Kaçımız hatırlıyor bilmiyorum ama bir hatırlatma yapayım. 1 Mayıs günü, Kayseri’de meydana gelen trafik kazasında 8 öğretmenimiz hayatını kaybetmişti. Hatırlamadınız mı? Biraz daha detay vereyim.
Nevşehir’in, Karacaşar beldesindeki ilkokul öğretmenleri, aileleri ile birlikte 1 Mayıs tatilinde; Kayseri’deki Kapuzbaşı Şelaleleri’ne geziye giderken, içinde bulundukları minibüs kontrolden çıkarak, baraj gölüne uçmuştu. Kazada, 8 öğretmen hayatını kaybetmiş, 24 kişi de yaralanmıştı.
O kazanın üzerinden 7 ay geçti ve sigortacılar, hayatını kaybeden 8 öğretmenin yakınlarına trafik sigortasının dışında, toplam 1 milyon 50 bin lira tazminat ödedi. Yaralanan 24 kişinin tedavisi ise halen devam ediyor. Tedavisi süren yaralılardan sakat kalan olursa da bu kişilere ayrıca tazminat ödenecek.
Şimdi, diyeceksiniz ki, ne var bunda; bir kaza olmuş -ki, her yıl böyle onlarca ölümlü kaza oluyor- sigortacılar da tazminatları ödemiş. Haklısınız ama bu kazada, hem tazminat ödenene kadar hem de tazminat sonrası yaşananlar filmlere konu olacak türden. Anlatayım… Güler misiniz, ağlar mısınız okuduktan sonra siz karar verin.
KAZADA 8 ÖĞRETMEN ÖLDÜ
Önce, 1 Mayıs 2013’ten yani, kazanın olduğu günün öncesinden başlayalım… Nevşehir’e bağlı Karacaşar beldesinin belediyesi, belediye gelirlerine katkı olması için iki adet minibüs alıyor. Bu minibüslerle hem belde içinde taşımacılık yapılıyor hem de özel günlerde vatandaşlara kiralanıyor.
Nitekim, kazanın olduğu gün de öğretmenler ve aileleri, 1 Mayıs tatilini değerlendirmek için Karacaşar Belediyesi’ne ait bu minibüslerden birini kiralayarak, Kapuzbaşı Şelaleleri’ne gezmeye gidiyor.
Ancak minibüsün trafik sigortasının dışında; şehirlerarası yolcu taşımacılığı yapabilmesi için bir de zorunlu olan ‘koltuk ferdi kaza sigortası’ yaptırması gerekiyor. Sigortayı yaptıracak olan da Karacaşar Belediyesi… Minibüsün trafik sigortası var, onda bir sorun yok. Ancak, belediyenin koltuk sigortasından haberi olmadığı için sigorta da yaptırılmıyor. Ve 1 Mayıs günü de kaza meydana geliyor, 8 öğretmen hayatını kaybediyor.
1 MİLYON LİRALIK TAZMİNAT
Tabii sigorta olmadığından, ortada da ölümlü bir kaza olduğundan devreye Güvence Hesabı giriyor. Hani şu, trafikte sigortasız araçların kazalarda, üçüncü kişilere verecekleri bedeni zararları karşılamak amacıyla kurulan, Güvence Hesabı…
Güvence Hesabı, kazada ölen öğretmenlerin yakınlarına toplam 1 milyon 50 bin lira vefat tazminatı ödüyor. İşte, asıl trajikomik hikaye de bundan sonra başlıyor.
Güvence Hesabı, sigortasız araçların verdiği bedeni zararları karşılıyor ama kanunen zorunlu olan sigortayı yaptırmamak suç olduğundan; Güvence Hesabı, ödediği tüm tazminatı sigortayı yaptırmakla sorumlu olandan, hukuk yoluyla talep ediyor. Ödenmezse, haciz işlemi bile uygulanıyor.
Güvence Hesabı da bu kazadan dolayı ödediği 1 milyon 50 bin lirayı, Karacaşar Belediyesi’nden istiyor. Karacaşar, küçük bir belde… Belediye deseniz, belde belediyesi. Anlayacağınız, bırakın 1 milyon lirayı, 200 bin lira ödeyecek maddi güce bile sahip değil.
Nitekim, 1 milyon lirayı duyarak, şaşıran Belediye Başkanı, “Bizim beldeyi satsak bu para çıkmaz” diyor.
BELEDİYE ZOR DURUMDA
Güvence Hesabı, Karacaşar Belediyesi’ne haciz işlemi yapıyor ama haciz yoluyla bile bu paranın karşılanması mümkün değil. Belediyeden, iki yılda, taksitlerle bu parayı ödemesi isteniyor… Bu da mümkün değil. Karacaşar Belediye Başkanı Muammer Akcan ise 8-9 yılda, aylık 5-10 bin lira ödeyerek, belki bu parayı kapatabileceği önerisinde bulunuyor; o da, İller Bankası’ndan pay alabilirse.
Durum halen netlik kazanmış değil. Ama şu bir gerçek, Karacaşar Belediyesi çok zor durumda. Neden? Üç kuruş gelir olsun diye aldığı minibüse, yıllık 300-400 lira sigorta primi ödemekten kaçan belediye, şimdi 1 milyonluk tazminat ödemek zorunda.
Sanmayın ki, Karacaşar Belediyesi bir ilk… Özellikle belediyelere bu şekilde ticaret yapmak hakkı tanındıktan sonra birçok belediye; kamyonlarının, iş makinelerinin, araçlarının zorunlu sigortalarını, maliyetleri artırıyor gerekçesiyle yaptırmıyor. Sonra ödenemeyecek yüklü tazminatlarla karşı karşıya kalıp zor duruma düşüyor. Benden uyarması…
Read more: http://www.sigortagundem.com/haber/sigortasiz-arac-baslarina-dert-acti/565926#ixzz2qGigGii7
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Çetin, “Fiyat serbestisinin, son yıllarda sektörde diğer branşlarda olan rekabetçi yaklaşımı trafik sigortasında da artırabilecek” dedi. - 09.01.2014
Trafik sigortası prim tutarlarına getirilen fiyat düzenlemesi sektör paydaşları tarafından olumlu karşılandı. AA muhabirine düzenlemeyi değerlendiren Güneş Sigorta Genel Müdürü Serhat Süreyya Çetin, trafik sigortası prim tutarlarına esneklik sağlayan düzenlemelerin sektördeki rekabetçiliği artıracağını belirterek, "Fiyat serbestisi, son yıllarda sektörde diğer branşlarda olan rekabetçi yaklaşımı trafik sigortasında da artıracaktır" dedi.
Toplamda 17 milyon sürücüyü yakından ilgilendiren yeni trafik sigortası düzenlemesine ilişkin bilgiler veren Çetin, "Yeni düzenlemeyle birlikte trafik poliçelerinin fiyatlandırma esaslarını belirleyen tarife talimatı değiştirildi. Böylelikle şirketlere, istatistiki sonuçlarını kendilerine özgü bir tarife modeliyle fiyatlama serbestisi geldi. Aslında bu serbesti, son birkaç yıldır önemli ölçüde uygulanıyordu.
Serbestiyi sınırlayan tek husus minimum ve maksimum fiyat bandı uygulamasıydı. Buna göre şirketler il, araç tarife grubu ve bireysel/ticari ayrımı bazında belirledikleri başlangıç primlerini, hasarsızlık basamak indirim/artırımları uygulandıktan sonra başlangıç primlerinin en fazla yüzde 10 altına indirebiliyorlardı. Üst bant ise yüzde 500 olarak uygulanmaktaydı" diye konuştu.
Alt ve üst bant uygulamanın kalkmasıyla şirketlerin, isterlerse belirledikleri başlangıç primlerinin altına istedikleri oranda düşebileceklerini aktaran Çetin, "Bu değişiklikler hiçbir şekilde risk primini etkilemeyeceğinden, doğru primin alınması için tamamen yeni bir ortam gerektirmiyor. Aksine düşük riskli sigortalı ile yüksek riskli sigortalı primlerini daha geniş bir aralıkta belirleyebilme fırsatı sunuyor. Özellikle müşteri penceresinden bakıldığında, önceye göre müşteri bazlı fiyatlama yapma olanağının arttığını söyleyebiliriz" değerlendirmesini yaptı. Düzenlemeyle fiyatı belirleme aşamasında sigortacılara geniş bir inisiyatif getirdiği yönündeki yorumlara katılmadığını bildiren Çetin, "Hali hazırda bant sisteminde de şirketler başlangıç primlerini serbestçe belirleyebiliyorlardı. Fiyatlamada pazar dinamikleri, her zaman sınırların belirlenmesinde en etkili faktör olmuştur. İçinde bulunduğumuz serbest rekabet ortamında da fiyatların serbestçe belirlenebilmesi gerekiyordu ve düzenleme bize bunu getirdi" ifadelerini kullandı.
Sürücülerin kazaya karışma oranlarının hali hazırda indirim alabildiğini, düzenlemeyle bu konuda yeni bir uygulama olmadığını dile getiren Çetin, şöyle devam etti: "Sigortalı, poliçesi süresince herhangi bir kazaya karışıp hasar yapmazsa, poliçesini yenilediğinde belli bir oranda indirim hakkı kazanır. Böylelikle hasar yaparak sisteme maliyet üreten sigortalıya göre daha düşük bir maliyetle sigorta ihtiyacını karşılayabilir. Günümüz tarifelerinde de bu orana dikkat ediyoruz. Sigortalının sadece poliçe süresindeki kaza durumuna değil, geriye dönük kaza istatistiklerine de bakıyoruz. Hasarsızlık oranını fiyatlama çalışmalarında bir tarife değişkeni olarak kullanıyoruz. Bu nedenle yeni bir uygulama olarak ifade edilmesinin çok da doğru olmadığı görüşündeyim."
"Düzenleme müşteri ve sigortacı için memnuniyet verici"
Getirilen düzenlemenin hem sektör hem de sürücüler açısından olumlu bir yenilik olduğunu kaydeden Serhat Süreyya Çetin, "Serbest piyasa ortamında fiyatlamanın şirketler tarafından serbestçe belirlenmesi son derece olumlu bir gelişme. Diğer taraftan sigortalılar açısından da olumlu uygulamaları barındırıyor. Bu nedenle düzenleme her iki taraf için de memnuniyet verici" dedi. "Düzenleme sektördeki rekabetçiliği nasıl etkileyecek?" sorusuna ise Çetin, "Teorik olarak baktığımızda değişikliğin tek başına etkili olacağı görüşünde değilim. Fakat yeni uygulama ile, risk skalasında bazı sigortalıların primleri artacak bazılarının ise düşecektir. Fiyat serbestisinin, son yıllarda sektörde diğer branşlarda olan rekabetçi yaklaşımı trafik sigortasında da artırabileceğini düşünüyoruz" yanıtını verdi.
“ Hazine, trafik sigortası prim tutarlarının değiştirilmesini isteyebilecek"
Türkiye Sigorta Birliği Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Oksay ise kamuoyunda "zorunlu trafik sigortası" olarak bilinen Karayolları "Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası" primlerinin 2008 yılından itibaren Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanan yönetmelik hükümleri çerçevesinde şirketler tarafından serbestçe belirlendiğini anımsattı. Yürürlüğe giren yeni düzenlemeyle indirim ve artırım basamakları muhafaza edildiğini, uygulanacak indirim ve artırım oranlarının belirlenmesinin şirketlere bırakıldığını aktaran Oksay, "Bunun yanında indirim - artırımların nasıl hesaplanacağı, gerekli bilgilerin ibraz edilememesi durumunda prime ne kadar yükleme yapılacağı, primlerin azami ne kadar artırılabileceğine ilişkin oranlar da şirketlerce serbestçe belirlenebilir hale gelmiştir" bilgisini verdi. Hazine Müsteşarlığı'nın denetim ve gözetim işlevinin devam ettiğini dile getiren Oksay, "Şirket tarifeleri hakkında şirket yetkili aktüeri tarafından hazırlanacak rapor denetime hazır olacak şekilde şirket merkezinde saklanacak ve tarifelere ilişkin özet gerekçeler şirketlerce tarifelerle beraber Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi'ne iletilecektir. Hazine Müsteşarlığı, sigorta şirketlerinin mali bünyelerinin güçlendirilmesi, sektörde haksız rekabetin engellenmesi, sigorta şirketlerinin sigorta yapmaktan kaçınmasının önlenmesi amaçlarıyla sigortacılık esasları çerçevesinde trafik sigortası prim tutarlarının değiştirilmesini isteyebilecek" diye konuştu.
"Hiç hasar yapmamış kişilere, yüzde 20'den daha yüksek hasarsızlık indirimi uygulanabilecek"
Yapılan düzenlemeyle, zorunlu trafik sigortasında daha şeffaf bir sistem kurulduğunu belirten Oksay, şunları kaydetti: "Tüketicilerin doğru fiyatla buluşabilmeleri net bir şekilde serbest tarife rejiminden geçmektedir. Örneğin trafik sigortasında uygulanmakta olan en yüksek hasarsızlık indirimi oranı yüzde 20 iken, tarifelerin şirketlerce serbestçe belirlendiği kasko sigortalarında hasarsızlık indirim oranları yüzde 60'a kadar ulaşmaktadır. Dolayısıyla, yıllarca sistemde yer alan ve hiç hasar yapmamış kişilere, değişiklik sonrasında yüzde 20'den daha yüksek hasarsızlık indirimi uygulanabilecek ve bu segmentte yer alan sigortalılar poliçelerine daha düşük prim ödeyerek kavuşabileceklerdir. Bunun yanında hasar frekansı yüksek sigortalılar ise sisteme yükledikleri yük oranında daha yüksek prim ödeyecekler ve hasar daha hakkaniyetli bir şekilde paylaşılacaktır."
Read more: http://www.sigortagundem.com/haber/fiyat-serbestligi-rekabeti-artiracak/565295#ixzz2q0dPHd1g
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Trafik sigortasında yeni dönem - 06.01.2014
2014 ile birlikte birçok yasal mevzuatta değişik uygulamalar yürürlüğe girdi. Bunlardan biri de trafik sigortası.
Otomobil sahipleri ve yeni otomobil alacaklar, trafik sigortasındaki değişiklikleri iyi öğrenmek zorunda. Noyan Doğan, Hürriyet'teki köşesinde yeni uygulamalarla ilgili bilgiler verdi.İşte o yazı:
17 milyon sürücüyü yakından ilgilendiren trafik sigortasında, 1 Ocak’tan itibaren yeni dönem de başladı.
Hasarsızlık indirimi ve prim artış oranı kalktı. Sigorta şirketleri, kaskoda olduğu gibi trafik sigortasında da primleri istedikleri gibi artırıp, yüksek oranda da hasarsızlık indirimi uygulayabilecekler.
2014’le birlikte trafik sigortasında da yeni dönem başladı. 1 Ocak’tan itibaren sigorta şirketleri trafik sigortasında, primleri istedikleri gibi belirleyecek. Böylece yeni yılla birlikte trafik sigortasında da tam serbest döneme geçilmiş oldu. Bundan sonra sigorta şirketleri, kasko sigortasında olduğu gibi trafik sigortasında da istedikleri oranda primleri artırabilecek, aynı oranda da hasarsızlık indirimini sürücülere sunabilecek. Sigorta teminatlarını ise yine eskisi gibi Hazine belirlemeye devam edecek. Bugüne kadar ise trafik sigortasında yarı serbest bir uygulama hakimdi. Gerek prim artış oranını gerekse de hasarsızlık indirimini, büyük şehirlerde uygulanacak en yüksek fiyatı Hazine tespit ediyor; sigorta şirketleri de bu oranlar çerçevesinde primlerini belirleyip, yine Hazine’nin onayına sunuyordu.
HASARSIZLIK ORANI KALKTI
Bu kriterlere göre şirketler, hasarı olmayan sürücülere; ilk yılda yüzde 10, ikinci yılda yüzde 15, üçüncü yıl için de yüzde 20 oranında hasarsızlık indirimi uygulayabiliyordu. Aynı şekilde hasarlı sürücüler için de birinci hasarda yüzde 20, ikincisinde yüzde 40, üçüncü hasarda yüzde 60’a varan oranlarda fiyatı artırıyorlardı. Hazine’nin şirketlere tanıdığı en yüksek prim artış oranı ise yüzde 250’yi geçemiyordu. 1 Ocak 2014’ten itibaren ise tüm bu oranlar ve sınırlar kalktı. Yeni yılla birlikte Hazine’nin trafik sigortasındaki müdahalesi bitti ve primlerde tam serbest düzene geçildi.
PRİMLER SERBEST OLDU
Yeni uygulamaya göre; hasarsızlık indirimini, prim artış oranını ve uygulanacak en yüksek fiyatı şirketler, kendileri belirleyecek. Daha açık bir anlatımla; sigorta şirketleri, kendi kriterlerine göre hangi sürücüye hangi oranda indirim yapacaklarını kendileri tespit edecek, hasarlı sürücülere de istedikleri oranda fiyat artırımı yapabilecek. Ancak şirketler, gerek prim indirim gerekse de fiyat artırımlarının gerekçelerini Hazine’ye bildirecek.
Peki, bu uygulama neleri değiştirecek? En basit anlatımla, trafik sigortası da kasko sigortası gibi olacak. Sigorta şirketi, hiç hasar yapmayan ve bu özelliğini de yıllardır sürdüren sürücülere; yüzde 60-70’e varan oranda hasarsızlık indirimi verebilecek… Ki, eski uygulamada en fazla yüzde 20 indirim yapabiliyorlardı.
KUSURA GÖRE FİYAT
Aynı şekilde senede üç-beş hasara karışan, sigortacılara göre hasar frekansı yüksek olan sürücülere ise yüzde 300-400’e varan fiyat artırımları yapabilecek.
Daha açık bir anlatımla… 1 Ocak 2014’ten itibaren trafik sigortası açısından iyi sürücünün mükafatlandırılacağı, kötü sürücünün ise cezalandırılacağı bir düzen başlamış olacak.
Yeni uygulamaya göre Hazine ise sadece, sigorta şirketinin mali durumunda sorun olduğunu, şirketin belirlediği primin haksız rekabete yol açtığı ve şirketin, sigorta yapmaktan kaçındığı durumlarda müdahalede bulunacak.
Hazine: Kusuru olan zarara da katılır
HAZİNE Müsteşarlığı, trafik sigortasında serbest tarife rejimi uygulandığını ve sigorta şirketlerinin rekabetçi ortamda primleri belirlediklerini belirtti. Hazine, trafik sigortaları ile ilgili Hürriyet’e açıklamalarda bulundu. Fazla kazaya sebebiyet vermiş araçlar için zamlı prim uygulandığının vurgulandığı açıklamada, bu sayede araç sahiplerinin daha dikkatli olacağını ve kusuru ile kazalara sebep olanların; zararın bir kısmını, kendilerinin finanse edeceği ifade edildi. Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: “Trafik sigortası teminatları, 2018 yılına kadar olan dönemler için şimdiden belirlendi, sigorta şirketleri bakımından belirsizlik unsurlarından biri ortadan kaldırıldı. Bu durumun da primlere olumlu yansıması beklenmekte.”
Read more:
http://www.sigortagundem.com/haber/trafik-sigortasinda-yeni-donem/564294#ixzz2pboVDs4n
Haber Kaynağı: Finans Gündem
Axa, Macaristan daki yaşam ve tasarruf sigortaları faaliyetlerine son veriyor - 06.01.2014
Axa, Macaristan’daki yaşam ve tasarruf sigortası faaliyetlerine son verme kararı aldı. Yapılan anlaşma uyarınca, Fransız sigorta devi Axa, Macaristan’da faaliyet gösterdiği bazı branşlardan çekileceğini açıklamıştı. 2013’ün Aralık ayında Axa tarafından yapılan açıklamayla, şirket, Macaristan’daki yaşam ve tasarruf sigortası faaliyetlerini Vienna Insurance Group’a satacağını duyurmuştu.
Axa’dan yapılan son açıklamaya göre ise, ‘düzenleyici makamlardan gelecek onay’ gibi rutin kapanış işlemlerinin ardından, satışın gerçekleşeceği belirtildi. Simon Danaher/ www.international- adviser.com
Haber Kaynağı: sigorta haber
2013 te sektörün yüzü güldü - 02.01.2014
Türkiye sigorta sektörü 2014 yılından umutlu. Türkiye Sigorta Birliği Başkanı ve Işık Sigorta Genel Müdürü Recep Koçak, 2013 yılında sektörün olumlu bir performans sergilediğini belirterek, “Deprem, kasırga gibi tüm piyasaları etkileyen büyük felaketler açısından değerlendirdiğimizde 2013 yılında, geçmiş yıllar ortalamasının altında hasar ödendi. Genel anlamda bakıldığında sektör yılı pek çok açıdan yüzleri güldüren sonuçlarla kapattı ve karlılık tartışmasını da geride bırakmaya başladı” diye konuştu.
2013 yılındaki performansın sigorta sektör açısından oldukça olumlu bir seyir sergilediğini belirten Recep Koçak, Deprem, kasırga gibi tüm piyasaları etkileyen büyük felaketler açısından değerlendirdiğimizde 2013 yılında, geçmiş yıllar ortalamasının altında hasar ödenmiştir. Genel anlamda bakıldığında sektör yılı pek çok açıdan yüzleri güldüren sonuçlarla kapattı ve karlılık tartışmasını geride bırakmaya başladı. 2013 yılı sigorta sektörünün kar ettiği bir yıl oldu ve bunun olumlu etkileri 2014 yılı içerisinde kendisini gösterecektir. Global piyasalardaki trende paralel olarak iç piyasada da veriler sektör oyuncularının yüzünü güldürecek niteliktedir” dedi.
Genel bir toparlanma yaşandı
2012 yılının üçüncü çeyreği sonunda hayat dışı branşlarda 77 milyon TL’nin üzerinde zarar eden sektörün, 2013 yılının üçüncü çeyreğini 600 milyon TL’nin üzerinde kar ederek gelecek için umut verdiğinin altını çizen Koçak sözlerini şöyle sürdürdü: “2012 yılı ilk 9 aylık dönem sonunda 100 milyon TL’nin üzerinde zarar edilen kasko branşında, bu yılın aynı dönemde 500 milyon TL’nin üzerinde kar edilmiş olması bu sonucun elde edilmesindeki en önemli etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, sektör trafik sigortasından 580 milyon TL’nin üzerinde zarar ederek oto sigortalarında toplamda zarar etmiştir. Bununla birlikte, sektörün zarar ettiği branşlarda genel bir toparlanma içerisinde olduğu gözlemlenmektedir. Hayat branşında ise 342 milyon TL tutarında teknik kar eden şirketler, geçtiğimiz yıl eylül sonundaki 183 milyon TL’lik teknik karı neredeyse iki katına çıkarmıştır. Bu bilgiler ışığında sektörün 2013 yılını yüzde 22 oranında prim artışı ile 24 milyar TL’sına ulaşan primle kapatması beklenmektedir.”
2023 yılında 63 milyar TL prim üretimi
Diğer taraftan primlerin gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) içindeki payına bakıldığında dünya ortalamalarının altında olduğunun görüldüğüne dikkat çeken Koçak: “Birtakım aksiyonların alınması ile potansiyelin harekete geçirilebileceği ve sigorta sektörünün GSYİH içindeki payının gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşabileceği düşünülüyor. Ülkemizde bireylerin, sektörün ve kamu kurumlarının birlikte doğru adımlar atması durumunda dünyadaki gelişmiş ekonomilerdeki sigorta büyüklüğüne ulaşılması mümkündür. Bu doğrultuda 2023 yılında hayat dışı prim üretiminde 63 milyar TL, hayat sigortasında 16 milyar TL prim üretimine ulaşılması mümkün olacaktır” şeklinde konuştu.
2014’te yüzde 15-20 aralığında büyüme olur
Hayat dışı branşlarda 2014 yılında özellikle oto sigortalarına ilişkin sonuçların iyileşmesi ve sektörün uzun yılların ardından bu branşta da kar etmesinin beklendiğini ifade eden Recep Koçak, “Her ne kadar toplam prim üretiminin yaklaşık olarak yarısını oluşturan oto branşı sektörün karlılığı üzerindeki etkili olsa da doğal afetler, uluslararası reasürans piyasasındaki gelişmeler, karşılıklar, deprem sigortasındaki zorunlu tarife koşulları ve yeni zorunlu poliçelerin yürürlüğe girmesi gibi hususlar teknik sonuçlar üzerinde doğrudan etki yapacağından, sektörü etkileyecek dış etkenlerde çok önemli bir değişiklik olmaması durumunda 2014 yılında da yüzde 15-20 aralığında büyüme sağlayacağını söyleyebiliriz” dedi.
Oto sigortaları konusunda ciddi çalışmalarımız var
Sektörün geçtiğimiz yıllarda, genel olarak enflasyonun üstünde bir büyüme gösterdiğini hatırlatan Recep Koçak, sektörün geleneksel olarak yangın, nakliyat ve hayat branşında kar, trafik sigortasında ise son 7 yıldır zarar ettiğinin altını çizdi. Türkiye Sigorta Birliği’nin özellikle oto sigortalarında sigorta şirketlerinin teknik sonuçlarının, hizmet kalitesinin ve sigortalı memnuniyetinin iyileştirilmesine yönelik projelere odaklandığına dikkat çeken Koçak, “Trafik kazalarında sigortalıların poliçesini satın aldığı şirketten hasarını doğrudan tazmin edebileceği sistemin geliştirilmesi, destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması yönteminin standartlaştırılması ve sigorta teminatı kapsamındaki onarımlarda kullanılan yedek parça ve araç onarım servislerinin sertifikasyonu konularındaki analiz çalışmaları tamamlanmıştır. 2014 yılında bu projelerin uygulanmaya başlanması sektördeki en önemli gelişme olacaktır. Özellikle oto branşında hizmet kalitesi ve sigortalı memnuniyetinde çok önemli iyileşmelerin sağlanması beklenmektedir” dedi.
Tamamlayıcı sağlıkta kapsamlı düzenleme istiyoruz
Öte yandan Hazine Müsteşarlığı tarafından yayınlanan özel sağlık sigortası yönetmeliği ile getirilen yeni düzenlemelerin en önemlisinin ömür boyu yenileme garantisi olduğuna değinen Recep Koçak, poliçede belirtilen koşulların yerine getirilmesi ile ömür boyu yenileme garantisine hak kazanan sigortalı ilk kez sigorta poliçesi satın aldığı dönemde geçerli olan teminat ve tarife koşulları ile varsa poliçede belirtilen yaşa kadar ya da ömür boyu aynı koşullarla poliçe sahibi olabileceğini belirtti. “Bu şartların sigorta şirketi tarafından sigortalı aleyhine değiştirilemeyecek olmasının sektöre olan güveni perçinleyeceğine ve özel sağlık sigortasının yaygınlaşmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz” diyen Koçak sözlerini şöyle sürdürdü: “Yönetmelikte değinilen ve kamuoyunun merakla beklediği bir diğer husus ise tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortasıdır. Sigorta sektörün bu alanda daha kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duymaktadır. Kamu kesiminden gelen sinyaller genel sağlık sigortası teminat kapsamında daraltmaya gidileceğini ortaya koymaktadır. Bunun yanı sıra anlaşmalı hastanelere ödenen fark ücretlerinin artırılması tamamlayıcı sağlık sigortasına olan ihtiyacı artırmış, sektör bu alanda ilk ürünlerini piyasaya sürmeye başlamıştır. Bu ürünlerin yaygınlaşması için mevzuatta kapsamlı düzenlemelerin yapılması sigorta sektörü için kaçınılmaz hale gelmiştir.”
Kar problemi biterse sektörden çıkış olmaz
Sektöre olan yabancı ilgisine yönelik görüşlerini sorduğumuz Recep Koçak, şu an sektördeki yabancı sermaye oranına bakıldığında geçtiğimiz yıllarla kıyaslandığında aynı hızla yabancı sermaye girişinin devam edemeyeceğini söylemenin çok da yanlış olmayacağını belirtti. “Ancak 2014 yılında da yabancı sermaye girişinin devam edeceğini düşünmekteyiz” diyen Koçak sözlerini şöyle sürdürdü: “Yabancı sermayenin sigorta sektörüne olan ilgisinin devamı sektörün karsızlık sorununa çözüm bulmasıyla yakından ilgilidir. Bu sorun aşıldığı takdirde sektör içinde yeni satın alma ve birleşmeler olsa da, sektörden çıkacak bir şirketin olabileceği de düşünülmemektedir.”
Müşteriyi beklemek yerine ona gitmek gerekiyor
Sigorta ürünlerinin talep yaratılması gereken ürünler olduğunu belirten Recep Koçak, “Bu açıdan müşterileri beklemek yerine müşteriye gitmek gerekiyor. Başarı için de farklı kitlelere değişik satış kanallarından ulaşmak, bunları pazarlama ve reklam başta, iletişim faaliyetleriyle desteklemek en önemlisi. Türkiye Sigorta Birliği olarak sektörümüz adına zaman zaman ortak iletişim çalışmaları yapıyoruz. Bu uzun soluklu çalışmalarla en önemli amacımız toplumumuzda sigorta ürünleriyle ilgili bilinci yükseltmek, farkındalığı artırmak. Bu şekilde sektörümüzün doğru anlatılmasına, pazara ihtiyaç ve beklentilerine uygun doğru ürünlerin sunulmasına ve tabii ki gerçekçi beklentilerin oluşturulmasına katkıda bulunuyoruz” dedi.
Sektör, eğitimli ve dinamik gençler arıyor
Sektörde çalışmak isteyen gençlere yönelik görüşlerini paylaşan Recep Koçak, “Sigorta sektörü iyi eğitim almış genç ve dinamik personele şiddetle ihtiyaç duymaktadır. Sigortacılığın gerek reasürans piyasalarından alınan destekle icra ediliyor olması, gerekse de son yıllarda gerçekleşen yabancı sermaye girişinin sonucunda pek çok şirketin “çok uluslu” kimliğine kavuşması, globalleşen dünyada yabancı dil kavramını önemli hale getirmiştir. İş hayatına atıldıktan sonra yeterli zaman ayırmanın oldukça güç olacak olması nedeniyle sektöre yeni girecek olan gençlere ilk tavsiyem çalışma hayatına başlamadan önce kendileri için yatırım yaparak yabancı dil bilgilerini geliştirmeleri olacaktır. Özellikle Erasmus gibi programlar bu açıdan büyük fırsatlar sunmaktadır. Sektöre yeni giren gençlerin yaratıcı fikirlerine, geçmiş ön yargısından uzak bakış açıları ile sektörü yeni nesillere hazırlamalarına ihtiyacımız var. Bu nedenle özgüvenle hayal ettikleri sektörü yöneticileri ile paylaşmalı, çok çalışmaktan kaçınmayarak çalıştıkları şirketlerdeki çeşitli projelerde yer alabilmek için mutlaka gönüllü olmalılar. Son olarak, daha sabırlı olmalarını tavsiye edeceğim” şeklinde konuştu.
Haber Kaynağı: sigorta haber
DASK tan zorunlu deprem sigortasını yenileyene yüzde 20 indirim - 30.12.2013
Zorunlu deprem sigortalı konut oranını yüzde 36’ya yükselten Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), yeni dönemde poliçe yenilemelerine odaklandı. DASK’ın hedefi hem Afet Sigortaları Kanunu’nun 18 Ağustos 2012’de yürürlüğe girişinden itibaren bir yılda zorunlu deprem sigortalı konutlarda sağlanan yüzde 48 artışı korumak hem de sisteme yeni sigortalılar eklemek. DASK süresi dolan zorunlu deprem sigortası poliçelerini 30 gün içinde yenileyenlere yüzde 20 indirim fırsatı sunuyor.Yenileme zamanı gelen poliçelerin sahiplerine çağrı merkezi aracılığıyla hatırlatma yaptıklarını belirten DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı şunları ifade etti: “Geçen yıl 18 Ağustos’ta yürürlüğe giren Afet Sigortaları Kanunu, zorunlu deprem sigortasının yaygınlaşmasında önemli bir dönüm noktası oldu. Kanunla birlikte tapu ve konut kredisi işlemlerine ek olarak elektrik ve su aboneliği işlemlerinde de zorunlu deprem sigortası poliçesi aranmaya başlandı. Bir yılda 2 Milyon yeni konut sahibi zorunlu deprem sigortası yaptırdı. Amacımız bunun devamlılıklarını sağlamaktır.”
Zorunlu deprem sigortası poliçelerinin sürekliliğini sağlamaya hassasiyet gösterdiklerini sözlerine ekleyen Yazıcı şöyle konuştu: “Afet Sigortaları Kanunu sigortalı konut sayısını bir yılda yüzde 48 artırdı. Şimdi ise bir yıl önce yapılan poliçelerin yenilenme dönemleri geldi. Konut sahiplerinden ve sigorta acentelerinden beklentimiz, poliçelerin süresini yakından takip etmeleri ve süresi dolan poliçeleri yenilemeleridir. Hasar yapıcı bir depremin ne zaman olacağını bilemediğimizden dolayı her zaman hazırlıklı olmak ve sigortayı ihmal etmemek gerekiyor.”
Yüzde 30′a varan indirim fırsatı
Deprem sigortasının yıllık primi ortalama 110 TL. Prim, konutun metrekaresine, yapı tipine ve deprem bölgesine göre değişiklik gösteriyor. DASK süresi dolan zorunlu deprem sigortası poliçelerini 30 gün içinde yenileyenlere yüzde 20 indirim fırsatı sunuyor. Ayrıca inşaat ruhsat tarihi 2007 yılı veya sonrası olan binalardaki konutlar, tarife fiyatı üzerinden yüzde 10 indirimden de yararlanabiliyor. Her iki fırsattan aynı anda yaralanıldığında indirim oranı yüzde 30’u buluyor.
Türkiye’de zorunlu deprem sigortası kapsamına giren yaklaşık 17 milyon konut bulunuyor. 2012 yılının sonunda sigortalı konut sayısı 4,8 milyon , sigortalılık oranı ise yüzde 28 idi. Bugün itibariyle bu konutların sayısı 6 milyona ulaştı ve sigortalılık oranı yüzde 36’ya yükseldi. DASK’ın 2017’ye kadar hedefi sigortalı konut sayısını 10 milyonun üzerine çıkarmak.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Kış aylarında sağlık sigortalarını en fazla kadınlar kullanıyor - 25.12.2013
Kış aylarında tırmanışa geçen üst solunum yolları enfeksiyonları, özel sağlık sigortalarının kullanımında da ciddi artışlara neden oluyor. Özel sağlık sigortalarının kış aylarındaki dosya adedi ve tazminat tutarları, yıllık rakamın yaklaşık üçte birini buluyor.Burun akıntısı, dolgunluk hissi, ateş, öksürük, hapşırma, boğaz ağrısı ve geniz akıntısı gibi belirtilerle ortaya çıkan ve kapalı yerlerle daha uzun süre kalınması, soğuklar nedeniyle vücut direncinin düşmesi gibi nedenlerle kış aylarında tırmanışa geçen üst solunum yolları enfeksiyonu, çocukluk çağlarında yılda 3-8, yetişkinlerde ise yılda 1-3 kez görülüyor.
Kış, tazminat tutarlarında artışa neden oluyor
Kış aylarında sıklaşan hastalıklar, bireysel ve grup sağlık sigortalarındaki tazminat tutarlarında da ciddi artışlara neden oluyor. Dosya sayısı ve tazminat tutarlarında en çok artış Aralık ve Mart aylarında yaşanırken, kış aylarındaki dosya adedi ve tazminat tutarı, yıllık rakamın yüzde 27’sini oluşturuyor.
Aksigorta’dan bireysel ve grup sağlık sigortalılarının, kış aylarında ağırlıklı olarak üst solunum yolları enfeksiyonu nedeniyle sağlık kuruluşlarına başvurduklarını belirten Aksigorta Sağlık Genel Müdür Yardımcısı Cem Köylüoğlu, bu hastalığın toplam dosya adedi içindeki payının yüzde 2, toplam tazminat içindeki payının ise yüzde 1 olduğunu söyledi.
Adet ve tutar olarak, kış aylarında bireysel ve grup sağlık sigortasını en çok kadınların kullandığını belirten Köylüoğlu, şunları söyledi: “Çocuklarda ise erişkinlere göre kullanım frekansının daha yüksek, ortalama tazminat tutarının ise daha düşük olduğu izlenmektedir. Toplam tazminat içindeki dağılıma da bakarsak; tutarsal olarak en yüksek kullanım yüzde 5 ile 25-30 yaş arası kişilere ait iken, toplam dosya adedinde ise yüzde 6 ile 0-1 yaş grubu en yüksek kullanıma sahiptir”
Ayakta tedavi teminatına grip aşısı da dahil
Aksigorta Bireysel Sağlık Sigortaları’nın ayakta tedavi teminatına grip aşısının rutin olarak dahil edildiğini belirten Köylüoğlu, bu aşının zamanında uygulanması sayesinde sigortalıların, hem özellikle ileri yaşlarda sağlığı tehlikeye sokan üst solunum yolları enfeksiyonundan korunduklarını, hem de poliçelerini korunmak için kullanarak, daha riskli komplikasyonlar için başvurmak zorunda kalmadıklarını söyledi.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Güvence Hesabı on ayda 46,5 milyon TL ödeme yaptı - 20.12.2013
Kapsamında bulunan zorunlu sigortaların sağladığı teminatlara ilişkin bedeni olarak (sakatlık ve ölüm) zarar görenlerin tedavi masraflarını karşılayan ve kaza sonrasında sakat kalma halinde sakatlık tazminatı, ölüm halinde ise ölenin desteğinden yoksun kalanlara destekten yoksun kalma tazminatı ödeyen Güvence Hesabı, 31 Ekim 2013 tarihi itibariyle yapılan ödemelere ilişkin verileri açıkladı. Verilere göre Merkez, 2013 yılının ilk on ayında toplamda bin 28 dosyaya 46 milyon 645 bin 123 TL ödeme gerçekleştirdi. Merkez, 2013 yılının ilk yedi ayı itibari ile kurulduğu 1998 yılından bu tarihe kadar toplamda 98 bin 467 dosyaya 339 milyon 410 bin 705 TL ödeme gerçekleştirmiş oldu. Güvence Hesabı, yılın ilk yedi ayında 48 bin 208 TL maddi, 410 bin 223 TL tedavi, 21 milyon 58 bin 251 TL ölüm ve defin ve 25 milyon 128 bin 439 TL maluliyet tazminat ödemesi yaptı.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Axa dan Acente Manifestosu - 19.12.2013
Axa Sigorta Başkan (Satış ve Pazarlama) ve İcra Kurulu Üyesi Işıl Akyol, Axa Sigorta’nın her yıl olduğu gibi 2013 yılında da sektörün üzerinde bir artış kaydederek pazar payını arttırdığını söyledi. Axa Sigorta’nın üretiminin acentelerden geldiğini, büyürken kendisiyle çalışan dağıtım ağını da büyüten bir şirket olduğunu vurgulayan Akyol, acenteye verilen önemin şirketin birlikte yol aldığı iş ortaklarına katma değer yaratmasını sağlayan bir unsur olduğunu belirtti. Axa’nın gelen onca talebe rağmen acente adedini katlamayı değil, mevcut acentelerinin poliçelerini arttırmayı tercih ettiğini söyleyen Akyol, şirketlerinin acentesine duyduğu saygı ve güvenin yeni acente seçimindeki hassasiyetini arttırdığını ve acentelik verdiği işletmelerin Axa acente ailesine uygun olarak belirlenmesini sağladığını belirtti.
‘Gri alanlar aydınlatıldı’
Axa Sigorta’nın yine bir yeniliğe imza atarak, sektörde ilk kez bir Acente Manifesto’su oluşturduğunu dile getiren Akyol, şirketin acentelerine karşı sorumluluklarını belirlediğini, şeffaf bir şekilde taahhütlerini oluşturduğunu ifade etti. Bunların yazılı bir manifesto ile kamuoyuna ilan edildiğini de sözlerine ekleyen Akyol, manifestonun ana başlıklarını şu şekilde sıraladı: “Axa Sigorta ortağı olmak isteyenlerden ne bekler, iş ortaklarına neyi taahhüt eder? Axa Sigorta’yı tam bir acente şirketi yapan unsurlar nelerdir? Axa’nın eşitlik prensipleri nasıl işler? Axa Sigorta portföy mülkiyet konusunda acentesine neler sağlar? Axa hangi koşullarda acentesi ile yollarını ayırır? Axa acentesi komisyonu hangi şartlarda aşağı çekebilir?”
Axa Sigorta’nın tüm bu başlıkların altında konuları detaylandırdığını ve acentesine taahhütlerini bildirdiğini söyleyen Akyol, “Şirket iş ortakları ile arasında oluşabilecek gri alanları aydınlatmış böylece soru işaretine mahal bırakmayan pırıl pırıl bir iş modeli oluşturmuştur. Bugüne kadar sözlü olarak verip arkasında durduğu bu taahhütlerin yazılı hale getirilmesi Axa Sigorta’nın kendi dürüst iş yapma kültürüne, şeffaf iş prensiplerine ve adaletli yaklaşımlarına duyduğu güvenin kanıtıdır” diyerek sözlerini tamamladı.
Haber Kaynağı: sigorta haber
2014 Tamamlayıcı Sağlık Sigortası yılı olacak - 17.12.2013
Tamamlayıcı sağlık sigortasına dahil özel hastane ve sağlık kuruluşu sayısı 250’yi geçti. SGK anlaşmalı özel sağlık kuruluşlarına ödenen fark ücretlerindeki artış ve bazı sağlık harcamalarının Genel Sağlık Sigortası kapsamı dışında kalacağına yönelik beklentiler nedeniyle tamamlayıcı sağlık sigortasına ilginin 2014’te daha da artması bekleniyor. Türkiye’de yaklaşık 1 yıl önce Mapfre Genel Sigorta ve Medical Park Hastaneler Grubu işbirliğiyle başlayan tamamlayıcı sağlık sigortasına ilgi artarken, söz konusu sigortaya dahil özel hastane ve sağlık kuruluşu sayısı da 250’yi aştı. Hazine Müsteşarlığı’nın kamuoyunda büyük yankı uyandıran ve “ömür boyu yenileme garantisi” gibi bireylerin yararına hükümler taşıyan “Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği” nde de tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası yer alırken, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşmalı özel sağlık hizmeti sunucularına ödenen fark ücretlerindeki artış ve bazı sağlık harcamalarının gelecek yıl Genel Sağlık Sigortası kapsamı dışında kalacağına yönelik beklentiler nedeniyle tamamlayıcı sağlık sigortasına ilginin 2014’te daha da artması bekleniyor.
Fiyatı tüketiciye daha uygun
SGK güvencesindeki bireylerin, özel hastane ve sağlık kuruluşlarına ödedikleri “fark ücretleri”nin sigorta şirketlerince ödenmesini sağlayan tamamlayıcı sağlık sigortası, diğer özel sağlık sigortalarına oranla daha uygun fiyatlı olması itibarıyla SGK anlaşmalı özel hastanelere giden sigortalılara ceplerinden 5 kuruş çıkmadan tedavi olma imkanını sağlıyor.
Hazine Müsteşarlığı’nın, 23.10.2013 tarihli ve 28800 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği”nin 18. Maddesi, tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası ürünlerini düzenliyor. Yönetmelikte konu ile ilgili genel bir çerçeve çizilmiş. Yaklaşık 1 yıldır, Hazine Müsteşarlığı’ndan sadece tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortalarıyla ilgili kapsamlı bir yönetmelik bekleyenler açısından, söz konusu sigortanın ilgili yönetmeliğin sadece bir maddesinde düzenlenmesi biraz da hayak kırıklığı yarattı. Nitekim, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) olarak tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili müstakil bir mevzuat olarak bekledikleri düzenlemenin, Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği’nde 3 satır olarak yer aldığını hatırlatan OHSAD Genel Sekreteri Cevat Şengül, hem özel sağlık hizmet sunucuları, hem de özel sağlık sigortacıları tarafından birçok konunun tartışılmaya devam edeceğini söylüyor. Ancak, bazı sigortacılar ise mevzuatın yeterli olduğu ve tamamlayıcı sağlık sigortası ürünlerini piyasaya sunma konusunda bir sıkıntının olmadığı düşüncesinde. Nitekim, piyasada ürün sunan şirket sayısı Ergo ile birlikte 3’e yükselirken, Aksigorta ve birçok sigorta şirketi de ürün hazırlığı içinde. Yönetmelikte ayrıca, tamamlayıcı sağlık sigortasında, sigorta şirketince özel hastane ve sağlık kuruluşlarına ödenecek farkın tavanı ya da limitleri konusunda da bir düzenleme olmadığı dikkat çekiyor. Bu, bir anlamda, bu konudaki bedellerin, serbest piyasa ekonomisi mantığı içinde sigorta şirketleri ve farklı özel sağlık hizmet sunucuları arasındaki görüşmeler ile belirlenmesi anlamına geliyor.
GSS’de daralma bekleniyor
2014’te tamamlayıcı sağlık sigortasına ilginin daha da artması bekleniyor. Bunun da birkaç temel nedeni var: Öncelikle, SGK anlaşmalı özel hastane ve sağlık kuruluşlarında hastalardan alınan fark ücretlerindeki artış bunun temel sebebi. Yapılan düzenleme ile şu anda vakıf üniversiteleri de dâhil tüm sözleşmeli özel sağlık sunucularına başvuran hastalardan ek olarak alınabilecek ücretin tavan miktarı yüzde 90’dan yüzde 200’e çıkarıldı. Gerçi, sözgelimi İstanbul gibi büyük şehirlerde rekabetten dolayı bazı hastaneler fark ücretlerindeki artışı fiyatlarına yansıtmadı ama yılbaşından sonra söz konusu ücretlerdeki artış kaçınılmaz. Bir diğer faktör de 2014 Yılı Programı’nda işaret edildiği gibi Genel Sağlık Sigortası’nda (GSS) temel teminat paketinin daraltılması beklentisi. Bu konuda kesinleşmiş bir bilgi olmamakla birlikte öncelikle ağız-diş, göz tedavileri, bazı ameliyat malzemeleri ve tetkiklerin temel teminat paketi dışında kalıp, tamamlayıcı sağlık sigortasının konusunu oluşturacağı söyleniyor. Bazı sigortacılar ise söz konusu harcamaların tamamen kapsam dışı kalmayacağını, ancak hizmete erişimde bazı kısıtlamalara gidilmesinin söz konusu olabileceğini kaydediyor.
Yurtdışındaki örneklere bakılabilir
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Oksay, yurt dışı uygulamalara bakıldığında tamamlayıcı ve destekleyici sigortaların kamu sağlık sistemlerini sadece finansman bakımından desteklemediğini, aynı zamanda sosyal güvenlik sistemi tarafından karşılanmayan tedavilerin de söz konusu sigorta ürününün konusunu teşkil ettiğine dikkat çekiyor. “Sözgelimi bir bireyin katarakt ameliyatı olduğunu düşünelim. Bazı ülkelerde kamu kurumu, cerrahi katarakt ameliyatının bedelini ödüyor. Ancak, birey laserle ameliyat olmayı tercih ediyorsa bunu tamamlayıcı sağlık sigortası karşılıyor. Türkiye’de de bu gibi ayrımlar yapılabilir” diyor Oksay.
Tamamlayıcı sağlıkta hangi giderler sigorta şirketince karşılanacak?
- Genel sağlık sigortalısının Kanun kapsamında SGK tarafından karşılanan Türkiye’deki giderlerine ilave masraflar.
- Genel sağlık sigortalısının SGK tarafından karşılanmayan Türkiye’deki giderleri.
- Sigorta şirketi, bakıma muhtaç kalma durumunun ortaya çıkmasına bağlı bakım hizmetlerine ilişkin giderler, yurtdışındaki sağlık hizmetleri ve buna bağlı diğer giderlere ilişkin ek teminat verebilecek.
- Sigorta şirketi, ayrıca tercümanlık giderleri ve tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortaları ile ilintili diğer konular için de ek teminat verebilecek.
TSB Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Oksay: İşin detayları piyasa ekonomisi koşullarına bırakıldı
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Genel Sekreter Yardımcısı Atilla Oksay, Hazine Müsteşarlığı’nın Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği’nde, tamamlayıcı sağlık sigortası ile ilgili olarak genel bir çerçeve çizip işin detaylarının şirketlerin özel şartlarına ve sigorta şirketleri ile özel sağlık kuruluşları arasındaki anlaşmaya bırakıldığını söylüyor. Oksay, yönetmelikle ilgili olarak şu görüşleri dile getiriyor: “Türkiye Sigorta Birliği olarak konuyla ilgili daha önce yapılan çalışmalarda tamamlayıcı sağlık sigortasında uygulanabilecek modeller ile bu modellerin hayata geçirilmesi için alınması gereken aksiyonlara ilişkin görüşlerimizi çeşitli platformlarda dile getirmiştik. Yönetmelik ile işin detayları serbest piyasa ekonomisi koşullarına bırakıldı.”
Axa Sigorta Bireysel, Teknik, Sağlık, Hasar & Hukuk Başkanı Ali Erlat: Mevzuat tamam, ürün sunma konusunda sıkıntı yok
Axa Sigorta Bireysel, Teknik, Sağlık, Hasar & Hukuk Başkan ve İcra Kurulu Üyesi Ali Erlat, tamamlayıcı sağlık sigortasının, Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği’nde bir madde olarak yer almasının yeterli olduğu görüşünde. Sigorta şirketleri açısından tamamlayıcı sağlık sigortası ürünleri sunma konusunda çok büyük sıkıntı olmadığını ifade eden Erlat, şunları söylüyor: “SGK’nın ve tamamlayıcı sağlık sigortası ürününün kapsadığı ve kapsamadığı alanlar net olarak poliçede yazdıktan sonra herhangi bir sorun yok. SGK’nın üstünü tamamlamakla birlikte ürünümüz sonuçta ayrı bir ürün. Yönetmelik ihtiyacı duyulan açık noktalar yok. Ancak, tamamlayıcı sağlık sigortası yaygınlaşıp uygulama oturduğunda bir takım yeni düzenleme ihtiyaçları olabilir.” Axa’nın “Sağlığım Tamam” ürünü ile ilgili olarak 250 özel hastane ve sağlık kuruluşu ile anlaşma yaptıklarını belirten Erlat, 5 bin civarında poliçe sattıklarını ifade ediyor.
Tamamlayıcı sağlıkta ürün sunan şirket sayısı 3’e yükseldi
Türkiye’de tamamlayıcı sağlık sigortasına ilgi de giderek artıyor. Geçen yılın kasım ayında Medical Park Grubu ile Mapfre Genel Sigorta işbirliğiyle başlayan tamamlayıcı sağlık sigortasına dahil hastane ve özel sağlık kuruluşları sayısı 250’yi geçti. “Fark yok” sigortası adı ile ürünü lanse eden Mapfre Genel Sigorta’nın ardından Axa Sigorta da, “Sağlığım tamam” ürününü haziran başında, son olarak da Ergo, eylül ayından itibaren “Yüzde 100 Sağlık” sigortası ürününü piyasaya sundu.
Mapfre Genel Sigorta Sağlık Direktörü Baki İtez: Tamamlayıcı sağlık sigortasında devlet teşviği gerekiyor
Mapfre Genel Sigorta’nın Fark Yok Sigortası kapsamında anlaşmalı sağlık kuruluşu sayısının 254’e ulaştığını belirten Mapfre Genel Sigorta Sağlık Grup Yöneticisi Baki İtez, “Ürüne ilgi artarak devam ediyor. Sağlık kuruluşlarında kişilerden alınan ilave ücretin, SGK’nın ödediği ücretlerin 2 katına çıkması, açıklanan 2014 yılı hükümet programında SGK Temel Teminat Paketi’nin gözden geçirilerek tamamlayıcı sağlık sigorta ürünlerinin desteklenecek olmasının açıklanması bunda etken” diyor. Tamamlayıcı sağlık sigortasının, özel sağlık sigortası yönetmeliğinin sadece tek bir maddesinde düzenlenmesi konusundaki düşüncelerini açıklayan İtez, düzenlemenin mevcut ürünler gamında yeterli olduğunu, daha kısıtlayıcı tedbirlerin olmasının ürün çeşitliliğini engelleyebileceğini söylüyor. İtez, eksik olanın, tamamlayıcı sağlık sigortası ürünleri için devlet teşviklerinin olmaması olduğuna dikkat çekiyor.
ERGO Türkiye Teknikten Sorumlu İcra Krl. Üyesi Mert Ekitmen: Diğer oyunculardan farkımız asistan hizmetleri sunmamız
ERGO Türkiye Teknikten Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Mert Ekitmen, yeni ürünleri, ERGO Yüzde 100 Sağlık Sigortası ile ilgili olarak şu bilgileri veriyor: “ERGO Yüzde 100 Sağlık Sigortamız kişilerin ihtiyaçlarına göre tasarlandı ve 3 coğrafi bölgeye ayrıldı. Böylece sigortalılar hizmet almayı düşündükleri kurumlara göre bölgelerini seçme imkanına sahip ve buna uygun prim ödemesi yapacaklar. Tamamlayıcı sağlık ürünümüzde yatış ve yoğun bakım gün limiti bulunmuyor ve 18 yaş altındaki bireyler ebeveynleriyle beraber ürünümüzden yararlanabiliyor. Anlaşmalı kurum sayımız bugün itibarıyla 200’e yaklaşmış olmakla beraber network ağımızı genişletmek için görüşmelerimizin devam ettiği pek çok kurum bulunuyor. Sektörde diğer oyunculardan farkımızın asistans hizmetlerimiz olduğunu da belirtmek isterim. Sigortalılarımız çağrı merkezimizi arayarak sağlıklı beslenme hattı, indirimli kuru temizleme, indirimli kiralık araç, indirimli deniz taksi, indirimli motovale gibi hizmetlerden de faydalanabiliyor.”
OHSAD Genel Sekreteri Cevat Şengül: Fark sınırı, tamamlayıcı sağlık sigortasının önünde engel
Son 1 yılda tamamlayıcı sağlık sigortası konusunda yeterli ve istenen bir gelişme olmadığını ifade eden Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Genel Sekreteri Cevat Şengül, bunun da en önemli sebebinin ‘fark sınırı’ olduğunu belirtiyor. Fark sınırının 2 katına çıkmasının da istenen gelişmeyi sağlamayacağını belirten Şengül, şunları söylüyor: “SGK nın sağlık hizmetleri finansmanı konusunda, ilerleyen yıllarda çok daha sıkıntılı süreçler yaşanacağını düşünüyorum. Türkiye nin OECD ülkelerinin kişi başı yıllık muayene ortalamasının üzerinde muayene sayısını uzun süre finanse etmeye devam etmesini beklemek safdillik olur. Bu bağlamda tamamlayıcı sigortasını alternatif finansman kaynağı olarak son derece önemsiyorum. Bu kaynağın verimli bir şekilde kullanılabilmesi ise fark sınırının tamamen kaldırılması ile mümkün. Siyasi sonuçları olacak böyle bir kararın, 2015’ten önce alınabileceğine inanmıyorum.”
Haber Kaynağı: sigorta gündem
Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Federasyonu ndan deveye sigorta talebi - 13.12.2013
Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Federasyon’undan Deveye Sigorta Talebi Ege Bölgesi’nde, 300 bin liraya varan fiyatları ev ve otomobillerle yarışan develerin sahipleri, hayvanlarını sigortalatabilmek için düzenleme yapılmasını talep etti. Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Federasyonu Başkanı Metin Çetin, yaptığıaçıklamada, deve fiyatlarının oldukça yüksek olduğunu söyledi. Güreş ömrünü tamamlamış ve “kasaplık” olarak tabir edilen develer için 7-8 bin, güreş hayatının zirvesinde ve ödülleri bulunanlarda ise 35 bin-300 bin lira olduğunu söyleyen Çetin, develerin de sigortalanması gerektiğini belirtti. Süt hayvanları ve yarış atlarının sigortalanabildiğini vurgulayan Çetin, fiyatı 300 bin liraya ulaşan develerinin ise kapsam dışında tutulduğunu anlattı.
Develerin süt hayvanlarından farkı yok
Türkiye’de 2 binden fazla güreşçi deve bulunduğu bulunduğunu söyleyen Çetin; “Sigorta şirketlerinin bayiliklerine gittik ve develerimizi sigortalatmak istedik. Bu şekilde birsigorta kolu olmadığını söylediler. Develerin de sigortalanabilmesi için bir düzenleme yapılmasını istiyoruz. Güreşirken ayağı kırılıyor veya hastalanıp telef oluyor. Federasyon olarak güreştirilen develerin yaşlarını kayıt altına almaya başladık. Şirketler bu durumu değerlendirirse develerin sigortalanması yeni bir sigorta kolu olarak açılabilir. Develer o kadar kıymetli ki bunların da sigortalanması gerekir. Yarış atlarından, süt hayvanlarından develerin ne farkı var? Durup dururken telef olan deve yok. Çok nadir yediği ottan zehirlenip telef olabiliyorlar. Kayıtsistemimize göre develerin yaşlarına göre sigortalılık durumları değişebilir” şeklinde konuştu. Deve güreşlerinde, at yarışları gibi bahis olmadığını hatırlatan Çetin, bunların gösteri amaçlı düzenlendiğini belirtti.
”Keşke develerimizi sigortalasalar”
Burhaniye Deve Kültürünü Yaşatma ve Deve Sevenler Derneği Başkan Yardımcısı Sait Ersen ise güreşçi develer için harcanan paralarla orta segment bir otomobil veya iyi bir dairealınabildiğini dile getirdi. Böylesine pahalı olan bu hayvanları sigortalatmak istediklerini bildiren Ersen, “Sigorta şirketleri, canlıhayvan olduğu gerekçesiyle develerimize sigorta yapmıyor. Keşke develerimizi sigortalasalarda biz de yaptırsak” dedi.
Ersen, develerin, güreşler için kamyonlarla şehirler arası yollarda nakledilirken telef olması halinde sahiplerinin büyük maddi zararlara uğrayacağını ve bundan dolayı sigortalanmasıgerektiğini sözlerine ekledi.ekonomi.haber7.com
Haber Kaynağı: sigorta haber
Hayati Yazıcı : Tüketici talep etmeden sigorta yapılamayacak - 11.12.2013
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile tüketicinin açık talebi olmaksızın krediyle ilgili sigorta yaptırılması yasaklandığını belirtti. Bakan Yazıcı, Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 28 Kasım 2013′te Resmi Gazete’de yayımlandığını, 28 Mayıs 2014′te de yürürlüğe gireceğini söyledi.
Tüketicilerin haklarının her zamankinden daha dikkatle korunmasına ihtiyaç bulunduğunu belirten Yazıcı, Hükümet olarak tüketicilere yönelik çalışmalarının temel ilkesinin “Bilinçli Tüketici, Basiretli Tacir” olduğunu dile getirdi. Yeni Kanun ile tüketicileri daha ileri seviyede korumaya yönelik tedbirler alındığını belirten Yazıcı,”Tüketicilerin hak arama yolları kolaylaştırılmış, tüketicinin bilgilendirilmesi konusu ön plana çıkarılmış, bürokrasi azaltılmış, hakkaniyete uygun bir ceza sistemi oluşturulmuştur. Yeni kanun, mevcut düzenlemelerin birçoğunda değişiklik öngörmenin yanı sıra mevcut Kanunda yer almayan yeni düzenlemeleri de getirmektedir” diye konuştu.
Yazıcı, 9 kısım ve 88 maddeden oluşan Kanun’un tüketici sözleşmeleriyle ilgili düzenlemelerin ortak hükümlerine ilişkin şunları söyledi: “Tüm tüketici sözleşmeleri 12 puntodan küçük olmayacak ve okunabilir düzeyde olacak. Sözleşme şartları tüketici aleyhine değiştirilmeyecek. Tüketiciden, yapılan sözleşmenin dışında, haksız olarak herhangi bir hizmet kalemi adı altında ek bir bedel talep edilemeyeceği bu Kanunla ilk defa düzenlenmektedir. Tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgilerin, sözleşmenin eki olarak tüketiciye ayrıca verilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Bu uygulama da tamamen yeni ve önemlidir. Bankacılık işlemlerinde faiz dışında hangi hizmetlerden ücret, komisyon ve masraf alınacağı hususu, Bakanlığımızın görüşü alınarak BDDK tarafından belirlenecektir. Yapılacak düzenlemeyle Bankaların tüketiciden haksız olarak aldığı ücret ve komisyonların önüne geçilecektir.”
Getirilen yeni bir madde ile yasanın yürürlüğe girmesiyle, kart çıkaran kuruluşların tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı sunmak zorunda olacaklarını aktaran Yazıcı, böylece kredi kartı aidatına ilişkin yaşanan tartışmaların sona ereceğini ifade etti. Bu kanunla getirilen bir diğer düzenlemenin Türk Borçlar Kanunu ve Kredi Kartları Kanunu’nda olduğu gibi bu Kanun’la da temerrüt hali de dahil olmak üzere, tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulanmasına son verilmesi olduğunu belirten Yazıcı, katılım bankalarının da bu Kanun’un tüm düzenlemeleri yönünden kapsam içinde olacağını kaydetti.
Tüketiciye yeni haklar
Yeni Kanun ile cayma hakkı sürelerinin yeniden düzenlendiğini belirten Yazıcı, “İşyeri dışında, yani kapıdan yapılan satışlarda ve mesafeli satışlarda 7 gün, devre tatil sözleşmelerinde ise 10gün olan cayma süreleri 14 güne çıkarılmıştır. Daha önce uygulamada olmayan bazı alanlarda cayma sürelerini ilk defa uygulamaya koyduk. Bunlar, ön ödemeli konut satışları, tüketici kredisi sözleşmeleri ve finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmelerde 14 günlük cayma süresi ile taksitle satış sözleşmelerinde ise Borçlar Kanunu’na paralel olarak 7 günlük cayma hakkıdır” diye konuştu.
Ayıplı mal ve hizmette tüketiciye sağlanan hakların genişletildiğini anlatan Yazıcı, “Mevcut Kanun’da olduğu gibi, ayıplı mallarda satıcının sorumluluğu taşınır mallarda, malın tesliminden itibaren 2 yıl, taşınmaz mallarda ise 5 yıl olarak belirlenmiştir. Yeni ve önemli bir uygulama; zaman aşımı süresi içerisinde kalmak kaydıyla, ilk 6 ay içinde ortaya çıkan ayıplarda malın ayıplı olmadığını satıcı ispat edecektir. Ayıp, ağır kusur veya hile ile gizlenmişse, zaman aşımı süresinden yararlanılamaz. Sözleşmeden dönmek, ayıp oranında satış bedelinden indirimistemek, ücretsiz onarım, satılanın ayıpsız misli ile değiştirilmesini istemek, tüketicilerimizin kullanacağı seçimlik haklarıdır” ifadelerini kullandı.
Hayati Yazıcı, tüketici kredisi ve konut finansmanı (mortgage) sözleşmelerinde tüketiciye yeni haklar tanındığını belirterek, şöyle devam etti: “Kredi sözleşmesi imzalanmadan önce, tüketicinin sözleşme şartları hakkında bilgilendirilmesi zorunlu kılınmıştır. Tüketicilere, tüketici kredisi sözleşmesinden 14 gün içinde cayma hakkı getirilmiştir. Tüketicinin açık talebi olmaksızın, krediyle ilgili sigorta yaptırılması yasaklanmıştır. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi halinde ise istediği sigorta şirketi ile imzaladığı poliçe, kredi veren tarafından kabul edilmek zorunda olacaktır. Bankaların, kredinin ödenmesi için açılan hesaplardan, sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda tüketicilerden ücret ya da masraf talep etmesi yasaklanmıştır. Bu hesabın, tüketicinin aksine yazılı talebi olmaması halinde kredinin ödenmesi ile kapanması zorunlu tutulmuştur. Tüketicinin açık talimatı olmadan Bankalar, kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapamayacaktır. Konut kredisi çeken tüketicilerimizin, bu kredilerini erkenödemeleri durumunda mevcut düzenlemelere göre, ödemek zorunda oldukları yüzde 2′lik erkenödeme tazminatının, kalan vadesi 36 ayı aşmayan kredilerde erken ödenen tutarın yüzde 1′ini geçemeyeceği, düzenlenerek önemli bir adım atılmıştır. Bu, mevcut kanunda var, ancak burada erken ödeme tazminatı oranı düşürülmüştür.”
14 gün içinde ön ödemeli konut satış sözleşmesinden cayılabilecek
Kanun’un maketten satış olarak da bilinen “ön ödemeli konut satıları”na ilişkin tüketiciyi daha ileri düzeyde koruyan tedbirler getirdiğini anlatan Yazıcı, “Bu alanda da ilk defa düzenlenen bölümler var. Yapı ruhsatı alınmadan, tüketicilerle ön ödemeli konut satışı sözleşmesi yapılamayacak. Bakanlıkça projedeki devre sayısı ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için bina tamamlama sigortası yaptırılması zorunlu olacak. Böylece bir firmanın binayı tamamlamadan iflas etmesi durumunda sigorta şirketi binayı tamamlayarak tüketiciye teslim edecektir. Tüketici, 14 gün içinde ön ödemeli konut satış sözleşmesinden cayma hakkına sahip olacak” değerlendirmesinde bulundu. Maketten satışlarda mevcut kanunda 30 ay olan konutun teslim süresinin 36 aya çıkarıldığını belirten Yazıcı, cayma hakkının dışında devir ve teslim tarihine kadar tüketiciye, belli masrafları ve sözleşme bedelinin yüzde 2′sine kadar tazminat ödemek suretiyle sözleşmeden dönme hakkı verildiğini söyledi. Yazıcı, Bakanlık tarafından verilen Kampanyalı Satış İzin Belgesi’nin kaldırıldığını, bu suretlekonut satışlarının devlet garantisinde olduğu yönündeki yanlış izlenimlerin önüne geçildiğini kaydetti.
Mağduriyetlerin en çok yaşandığı işyeri dışında yapılan satışlar (kapıdan satışlar) konusundayeni tedbirler alındığına işaret eden Yazıcı, “İşyeri dışında satış yapacaklar, mevcut uygulamada olduğu gibi Bakanlıktan ‘yetki belgesi’ almak zorunda olacaktır. İşyeri dışında kurulan sözleşmeler imzalanmadan önce, tüketicilerimizin sözleşme şartları ile ilgili bilgilendirilmesi zorunlu tutulmuştur. Mevcut 7 günlük cayma hakkı süresi 14 güne çıkarılmaktadır. Satıcı ve sağlayıcı, yükümlülüklere aykırı davranırsa tüketici cayma hakkını kullanmak için 14 günlük süreyle bağlı olmayacaktır. Sözleşme tarihi, tüketicinin kendi el yazısıyla yazdırılacak ve sözleşmenin bir örneği tüketiciye verilecektir” şeklinde konuştu.
Bina Tamamlama Sigortası, ilk defa hukukumuza girdi
Bakan Yazıcı, internet, telefon, katalog gibi yollarla mesafeli olarak kurulan sözleşmelere ilişkin yeni düzenlemeler yapıldığını ve bu tür satışlarda, mesafeli sözleşme kurulmadan önce tüketicinin sözleşme şartları hakkında bilgilendirileceğini ifade etti. Mesafeli sipariş edilen ürünler en geç 30 gün içinde tüketiciye teslim edileceğini aktaran Yazıcı, mevcut 7 günlük cayma hakkı süresinin 14 güne çıkarıldığını, satıcı ve sağlayıcı, tüketiciyi cayma hakkı konusunda bilgilendirmezse tüketicinin 14 günlük süreyle bağlı olmayacağını söyledi. Finansal hizmetlerin mesafeli satışına ilişkin Avrupa Birliği (AB) Yönergesi’nin ilk defa iç hukuka aktarıldığını belirten Yazıcı, bu maddenin de ilk defa Kanun kapsamına alındığını belirtti.
Tüketicilerin her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili mesafeli sözleşme kurulmadan önce bilgilendirilmesinin zorunlu tutulduğunu vurgulayan Yazıcı, tüketicilerin, finansal hizmetlere ilişkin sözleşmelerden 14 gün içinde cayabileceklerini kaydetti.
Yazıcı, devre tatil ve devre mülkte tüketicilere yeni haklar getirilildiğini aktararak, şunları kaydetti: “Devre tatil kavramı anlaşılır hale getirilerek, devre mülkler ve alternatif tatil üyelikleri kapsama dahil edilmiştir. Böylelikle devre mülkler de kanun kapsamına alınmıştır. Sözleşme kurulmadan önce, tüketicilerin sözleşme şartları ile ilgili bilgilendirilmesi zorunluluğu getirilmiştir. Sözleşme tarihinin tüketicinin kendi el yazısıyla yazılması ve sözleşmenin bir örneğinin tüketiciye verilmesi zorunlu hale getirilmiştir. Devre tatillerde cayma hakkı süresi 10 günden 14 güne çıkarılmıştır. Bakanlıkça projedeki devre sayısı ya da projenin toplam bedeli kriterine göre belirlenecek büyüklüğün üzerindeki projeler için bina tamamlama sigortası yaptırılması zorunluluğu getirilmiştir. Bina Tamamlama Sigortası, ilk defa bu kanunla birlikte hukukumuza girmiştir. Tüketicilerimizin mağduriyetini engellemesi bakımından son derece önemlidir. Devre tatil amaçlı taşınmazın ön ödemeli satışında devir ve teslim süresi sözleşme tarihinden itibaren 36 ayı geçemeyecektir. Devir ve teslim tarihine kadar tüketiciye, sözleşme bedelinin yüzde 2′sine kadar tazminat ödemek suretiyle sözleşmeden dönme hakkı verilmiştir. Bu madde mevcut kanunda da bulunmaktadır.” haber7.com
Haber Kaynağı: s
Çalışkan: Gelecek, acentelerin olacak - 09.12.2013
Sigorta Acenteleri Sektör Meclisi seçimleri sona erdi. Kıyasıya bir yarış sonrası Hüseyin Kasap’ın listesi seçimleri kazandı. TOBB’un resmi açıklamayı önümüzdeki günlerde yapması bekleniyor. Sektör Meclisi’nde yer alan isimlerden biri de Aksaray Delegesi Mustafa Çalışkan oldu. Sigorta Acenteleri Sektör Meclisi sonuçlarının ardından sıcağı sıcağına sorularımızı yanıtlayan Sigorta Acenteleri Sektör Meclisi Üyesi Mustafa Çalışkan, Anadolu’da ve büyük şehirlerde bu mesleği icra eden meslektaşlarının yaşadığı zorlukları ve sorunlarının çözümlenmesine yönelik neler yapılması gerektiğini açıkladı.
Üretim ve tasarruf en acil sorunlar
Mustafa Çalışkan, sigorta acentelerinin acilen çözülmeyi bekleyen sorunlarının başında üretim ve tasarrufun geldiğini söyledi. Acenteler için hayati derecede önem taşıyan üretim ve tasarruf sorununun çözümünün diğer sorunların da kendiliğinde çözümü anlamına geleceğini ifade eden Çalışkan, hedeflerinin ‘üretimi artmış, hasar prim dengesi fevkalade olan, ürettiğini doğru tasarruf ederek geleceğe ümitle bakan ve sigortalının gönlünde hak ettiği itibarı yakalayan bir acente profili oluşturmak’ olduğunu belirtti.
Eşitlik ilkesine aykırı
Son dönemde plazalar, bankalar ve internet ile sayıları oldukça artan sigorta satış kanallarıyla acentelerin işinin oldukça zorlaştığını söyleyen Çalışkan, konuyla ilgili olarak, “Bu konu Anayasa’nın eşitlik ilkesine açıkça aykırı. Bir tarafta istediği şekilde poliçe satan kurum ve kanallar, diğer tarafta ise Demokles’in kılıcı ensesinde olan acentelerimiz. Bu konu çok acil bir şekilde hukuk çerçevesinde ve hakkaniyet ölçüsünde çözülmeli” şeklinde konuştu.
SAİK’e büyük sorumluluk düşüyor
Acentelerin bir taraftan geçmişin kronikleşmiş sorunlarıyla uğraşırken diğer taraftan şirketlerin baskısı altında ve zor şartlarda üretim yapmalarının oldukça sıkıntılı bir durum olduğunu ifade eden Çalışkan, yeni dönemde SAİK’e büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi. Çalışkan, “Acentelerin tüm sorunlarının çözülmesi ve asli görevleri olan üretimle alakalı çalışmalarını yapabilmesi için bir güven ortamına ihtiyaçları var ve bunu sağlayacak merciin de SAİK olması gerekiyor” dedi. Çalışkan, acentelerin kendilerini sahipsiz hissetmeyerek sadece üretime odaklanacakları ortamın mutlaka sağlanması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Sigorta bilinci insanlarımızın gönlüne yerleşmeli
SAİK dışında birçok kurumun da acentelerin sorunlarının çözümüne dair sorumlulukları olduğunu hatırlatan Çalışkan, özellikle acentelerin pazar payının giderek azalmasıyla ilgili olarak yapılması gerekenlere değindi. Sigortacılığın tabana yayılarak üretime dönüşmesi için TOBB, Hazine Müsteşarlığı ve TSB’nin (Türkiye Sigorta Birliği) ortaklaşa başlattıkları ve sigorta bilincinin insanlarımızın gönlüne yerleşmesi ve ‘bilinçli sigortalı’ kültürünün oluşması için yaptıkları çalışmaları önemli bulduğunu ifade etti. Bu çalışmaların rehabilite edilerek henüz risk oluşmadan çok ucuza satılabilme fikrinin yerleştirilmesi gerektiğini söyleyen Çalışkan, “Sigorta ihtiyacının beyinlerde ihtiyaç haline getirilmesi gerekiyor. Bunun ilköğretim okullarında sigortacılık ile alakalı derslerin içerisinde işlenmesiyle de çözüme kavuşacağı inancındayım” dedi.
Son olarak, Anadolu’daki acentelerin de heyecanla çözülmesini bekledikleri sorunları olduğunun bilincinde olduklarını ifade eden Çalışkan, “Acentelerimizi birbirinden ayırmamak gerekiyor. Sigorta sektörünü diğer sektörlerden ayıran en önemli özellik, tüm ülke genelinde yaşanan sorunların aşağı yukarı aynı nedene bağlı olması. Acentelerimiz, bilinçli sigortalı az olduğu için, zorunlu poliçelerin bile zor satıldığı, tahsilatın oldukça sıkıntılı gerçekleştirildiği ve gelir gider dengesizliğinin had safhada olduğu bir bölgede üretim yapmaya gayret ediyor. Ancak ümitvar olsunlar, gelecek acentelerimizin olacak” dedi.
Haber Kaynağı: sigorta haber
AUTO KING den sigorta sektörü ve Türk ekonomisine 60 milyon dolarlık tasarruf - 06.12.2013
AUTO KING Genel Müdür Yardımcısı Dilek Yücetin, sigorta şirketleri, acenteler ve sigortalıları birlikte mutlu etmeyi amaçladıklarını belirterek, “Hizmet felsefemiz olan ‘Değişim yerine Onarım’, sektöre ve Türk ekonomisine 60 milyon dolar tasarruf sağladı”dedi. Faaliyetine 2001 yılında başlayan motorlu taşıtlarda oluşan küçük ve orta ölçekli hasarların know-how içeren hızlı onarım teknikleri ve son teknoloji malzeme ve ekipmanlar kullanılarak koşulsuz müşteri memnuniyeti anlayışı ile giderilmesini amaçlayan AUTO KING, ana hizmet sektörü olan sigorta sektörüne verdiği hizmetler ve kattığı artı değer ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutmayı başarıyor.
Verilen hizmet ile tüketiciye ve sigorta şirketlerine azami para ve zaman tasarrufu kazandırmayı ve bu yolla Türk ekonomisine katkı sağlamayı amaçlayan AUTO KING’in Genel Müdür Yardımcısı Dilek Yücetin, “Değişim yerine Onarım hizmet felsefemiz sayesinde sigorta sektörü ve Türk ekonomisine yaklaşık 60 milyon dolar tasarruf sağladık” dedi. Yücetin, AUTO KING’in 2013 yılını nasıl tamamladığını, yeni proje ve yatırımlarını ve 2014’ten beklentilerini SİGORTALI ile paylaştı.
Kalite, tasarruf ve müşteri memnuniyeti
AUTO KING’in felsefesinin her zaman yaratıcılık ve yenilik üzerine kurulu, etik ve şeffaf bir hizmet sunmak olduğunu ifade eden Yücetin, “Bizim taklitçilikten uzak, yapılanı yapmayan, sigorta sektörüne her zaman yenilik getirerek kalite, tasarruf ve müşteri memnuniyetini bir arada tutmak gibi bir vizyonumuz var” dedi.
Bu anlayışla, Türk sigorta sektöründeki iş ortaklarının beklenti ve dinamiklerini gözeterek, komple süreç yönetim taahhüdü mantığında çalıştıklarını belirten Yücetin, 2013 yılında, AUTO KING’e özel geliştirdikleri projelerle ilgili olarak ise şunları söyledi: “İki değerli sigorta şirketimizle iki farklı ve önemli proje hayata geçirdik. Birincisi, mart ayı içinde iş ortağımız Groupama Sigorta ile başladığımız “Oto Ekspres’O” hasar onarım hizmeti. Bu proje, tüm taraflara sunduğu avantajları, şeffaf operasyon yapısı, performans ölçüm sistemi, müşteri memnuniyeti odaklı yönetimi ile sektörde çok başarılı bir ilk oldu. İkinci örnek ise iş ortağımız Ergo Sigorta ile birlikte geliştirip kasım ayı içinde lansmanı yapılan ‘Ergo Küçük Hasar Onarım – PLUS’ hizmeti. Bu projemiz ise, ‘Mini Onarım’ hizmet paketlerinden farklı olarak, talepte bulunan her sigortalıya hizmet verme esnekliğine sahip, yenilikçi, hızlı ve teknolojik alt yapısı ile sigortalı ve sigorta şirketi lehine sayısız avantajlar sunan farklı bir hizmet ürünü olma özelliğine sahip.”
‘Değişim yerine Onarım’
Yücetin, AUTO KING’in yenilikçi iş modelleri ve kaliteli servis merkezleri ağının sigorta ve otomotiv sektörlerinde motorlu taşıt sahibi tüketicilere ve faaliyet gösteren kuruluşlara, 13 yıldan beri gittikçe artan boyutta tasarruf katma değeri yarattığını söyledi. Araç Bakım ve Onarım Pazarı’na getirdikleri ‘Değişim yerine Onarım’ anlayışıyla Türkiye ekonomisine çok önemli ölçekte döviz tasarrufu sağlanmasında öncü rol oynamaktan da büyük mutluluk duyduklarını belirten Yücetin, “Sadece 2013 yılında yaklaşık 400 bin araç sahibi AUTO KING hizmetlerinden istifade etti. ‘Değişim yerine Onarım’ hizmet felsefesi sayesinde sigorta sektörü ve Türk ekonomisine yaklaşık 60 milyon dolar tasarruf sağladık” dedi.
2013 yılında AUTO KING – Mardin, AUTO KING – Uşak ve AUTO KING – Bodrum – Milas yeni servis merkezlerinin hizmete başladığını söyleyen Yücetin, AUTO KING – Bursa, AUTO KING – Kahramanmaraş ve AUTO KING – Denizli servis merkezlerinin yeni binalarına taşındığını ve AUTO KING – Antalya ile AUTO KING – Isparta servis merkezlerinin ise tevzi yatırımlarını bitirdiğini belirtti. Etkin ölçüm ve denetim sistemi AUTO KING olarak müşteri memnuniyeti odaklı, kendilerine özgü bir hizmet anlayışına sahip olduklarını belirten Yücetin, çok etkin ölçüm ve denetim sistemiyle gerçekleştirilen ve 100 müşterinin 95’inin memnuniyetini anketlerle ölçen bir elektronik altyapıya sahip olduklarını söyledi. Yücetin, “Deneyimli Müşteri Hizmetleri ve yönetim temsilcilerinden oluşan Genel Müdürlük Müşteri Hizmetleri Departmanı, Türkiye genelinde Kalite Yönetim Sistemi içinde oluşturulan prosedür ve talimatlarla direkt genel müdüre bağlı çok etkin bir şikayet çözüm yönetimi sunuyor. AUTO KING Servis Merkezleri’nden hizmet alan 100 bin müşterinin beyan ettikleri toplam müşteri memnuniyeti oranı, yüzde 99,7 gibi birçok sektörde benzeri görülmeyen bir seviyede” dedi. Son olarak, 2014 yılından oldukça umutlu olduklarını ifade eden Yücetin, “2014 yılının AUTO KING için her sahada önemli bir atak yılı olmasını bekliyoruz. 2014 yılı içinde AUTO KING hizmetlerinin yeni hizmet alanlarında ve kurumsal bir yapı içinde Türkiye, Rusya ve Yunanistan’da hızlı bir büyüme ile genişleyeceğini ümit ediyorum” şeklinde konuştu.
2.3 milyon müşteri portföyümüz var
Önemli stratejik kararlar aldıklarını ve yılı bu kararlar doğrultusunda tamamlamak üzere olduklarını söyleyen Dilek Yücetin, 2013’ün kendileri için oldukça başarılı geçtiğini ifade etti. Özellikle sigorta sektörüne, rekor seviyede müşteri memnuniyeti ve tasarruf katma değeri sağladıklarını belirten Yücetin, verdikleri hizmetlerle ilgili olarak şunları söyledi: “Sektör için yarattığımız ve geliştirdiğimiz hizmetler içerisinde, ‘Mini Onarım’ ve ‘Mobil Parça Onarımı’ konseptlerinde sigorta şirketlerimizin yaklaşık 2,3 milyon adet kasko poliçesi sahibi müşteri portföyüne hizmet sunduk.”
Haber Kaynağı: sigorta haber
2023 hedefleri için sigorta bilinci şart - 02.12.2013
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, 2023 hedeflerine ulaşılabilmesi için sigorta bilincinin yaygınlaştırılması gerektiğini belirtti.
Geçtiğimiz günlerde ülke çapında faaliyet gösteren 15 bin 394 sigorta acentesinin 10 Ekim’de sandık başına giderek meslektaşları arasından seçmiş olduğu 313 il delegesi, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde Sigorta Acenteleri Sektör Meclisinde görev alacak 40 sigorta acentesini seçti. TOBB Türkiye Sigorta Acenteleri Sektör Meclisi seçimi öncesinde il delegelerine hitap eden Hisarcıklıoğlu, 7 yıl önce TOBB çatısı altında yeni bir yapı kurulduğuna dikkati çekerek, “Geçtiğimiz 7 yıl gösterdi ki çok doğru bir adım atmışız. Bu süre içinde sektörün gelişmesi, kendini disipline etmesi, meslek mensuplarının eğitimi ve müşteri memnuniyetinin artması noktasında çok önemli mesafe kaydettik” değerlendirmesinde bulundu.
Günümüzde ekonomiyi büyütmenin ve ticareti arttırmanın temel unsurunun sigorta sistemi olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, ekonomiler büyüdükçe, güçlü sigorta sistemine olan ihtiyacın da arttığına işaret etti. Hisarcıklıoğlu, Türkiye’de sigortacılık hizmetinin kalitesi dünya standartlarına ulaşırken; insanların da sigortaya olan ilgisinin bu ölçüde artması gerektiğini belirterek, “Eğer 2023 hedeflerine ulaşacaksak, yani ekonomiyi büyüterek her vatandaşımızı şimdikinin 2,5 misli daha zengin hale getireceksek, sigorta bilincini yaygınlaştırmak zorundayız” ifadelerini kullandı.
Modern dünyada ekonomiyi büyütmenin, ticareti arttırmanın temel unsurunun sigorta sistemi olduğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, ekonomiler büyüdükçe güçlü sigorta sistemine olan ihtiyacın da arttığını söyledi. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, “Ticaret risk demektir. Risk olmadan kazanç olmaz. Ekonomiler büyüdükçe, rakamlar büyüdükçe de risk alma kabiliyeti azalır” diye konuştu. Haberler.com
Haber Kaynağı: sigorta haber
Yeni Tüketici Kanunu sigortalıyı da koruyor - 29.11.2013
“Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” 28 Kasım 2013 itibariyle Resmi Gazete’de yayımlandı. Tüketicilerin hayatını tamamen değiştirecek önemli yenilikler içeren yeni yasayla birlikte tüketici hakları yeniden tanımlandı. Yasada, haksız şartlar hükümsüz sayılırken krediler, kredi kartları, ayıplı malın iadesi ve reklam gibi birçok alanda yenilikler yapılırken, sigorta sektörüne özel düzenlemeler de yer aldı. Bu yenilemelerden biri de konut kredilerinde sigorta güvencesi ile ilgili oldu. Yeni kanuna göre, tüketicinin açık talebi olmaksızın krediyle ilgili sigorta yaptırılmayacak. Tüketicinin sigorta yaptırmak istemesi hâlinde, istediği sigorta şirketinden sağladığı teminatın, konut finansmanı kuruluşu tarafından kabul edilmesi gerekecek. Yaptırılacak olan sigortanın kredi konusuyla, meblağ sigortalarında kalan borç tutarıyla ve vadesiyle uyumlu olması şartı aranacak. Ayrıca konut kredisinde erken ödeme tazminatı, kalan vade sayısı 36 ayı aşmayan kredilerde, erken ödenen tutarın yüzde 1′ini geçemeyecek.
Yeni yasaya göre internet ve telefon üzerinden yapılan finansal hizmetlere ilişkin mesafeli satışlardaki 7 günlük cayma hakkı süresi ise 14 güne çıkarılırken, mal ya da hizmetin teslimi ise 30 günü aşmayacak hale getirildi. Sigorta sözleşmelerine ve bireysel emekliliğe ilişkin sözleşmelerde ise cayma süresinde bir düzenlemeye gidilmedi. Bireysel emeklilik için cayma süresi 60 gün, özel sigortalarda ise bu süre 30 gün olarak kaldı.
“Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile ilgili diğer düzenlemeler ise şöyle;
GARANTİ BELGESİ: Sanayi mallarına garanti belgesi düzenlenecek. Garanti süresi içinde malzeme, üretim ve işçilikten kaynaklanan arızalarda tüketici para ödemeyecek. Garanti süresi içinde sık sık arızalanan ürünün değiştirilmesi istenebilecek.
KONUT FİNANSMANI: Konut finansmanı sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmayacak.
KAPAMA TAZMİNATI: Erken ödeme tazminatı vadesi 36 ayı aşmayan kredilerde yüzde 1′i, 36 ayı aşanlarda ise yüzde 2′yi geçemeyecek.
CAYMA HAKKI: Tüketici, herhangi bir gerekçe göstermeden ve ceza ödemeden krediden 14 gün, taksitle satıştan ise 7 gün içinde cayabilecek.
HAKSIZ ŞARTLAR: Sözleşmelerde yer alan haksız şartlar hükümsüz olacak.
AYIPLI MALAR: Tüketicinin makul olarak beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran maddi, hukuki veya ekonomik eksiklikler içeren mallar ayıplı kabul edilecek.
DEVRE TATİL: Devre tatile konu taşınmazın inşa edileceği arsa için yapı ruhsatı alınmadan tüketicilerle ön ödemeli devre tatil sözleşmesi yapılamayacak.
PAKET TUR: Paket turda yaptırımlar artırıldı. Tur sözleşmesi kurulmadan önce ön bilgilendirme zorunluluğu getirildi. Tüketicilere sözleşmeden dönme hakkı verildi.
AYIPLI MAL VE HİZMET: Satın alınan malın ayıplı olduğu anlaşıldığı takdirde 15 gün içinde iade edilebilecek. Tüketici aldığı malı iade ettiğinde parasını geri alma, ayıp oranında indirim ve ücretsiz onarımı seçeneğini talep edebilecek.
ÜCRETSİZ KART: Kart çıkaran kuruluşlar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı sunmak zorunda olacak.
SATIŞTAN KAÇINMA: Mağazanın herhangi bir yerinde bulunan ve üzerinde örnektir veya ‘satılık değildir’ ibaresi bulunmayan bir malı mağaza sahibi satmak zorunda.
TAKSİTLİ SATIŞLAR: Satıcı, fiyatı ve ödeme şeklini yazılı olarak tüketiciye bildirmek vermek zorunda. KAMPANYALI SATIŞ: Basın yoluyla duyurulan tüm kampanyalarda satıcı taahhütleri yerine getirmek zorunda. KAPIDAN SATIŞ: Tüketici 7 günlük muayene ve tecrübe süresi sonunda ürünü kabul etme veya hiçbir gerekçe göstermeden iade etme hakkına sahip.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Tarifeleri uzun süredir serbest olarak belirlenen Trafik Sigortası primlerinde uygulanan yüksek rakamlar Hazine Müsteşarlığı’nı harekete geçirdi - 28.11.2013
1 Ekim 2013 tarihinden itibaren, sigorta şirketlerine teklif verme sistemi oluşturmaları istendi. Buna ilave olarak verilen teklifin ay sonuna kadar geçerli olması zorunluluğu getirildi. Hazine’den alınan bilgilere göre, yeni uygulama, bireylerin seçeneğini artıracak. İstedikleri kadar sigorta şirketinden teklif alma imkanını elde eden vatandaşlar, uygun buldukları tekliften sigortalarını yaptırabilecek. Vatandaşın aldığı teklifler üzerinde düşünebilmesi için de teklifler ay sonuna kadar geçerli olacak. Teklifin ayın son günü verilmesi halinde ise, bu teklif bir sonraki ayın ilk üç günü daha geçerliliğini koruyacak. Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi’nin internet sayfasında, sigorta şirketlerinin son 30 gün içerisinde sattıkları poliçeler için veriler paylaşılacak. Veriler içinde gerçekleşen en düşük, en yüksek ve ortalama primler ilan edilecek.
Aktüeryal hesaplamalarla uyuşmayan ve sigorta yapmamak amacıyla yüksek tutarlı prim talep edilmesi durumu da mevzuata aykırılık oluşturuyor. Zorunlu Trafik Sigortası’nda tarifeler 1 Temmuz 2008’den bu yana şirketler tarafından serbestçe belirlenmeye başladı. Bu alanda faaliyet gösteren 32 sigorta şirketi bulunuyor.
Read more: http://www.finansgundem.com/haber/trafik-sigortasi_nda-teklif-donemi/526480#ixzz2lvxgVmIp
Haber Kaynağı: Finans Gündem
Axa Sigorta Sağlığım Tamam sigortasına büyük ilgi... - 27.11.2013
SGK anlaşmalı özel hastanelerde sağlık hizmeti alanların fark ücretlerini kapsam altına alan tamamlayıcı sağlık sigortaları her geçen gün daha fazla ilgi görüyor. Türkiye’nin lider sigorta şirketi Axa Sigorta da “Sağlığım Tamam” adıyla sigortalıları ile buluşturduğu, avantajları ile dikkat çeken sağlık sigortasından daha fazla kişinin faydalanabilmesi için anlaşmalı kurum ağını gittikçe artan bir hızla genişletiyor.
Yaygın anlaşmalı kurum ağı
Sağlık hizmetlerine ilişkin mevcut uygulama ile sigortalıların SGK ile anlaşmalı özel hastanelerden SGK güvenceleri kapsamında hizmet almaları mümkün. Ancak bu hizmeti almak isteyen kişiler SGK güvenceleri dışında kalan miktarlar için fark ücreti ödemek durumundalar. Tamamlayıcı sağlık sigortası adı ile sunulan bu sigorta çeşidi, özel hastanede tedavi olmak isteyen ancak bütçeleri nedeniyle imkan bulamayan kişileri hedefliyor. Türkiye’deki az sayıdaki tamamlayıcı sağlık ürününden biri olan Axa Sigorta Sağlığım Tamam Sigortası da hem yaygın anlaşmalı kurum ağı, hem de ürün özellikleri ile öne çıkıyor.
Limitsiz ve yüzde 100 güvence
Axa Sigorta güvencesi ile sunulan ve hem yatarak hem de ayakta tedavi giderlerinden doğan fark ücretlerini anlaşmalı özel hastanelerde karşılayan Sağlığım Tamam Sigortası’na Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, SGK’lı 0-55 yaş arası herkes sahip olabiliyor. Sağlığım Tamam ayakta tedavi grubuna giren doktor muayenesini, laboratuar hizmetlerini, görüntüleme ve tanı yöntemlerini, ileri tanı yöntemlerini ve hatta fizik tedavi giderlerini sektördeki en yüksek limit ile ve yüzde 100 teminat altına alıyor. Cerrahi ve dahili yatışlar, yoğun bakım, kemoterapi, radyoterapi, diyaliz, koroner anjiyografi, küçük müdahale giderleri, tek kişilik özel oda ve refakatçi giderlerinin teminat altına alındığı yatarak tedavilerde oluşacak farklar da Sağlığım Tamam Sigortası ile hiçbir prosedür olmadan ürün özel ve genel şartları kapsamında limitsiz ve yüzde 100 karşılıyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Testi kırılmadan önce… - 26.11.2013
Sigorta eksperi ve Sigortalı Dergisi yazarı Mustafa Nazlıer, sigorta sektörünün önceliklerini kaleme aldı. Nazlıer, Sigortalı Dergisi’ndeki köşe yazsında Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Özdemir’in “Taşıtlarda Güvenlik Sistemleri” konulu araştırmasında de yer vererek, Türkiye’de araç kazalarında araç kusurları içerisinde en başta lastik patlamaları geldiğini belirtti. Sigorta sektörünün kar-zarar sorununda lastik konusunun önemine değinen Nazlıer’in, “Sigorta sektörü, kendi varlığının devamlılığı için ülkemiz yaşamsal sorunlarına çözüm arayan en etkin meslek grubudur. Lastik konusu halen incelemeyi ve değerlendirmeyi beklemektedir. Önceliğimiz, testi kırılmadan önceki süreci planlayarak can ve mal güvenliğini sağlamaktır” dediği yazısı şöyle: Sigorta sektörü, artan zarar ile başa çıkmaya çalışıyor. Artan hasar maliyetleri, hasar prim dengesi ve yeni yasal düzenlemeler (SGK ve karşılıklar gibi) sektörü zorluyor. Sigorta sektörünün kar – zarar sorunu incelenirken bir araştırmada karşımıza çıkan husus enteresan bir sonuç ortaya koyuyor. Araç kazalarında lastik konusu dikkate alınmaya değer doğrusu.
Bu konuda ortaya çıkan enteresan sonuç ise sigorta sektörünün kar etmesi için değil, yaşamak ve sakat kalmamak için lastik konusunun önemli olması. Bu konuda ülkemiz akademisyenlerinin önemli çalışmaları bulunuyor. Yaptığımız araştırmada aşağıdaki verilere ulaşıldı.
Selçuk Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Özdemir’in “Taşıtlarda Güvenlik Sistemleri” konulu bir araştırma yaptıkları ve bu çalışmada, Türkiye’deki trafik kazalarının gerçek nedenleri ve buna karşı alınması gereken önlemler üzerinde birtakım incelemelerde bulundukları öğrenildi.
Özdemir, incelemelerinde Türkiye’de 2002 yılında 407 bin 247 kaza meydana geldiğini, bu kazalarda 2 bin 885 kişinin öldüğünü ve 93 bin 713 kişi yaralandığını ve yaralıların tedavi masrafları dışında 357 trilyon lira maddi kayıp yaşandığını tespit etmiş.
Trafik kazalarına yol açan başlıca etkenlerin; sürücü, araç ve yol kusurları olarak 3’e ayrıldığını, Türkiye’deki resmi verilerin, kazalardaki araç kusurlarının payının yüzde 0,53 oranında olduğunu gösterdiğini saptayarak, bu rakamın AB ülkeleri standardının bile altında kalacağını belirlemişler. Bu rakamların doğru olmayacağını belirterek, kaza raporlarının sağlıklı tutulmadığını ve birçok araç kusurunun, sürücü kusuru olarak kayıtlara geçmiş olduğunu belirtmişler.
Kaza istatistiklerinde lastik patlamaları ilk sırada
Türkiye’nin, aynı zamanda dünyada kaza göstergeleri en kötü birkaç ülkeden biri olduğunu belirleyerek, resmi kayıtlarda sürücü ve yaya kusurlarından sonra yer alan araç kusurları içinde en başta gelen nedenin, lastik patlamaları olduğu belirlenmiştir. Şehirlerarası yollarda lastik patlamaları nedeniyle meydana gelen kazaların oranı yüzde 57,12 olurken, şehir içinde bu oran yüzde 16,32’ye düşmektedir. Toplam kaza istatistikleri içinde birinci sırada olan lastik patlamasını, yüzde 19,90 ile kusurlu fren, yüzde 11,67 ile de kusurlu tekerlek izlemektedir. Geri kalan birkaç neden arasında kusurlu cam sileceğinin yüzde 0,21 ile kazalara neden olan araç kusurları içinde son sırada yer aldığı saptanmış.
2002 yılındaki 357 milyon TL maddi kayıp, 2 bin 885 ölü ve 93 bin 173 yaralı istatistiklerini belirtirken takip eden son 10 yılın rakamlarını aşağıdaki tablo ile incelediğimizde sigorta sektör zararından çok daha fazlasını görebiliriz.
2002 yılını 2012 yılı ile kıyaslarsak kaza sayısı 407 bin 247 den 1 milyon 296 bin 636’ya, ölü sayısı 2 bin 885 ten 3 bin 750’ye, yaralı sayısı ise 93 bin 173’ten 268 bin 102’ye yükselmiştir.
Artış miktarları çok ciddi rakamlara ulaşmış durumdadır. Bu tablonun pozitif hiçbir değişimi yoktur. Mali analizini yapmak çok güç. Ayrıca, 2012 yılında yaralanan 268 bin 102 kişinin iyileşme oranı nedir? İş gücü kaybı ve sakatlık oranı nedir? Nasıl ölçülecek? Kim ölçecek? Maddi kaybı kim hesaplayacak? Aktüerler mi? Mahkeme bilirkişileri mi? Stabil bir uygulama yok iken, hukuk sistemi aynı konu ile ilgili sürekli değişen tutarsız kararlar alırken bu tür bir maliyet hesaplanamaz. Hesaplanamayan maliyet için karşılık ayrılamaz. Hasar/prim dengesi, uygulamalar ve yasal yapılar değişmez ise sigorta sektörü her zaman zarar edecektir.
Bu saptama önemli olabilir, ancak asıl önemli olan 3 bin 750 can kaybı ve 268 bin 102 yaralanma.
Gelişmekte olan bir ülke olarak henüz riskleri gerçekleşmeden önce tespit edip önleme çalışmalarına geçemedik. 2002 yılında akademisyenlerin tespit ettiği hususlar içinde yer alan araç lastikleri konusu düşünülenden de önemlidir. Bazı deneyimlerimizden örnek vermek gerekirse;
- Henüz lastik kusuru tespit edilen anlaşma zaptı yok,
- Resmi tutanaklardaki sayısı çok düşük. Belirgin lastik patlaması dışında bu konuda üzerinde çalışma yapılarak düzenlenmiş tutanak yok,
- Meydana gelen bir kazanın, aracın teknik yapısından kaynaklandığını gösterir rapor henüz yok,
- Anlaşma tutanağına geçildiğinden bu yana alkollü kaza zaten yok,
- Şehir içi veya şehir dışında oluşan kazalarda yol kusuru yok denecek kadar az
Bu ve benzer saptamalar uzayıp devam etmektedir. Diğer kusurlar, ayrı bir inceleme konusu olacaktır. Üzerinde durulması gereken husus araç lastikleri olmalıdır.
Lastiklerin önemini vurgulamak için, kullandığınız araç bedeli ne kadar fazla olursa olsun, hangi tip ve marka olursa olsun sadece dört lastik üzerinde gitmektedir. Bir başka yönü ile Formula 1 yarışları araç ve markalar için bir AR-GE ise de temelde bir lastik yarışıdır.
Sektörün zararı dışında can ve mal güvenliği için araç lastiği konusunu önemi açısından birinci sıraya koymak isterim.
Lastikler konusunda çok fazla detay bilgi var ancak önemli olan bazı hususları hatırlarsak;
- Uygun tipte lastik kullanmak,
- İmalat tarihine dikkat etmek,
- Diş derinliği ve yapısını iyi incelemek mutlaka gerekli. Özellikle ömrünü doldurmuş lastik, aşınmış ve yıpranmış lastik ve diş derinliği 1.6 mm’yi geçen lastik kesinlikle kaza sebebidir.
Gerçek kaza nedenleri saptanamıyor
Ülkemizdeki kazaların büyük bölümünde gerçek kaza sebebi saptanamamaktadır. Genel olarak fren ve sürücü kusuru olarak görülen kazalar ağırlıkta (arkadan çarpmalar dahil). Asıl kaza sebebi niteliğini kaybeden lastikken yeterli inceleme ve değerlendirme yapılamaması sonucu hatalı saptama ile biten sonuçlar vardır.
Trafikte olan araçların çok büyük oranda niteliksiz lastik ile dolaştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkemizde bu konuda bir uygulama henüz yok. Sadece kış aylarında kış lastiği uygulamasına geçileceği bilinmektedir. Ancak Avrupa genelinde birçok farklı düzenleme yer almaktadır.
Almanya’da 10’uncu ayın 15’inde kış lastiğiniz yokken bir kazaya karışırsanız;
- Kaskonuz hasarınızı ödemez,
- Trafik sigortanız 3. Şahıs zararlarını karşılar ve size rücu ederek tazminatları sizden geri alır,
- Trafik polisi her bir lastik için 125 Avro ceza keser,
- Trafik polisi, takılmayan her bir lastik için 1 ceza puanı verir. Puanınız 8 oldu ise ehliyetinize 5 yıl el konulur.
Ülkemizde kış lastiği veya uygun olmayan lastik nedeniyle bir kazaya karışırsaniz (ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı);
a) Kazada araç size aitse ve kaza sebebi lastikler ise hiç merak etmeyin, zaten bunu kimse incelemediği için hiçbir şey olmaz,
b) Aynı şekilde karışılan kazada siz veya sevdiklerinize bir şey oldu ise maalesef sonucuna bu sefer siz katlanmak durumundasınız, yani yine bir şey olmaz.
Dolayısıyla hem kendi can ve mal güvenliğimiz hem de 3. şahısların can ve mal güvenliği için lastik konusunu ciddiye almamız gerekiyor. Bu kadar ciddi bir konuda yasal düzeleme yapılmasını beklememeliyiz.
Diğer taraftan, sigorta sektörü bu konuda kesinlikle bir şeyler yapmak zorunda. Maddi hasar bir yana, ölüm ve yaralanma oranı bu denli fazlayken poliçe genel ve özel şartlarında bir düzenleme yapmamak gerçekten bir hata olacaktır.
Her kazada eksper kullanılmalı. Konusunda eğitimli eksper kazaların gerçek sebeplerini ana unsurları ile bilimsel incelemeli (Lastik diş derinliği başta olmak üzere aracın durumunun kazaya olumsuz katkısı yönünden incelemeli). Kasko hasarlarında araç lastiği yasal kriterlerde değil ise hasar tazmin edilmemeli, trafik sigortalarında aynı durumda 3. Şahıs zararları karşılandıktan sonra araç sahibi ve işletenden rücu ile geri alınmalı (AB’de sigorta eksperleri tüm ekspertiz raporlarında lastiklere ait tüm bilgilere yer verdikleri gibi diş derinliklerini bizzat ölçmektedir ).
Ayrıca her lastiğin sorumluluk poliçesi mevcut. Şayet hatalı üretilmiş lastik ise üretici zaten karşılamaya hazır. Bayii ile temasa geçilmesi yeterli.
Önceliğimiz sektör zararı değil, ama en çok sektörü etkileyecek olan bu durum için mutlaka poliçe genel ve özel şartları hazırlanmalı ve mutlaka yasal düzenlemelere gidilmeli. Aksi halde tüm ölümleri, yaralanmaları ve maddi hasarları sigorta sektörünün karşılaması sorunu çözmeyecektir.
Bu konuda sektörümüz dışında çok fazla destek olacak kurum ve kuruluş var. Tüm taraflar ile iş birliği sağlanarak Trafikte Eylem Planı’na da katkı olması için geç kalmadan bu konuyu incelememiz gerektiğine inanıyorum.
Testi kırılmadan…
Sigorta sektörü bir bütün olarak her zaman olduğu gibi kendi varlığının devamlılığı için kendisi ile çok yakın ilgisi olmasa da, ülkemiz yaşamsal sorunlarına çözüm arayan en etkin meslek grubudur. Her ne kadar sektörün katkısı görülemese/gösterilmese de gerçekler engellenemeyecek ve çalışmalarımız her zaman artarak devam edecektir. Lastik konusu gibi birçok husus halen incelenmeyi ve değerlendirilmeyi beklemektedir. Bu konularda yapılacak çalışmalar için sektör olarak tek başımıza tüm sorunları elbette aşamayız, ancak konusu ile ilgili birçok kurum ve kuruluş kendiliğinden sürece girmeye hazır beklemektedir.
Önceliğimiz, testi kırılmadan önceki süreci planlayarak can ve mal güvenliğini sağlamaktır. Oto kaza branşında risk analizi bu tür uygulamalar ile sağlanacaktır. (Lastikler, muayene istasyonları, eksperlerin hasarlarda neleri incelemeleri gerektiği detaylı inceleme konularıdır. Ayrıca, bu konuda Sigortacılık Genel Müdürlüğü’ne de 2008 yılında bilgi verildiğini hatırlatmak isterim…) GENEL KAZA İSTATİSTİKLERİ * YILI KAZA ÖLÜ YARALI SAYISI SAYISI SAYISI 2003 455.637 3.959 117.551 2004 537.352 4.427 136.437 2005 620.789 4.505 154.086 2006 728.755 4.633 169.080 2007 825.561 5.007 189.057 2008 ** 950.120 4.236 184.468 2009 ** 1.053.346 4.324 201.380 2010 ** 1.104.388 4.045 211.496 2011 ** 1.228.928 3.835 238.074 2012 ** 1.296.636 3.750 268.102 (*) Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı sorumluluk bölgesinde meydana gelen trafik kaza bilgilerini kapsamaktadır. (**) 1 Nisan 2008 tarihinde uygulamaya konulan, tarafların anlaşarak kendi aralarında tutanak tanzim ettiği maddi hasarlı trafik kaza sayıları da dahil edilmiştir.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Ahmet Genç uyardı: Sigorta için arayanlara itibar etmeyin - 22.11.2013
Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Ahmet Genç, vatandaşların bazı telefonlardan arandığını, “Geçen sene size bedava sigorta yaptırılmış. Bu sene sigortanızı yenilememiz gerekiyor, kredi kartı bilgilerinizi verir misiniz?” denilerek dolandırıldığını ifade etti. Ahmet Genç, bu tür telefonlara itibar edilmemesi uyarısında bulundu. Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Ahmet Genç, belirledikleri dolandırıcılık vakalarını savcılığa bildirdiklerini aktardı. “Bu, kredi kartını talep edenler sigortacı ya da acente değil. Bunlar Hazine’den ruhsatlı insanlar değil, dolayısıyla kendi bilgilerini asla vermesinler, bize de bildirimde bulunabilirler, biz onlara tavsiye verebiliriz. Kesinlikle bilgilerinizi vermeyin, kartınızdan para çekiyorlar” dedi.
“Yenileme garantisinin çerçevesi netleştirildi”
Tamamlayıcı sağlık sigortaları çerçevesinde bir düzenleme yapma gereğinin duyulduğunu belirten Ahmet Genç, bu sene ilk defa özel sağlık sigortasıyla ilgili yönetmelik çıkarıldığını söyledi. Yeni yönetmelikle getirilen özel sağlık sigortacılığındaki bazı sıkıntıların giderildiğini dile getiren Genç, şöyle konuştu: “Yenileme garantisi vardı, bunun çerçevesi netleştirildi. ‘Yenileme garantisi vermeden önce risk analizini iyi yap’; sigorta şirketlerine dediğimiz bu. ‘Ama bir kere yenileme garantisine girdikten sonra artık teminat daraltmasına gidemezsin. İnsanları 60 yaşına geldikten sonra hayal kırıklığına uğratma.’ Biz bunu yaptık. Beyana dayalı formaları insanlar dikkat etmeden dolduruyor. Geçmişte bir hastalığım yoktu diye. Sonradan da bir hastalık çıktığı anda sigorta şirketi diyor ki senin aslında bir hastalığın varmış ben bir ödeme yapmıyorum. Bu tür sorunların önüne geçmek için vatandaş eğer kendi geçmiş sağlık bilgilerinin alınmasına müsaade ederse şirketler buna itibar edecekler, ilave bir muayene isterlerse şirketler kendileri ödeyecek ama vatandaş sağlık verisini şirketin görmesini istemezse şirket buna rağmen bir muayene isterse, vatandaş kendi ödeyecek o muayene parasını. Çünkü verileri görmesine izin vermediği için böyle bir adil kural getirildi.”
Sağlık sigortası veren şirketlerin risk analizi yaparken kişinin yaşına ve sağlık geçmişine bağlı olarak yapıldığını anlatan Sigortacılık Genel Müdürü Genç, Türkiye’de 35 civarında şirketin sağlık sigortası verdiğine işaret etti.
BES’te biriken paranız için üç yöntem
2013 yılında Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) katılımın çok arttığını ifade eden Genç, BES’e devlet katkısı başladığında ilk 10 ayda 330 bin civarında katılım olurken, bu yılın ilk 10 ayında 800 bini aşkın katılımın olduğunu açıkladı. Genç, BES’teki ödemeler hakkında şunları söyledi: “Bunların hak ediş süreleri var. En az 3 yıl kalmalı ki yüzde 15 hak etsin. 6 yıl kalırsa yüzde 35’i hak ediyor, 10 yıl kalırsa yüzde 60’ı hak ediyor. 10 yıl artı 56 yaşı beklerse yüzde 100’ü hak ediyor. Örneğin BES’E 40 yaşında başvurdunuz. 50 yaşınızda 10 yılınızı doldurdunuz. Çıkmayıp 56 yaşını beklediniz yüzde 100 hak etmiş oluyorsunuz. Emeklilik Gözetim Merkezi (EGM) internet sayfasında 3 tane yöntem var biriken paranızla ilgili. Örneğin 100 bin liranız var, bunu toplu bir şekilde çekebilirsiniz. İkinci olarak ‘Programlı Geri Ödeme’ diye bir ödeme yöntemi var. Derseniz ki bunu ben her ay bin lira olarak alayım, geri kalan para yine nemalanmaya devam eder. 100 binin bin lirasını çektiniz 99 bin lira nemalanmaya devam eder. Paranız bitinceye kadar programlı geri ödeme alabilirsiniz. Üçüncü yöntem ‘Yıllık Gelir Sigortası’ dediğimiz yöntem. Bizim bildiğimiz klasik seçenekler var, ömür boyu maaş seçeneği de
Haber Kaynağı: sigorta haber
Allianz Risk Raporu: Her altı saniyede 1 kişi trafik kazası mağduru oluyor - 21.11.2013
Dünyanın lider sigorta şirketlerinden Allianz tarafından hazırlanan Risk Raporu’na göre dünyada her yıl 50 milyon yaralanmalı, 1.2 milyon da ölümlü trafik kazası gerçekleşirken, her 6 saniyede 1 kişi trafik kazası mağduru oluyor.Sigorta sektörünün öncü şirketlerinden Allianz tarafından hazırlanan Risk Raporu’nda dünya genelindeki trafik kazalarına dikkat çekildi. Kişi başına gelir seviyesinin daha düşük olduğu ülkelerde trafik kazalarının daha yoğun olduğuna işaret edilen raporda; ölümlü trafik kazalarının yüzde 90’dan fazlasının düşük ve orta seviyede gelire sahip ülkelerde olduğu kaydedildi.
17 Kasım’ın Dünya Trafik Mağdurlarını Anma Gününe denk gelmesi nedeniyle trafik konusunun ele alındığı raporda Allianz Teknik Merkezi CEO’su Christoph Lauterwasser “Bu gidişatı durdurmak için hep birlikte çalışmalıyız. Yol güvenliği bir gelir meselesi olmaktan çıkmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Trafik kazaları ölüm sebepleri arasında dokuzuncu sırada
Allianz’ın Risk Raporu’na göre dünyada her yıl 50 milyon yaralanmalı trafik kazası gerçekleşirken, 1,2 milyon trafik kazası insanların hayatlarına mal oluyor. Raporda dünya üzerinde her 6 saniyede bir kişinin trafik kazası mağduru olduğu belirtiliyor.
Allianz tarafından hazırlanan raporda; Dünya Sağlık Örgütü’nün, ölüm sebepleri sıralamasında trafik kazalarını, kalp krizinin ardından dokuzuncu sıraya koyduğu belirtilirken; Afganistan, Irak, Sudan, Yemen, Lübnan gibi ülkelerde trafik kazasında hayatını kaybetme ihtimali, savaş veya çatışmada hayatını kaybetme ihtimalinden daha fazla olduğu kaydedildi.
Alkollü araç kullanmak ve dikkat dağılması engellenebilecek haldeyken, trafik kazalarının en önemli sebepleri arasında yer aldığını vurgulayan Lauterwasser’e göre yasal düzenlemeler, eğitim, acil yardım hizmetleri ve araç güvenliğinin sağlanmasıyla kazalardaki ölüm oranlarını yüzde 20 ila 50 arasında azaltmak mümkün.
Ölümlü kaza sayısında Türkiye 20’inci sırada
Ölümlü kazalarda ülkelere göre dağılımda ilk beş ülkenin Hindistan, Çin, ABD, Rusya ve Brezilya’nın yer aldığı raporda Türkiye ise en çok ölümlü kazanın yaşandığı 20’inci ülke. Nüfusa göre oranla en çok ölümlü kazanın yaşandığı ülkeler ise Eritre, Cook Adaları, Mısır, Libya ve Afganistan ilk beş ülke olarak sıralanıyor.
Allianz Risk Raporu’na göre düşük gelirli ülkelerde kazalarda hayatını kaybetme oranı 22/100000 (yüzbinde 22) iken orta gelirli ülkelerde bu oran 20’ye, yüksek gelir seviyesine sahip ülkelerde ise yüzbinde 10’a düşüyor.
Düşük gelir seviyesine sahip ülkeler dünyadaki araçların toplam yüzde 9’una sahipken, toplam kazaların yüzde 42’si bu ülkelerde oluyor. Örneğin Afrika’daki toplam araç sayısı dünyadaki araçların sadece yüzde 2’si iken, Afrika’daki trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin oranı, dünya genelinin yüzde 20’sini oluşturuyor.
Gereken önlemlerin alınmaması halinde 2020 yılına kadar Hindistan’da trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin oranının yüzde 147, Çin’de ise yüzde 92 artacağı beklentisinin yer aldığı raporda Allianz’ın, OECD tarafından başlatılan ‘Vision Zero’ (Sıfır Kaza Hedefi) desteklediği de belirtiliyor. OECD’ye göre alkol ve uyuşturucu kullanımının ölümlü kazalardaki oranı ülkelere göre yüzde 10-32 ile önemli bir paya sahip. Raporda trafik kazalarındaki can kayıplarının azaltılması için daha güvenli yollar, daha güvenli araçlar, bireylerin eğitimi, yol güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi ile travma ve rehabilitasyon konularının gündeme alınması gerektiğine dikkat çekildi.
Haber Kaynağı: sigorta haber
SİGORTA KULİSİ: Ahmet Genç: Fiyat rekabeti mutlaka olmalı, şirketler serbest tarifeyi suistimal etmemeli - 20.11.2013
Deloitte Sohbet Toplantısı Milli Reasürans Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Anadolu Sigorta eski Genel Müdürü ve TSB eski Başkanı Mustafa Su’nun moderatörlüğünü üstlendiği panele Eureko Sigorta Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Okan Utkueri, Aksigorta Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Uğur Gülen, Generali Sigorta Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdür Mine Ayhan konuşmacı olarak katıldı. Panelde trafik kazaları sonrası destekten yoksun kalan varislere ödenen tazminatlar masaya yatırıldı. Toplantıya konuşmacı olarak katılan Hazine Müsteşarlığı Sigortacılık Genel Müdürü Ahmet Genç, önemli açıklamalarda bulundu. Sigorta sektöründeki sorunlara ışık tutan Genç, “Bütün sorunları yakından takip ediyoruz. 2014 yılının ilk aylarında birçok konuda çözüme ulaşmış olacağız” dedi. Genç, sektörde son aylarda tekrar fiyat rekabetinin başlamış olması hakkındaki bir soruya ise şöyle cevap verdi: “Fiyat rekabeti diye bir sorunun 2013 yılında kalmadığını düşünüyorum. Fakat bence fiyat rekabeti olmalı. Bütün taksici ve minibüsçüler, uygulanan fiyatlar nedeniyle kapımıza dayanmış durumdalar.”
12 bin TL prim olmamalı
Bedeni hasarlar sonrası yargıya giden davalar için İstanbul, Ankara ve İzmir’de Sigortacılık İhtisas Mahkemeleri’nin kurulduğu müjdesini veren Sigortacılık Genel Müdürü Ahmet Genç, Zorunlu Trafik Sigortalarında serbest tarife uygulamasının şirketlerce suistimal edildiğini belirtti. “Ankara için yaptığımız araştırmada ticari araç başına yıllık bin 900 TL hasar olduğunu görüyoruz. Fakat sigorta şirketlerinin yaklaşık 3 bin 500 TL civarında belirlemesi gereken prim tutarını ne yazık ki 12 bin TL’lere kadar çıkarttığına tanık oluyoruz. Bunun zorunlu bir sigorta olduğu unutulmamalı. Serbest tarife belirlemek, şirketlerce yanlış algılanmamalı. 3 bin 500 TL civarında belirlenmesi gereken prim tutarı 12 bin TL oluyorsa bu, şirketlerce suistimal ediliyor anlamına gelir” dedi. Toplantı sonrası salonda bulunan sektör yetkilileri ise “Ahmet Genç’in konuşmasından anladığımız şudur. Seçim yaklaşırken esnaf odaları siyasi yetkililere büyük baskı yapmış ve bu, siyasilerce Hazine’ye kadar iletilmiş” yorumunda bulundu. Bir yetkilinin yorumu ise şöyle oldu: “Sayın Ahmet Genç bugüne kadar her konuda serbestiyi savunuyordu. ‘Piyasa dengesini bulur’ diyordu. Şimdi ne değişti? Bütün şirketler 12 bin TL’den poliçe kesmiyor ki…”
Haber Kaynağı: sigorta haber
Emniyet: Muayenesi olmayan araç satılabilir, hukuki sorumluluk alıcıya aittir - 19.11.2013
Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı, muayenesi olmayan bir aracın noter kanalıyla satışının yapılabileceğini, ancak hukuki sorumluluğun alıcıya ait olduğunu bildirdi. Ayrıca, alıcının satın aldığı araç için 10 gün içerisinde trafik sigortası yaptırması gerektiği de ifade edildi. Vatandaşların sorularını sanal alemden cevaplayan Trafik Hizmetleri Başkanlığı, bir aracın satışının yapılabilmesi için eskiden istenen Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) İlişik Kesme Belgesi’nin Araç ve Sürücü Bilgi Sistemi’nin (ASBİS) devreye girmesiyle artık istenmediğini açıkladı. Başkanlık, satış işlemi sırasında Gelir İdaresi Başkanlığı’nda araca ait borcun olup olmadığı sistemden kontrol edileceğinden, satış işlemi öncesinde aracın vergi ya da ceza borcu olup olmadığının kontrol edilmesi gerektiğini tavsiye etti.
Kontrol sorumluluğu alıcı ve satıcıya aittir
Bir vatandaşın, “Aracımın muayenesi geçerli mi?” sorusunu cevaplandıran Trafik Hizmetleri Başkanlığı, muayenenin olmamasının satışa ve tescile engel bir durum olmadığını bildirdi. Başkanlık’tan yapılan açıklamada, “Satılan aracın muayenesinin bulunmaması durumunda, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk alıcıya geçeceği için aracın muayenesinin olup olmadığı kontrol edilmelidir. TÜVTÜRK sistemi ile yapılan muayeneleri buraya tıklayarak sitesinden kontrol edebilirsiniz. Bu sistem dışında yapılan muayeneleri ve faturalı araç alımlarında geçerli olan ilk muayene geçerlilik sürelerini aracın trafik belgesi üzerinden kontrol ediniz. Trafikten çekmeli ve yurtdışına çıkarma amaçlı satışı yapılan araçlarda muayene ve sigorta kontrolü zorunluluğu yoktur” denildi.
Zorunlu sigorta olmasa da satış yapılabilir
Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası’nın olmamasının da satışa ve tescile engel bir durum olmadığına dikkat çeken Trafik Hizmetleri Başkanlığı açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Aracın sigortasının olmaması durumunda alıcı sigortasız aracı trafiğe çıkarmak ile ilgili her türlü hukuki ve cezai sorumluluğu üzerine almış olacaktır. Bu yüzden alıcı, aldığı aracın sigortasını sigorta poliçesi üzerinden ya da buraya tıklayarak kontrol edebilir. Satın alınan aracın eski Zorunlu Trafik Sigortası 10 gün geçerlidir. Alıcının, satın aldığı araç için 10 gün içerisinde zorunlu trafik sigortası yaptırması gerekmektedir. İstisnai bir durum olarak Trafikten çekmeli ve Yurtdışına çıkarma amaçlı yapılan satışlarda, aracın muayene ve sigorta kontrol zorunluluğu bulunmamaktadır. 1 Mayıs 2010 tarihinden itibaren hem araç satış sözleşmesinde kullanılacak adres hem de tescil belgesinin postalanacağı adres Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün Adres Kayıt Sisteminden elektronik ortamda alınacağından, tarafların adreslerinin bu sistemde kayıtlı olması gerekmektedir. Bu yüzden; TC kimlik no doğrulama adresinden sisteme kayıtlı olup olmadığınızı kontrol etmelisiniz. Adres sistemde kayıtlı değil ise ilçe nüfus müdürlüklerinden işletilmelidir.” yurthbaer.mynet.com
Haber Kaynağı: sigorta haber
Cemal Ererdi: 6,5 milyon sigortalıyı yönetiyoruz - 11.11.2013
Axa Sigorta, 2013 Yılı Acenteler Toplantısını bu yıl “Kazanan Acenteler Modeli” başlığıyla düzenledi. Toplantıda konuşma yapan Axa Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemal Ererdi, sene sonu itibariyle 6,5 milyon sigortalıyı yöneten bir şirket konumuna geldiklerini ve 4 milyonu geçen müşteri portföyleriyle Avrupa ölçüsüyle kıyaslandığında bile benzersiz büyüklüğe ulaşan bir yapıya sahip olduklarını söyledi. Ererdi, bir toplantı ya da iş buluşması değil, bir ailenin bir araya gelmesi olarak nitelendirdiği organizasyondaki konuşmasına trafik sigortası primlerinde yaşanan artışla ilgili düzenlemelere gidildiğini söyleyerek başladı. Ererdi, trafik branşında primlerde yaşanan artışın en önemli nedenini bedeni hasarlarda yapılan ödemelere bağladı. Kazalarda ölen ya da sakat kalan kişilerin varislerine ödenen Destekten Yoksun Kalma Tazminatı’nın sadece Türkiye’de değil tüm dünyada arttığını söyleyen Ererdi, önümüzdeki dönemlerde bunun kontrol altına alınması için Hazine ile görüşmeler yapıldığını da belirtti. Ererdi, “En azından aktüeryal bir modelin oluşturulması konusunda anlaşacağız” dedi.
5 yıldır birinciyiz
Piyasadaki pazarlama, iletişim ve satış stratejileri bakımından şirketlerin nasıl başarı kazandığına bakıldığında Axa’nın hep ilk sırada yer aldığını belirten Ererdi, “Büyük şirketlerin yöneticileri tarafından seçilen Capital’in araştırmasında 5 yılda 5 defa birinci olduk. Diğer yandan özellikle inovasyon ve yaratıcılık konusunda Türkiye’deki diğer sektör temsilcileri arasında en iyi noktada hep biz varız” şeklinde konuştu. ‘Çalışılan En İyi Şirket’ Ererdi, Axa Gruop’un en çok önem verdiği konunun çalışan memnuniyeti olduğunu söyledi. Müşterilerine verdikleri hizmet kalitesinin temelinde yine çalışan memnuniyetinin olduğunu söyleyen Ererdi, bu konuda tescilli olduklarını belirterek, “Bir Alman şirketi, ‘Çalışılan En İyi Şirket’ (Great Place To Work) adı altında, 500 kişiden fazla çalışanı bulunan sanayi şirketleri, bankalar, finansal şirketleri içeren bir çalışma yaptı ve bu çalışmanın sonucunda Axa birinci oldu. Bu birincilik bizim açımızdan oldukça önemli. Çünkü çalışanımızın mutlu olması bizim işlerimizin daha iyi gitmesini sağlıyor, bir aile ortamının oluşmasını sağlıyor” dedi.
Acente müşterilerine değer katmalı
Axa’nın, yüzde 86.6’lık acente portföyüne sahip olduğunu söyleyen Ererdi, “Biz bir piyasa şirketiyiz. Piyasada ne oluyorsa acentemizle bunu görüyoruz ve ona göre aksiyon alıyoruz” dedi. Ererdi, müşterilerine sadece fiyat veren bir mekanizma gibi davranan acentelerin başarıyı yakalayamayacaklarını da vurguladı. Önümüzdeki dönemde rekabette müşterilerine değer veren acentelerin önde olacağını savunan Ererdi, “Acentelerin, müşterisine bir değer kattığı hissini yaratması çok önemli. Benim görüştüğüm acenteler de zaten bunu söylüyor. Diyorlar ki; müşteri lastiği patlasa, aracını satmak istese beni arıyor. Bu ne demektir? O acente müşterisine kendisiyle çalışmasıyla ilgili değeri hissettirebilmiş. Önümüzdeki dönemde en önemli konu budur; acenteler karşınızdaki insana değer kattığını hissettirebilmeli. Bunun altını önemle çiziyorum.”
Sektörde bir ilk: Acente Manifestosu
Sektörde bir ilke imza atarak, acente manifestosu yayınladıklarını söyleyen Ererdi, bütün acentelerinin bu manifesto doğrultusunda çalışacağını belirtti. Ererdi, konuyla ilgili olarak acentelerine şöyle seslendi: “Bir ilk olarak yayınladığımız Acente Manifestosu’nu internet sitemize koyacağız ve bütün acentelerimizle de paylaşacağız. Artık bütün uygulamalarımızda, kim bizle nasıl çalışır, biz onlarla nasıl çalışırız hepsini ortaya koyacağız. 16 bin acente var. İşinizi öyle farklı öyle değer katarak yapıyorsunuz ve yapamaya devam edeceksiniz ki, bütün müşterileriniz heyecanlanacak. Sizle çalışmaktan keyif alacak, zevk alacak” diye konuştu.
Axa Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Cemal Ererdi’nin Axa acentelerine seslendiği konuşmayı, Axa Sigorta’nın twitter adresi (@AXASigortaTR) üzerinden yayınladığı link aracılığıyla izleyebilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=MDBNTGraMbA
Haber Kaynağı: sigorta haber
David Kohen: 64 yıllık sigortacı - 08.11.2013
“Rekabetten korkmayın; yabancı dil öğrenin, teknolojiye ayak uydurun” bu sözler sigorta sektörünün duayeni David Kohen’e ait. Kohen, sigortacıları rekabete taşıyan önemli kriterlerin başında yabancı dil bilmenin ve bilgi teknolojilerine adapte olmanın geldiğini söyledi. Türk sigorta sektörünün duayeni David Kohen Hayatımız Sigortalı programında Can Kantar’ın konuğu oldu. Kohen’in üç nesildir sigortacılık yapan ailesinin mirasını kızı devralmış. Cumhuriyetle yaşıt olmasına rağmen Kohen, hala çalışıyor, dünyayı geziyor ve gördüklerini yazıyor. Aynı zamanda bir koleksiyoner. Abdülhamit’in son yıllarına kadar dayanan sigortacılık geçmişine sahip bir neslin parçası olarak,sigorta sektörü ile ilgili ailesinden kalan dokümanları biriktiren Kohen, sahaflardan da topladığı dokümanlarla birlikte önemli bir koleksiyona sahip. Bu denli eski bir sigortacılık geçmişi olmasına rağmen Kohen hala sektörün içinde, eskimemiş bir isim. Kohen’e göre gelişen teknolojilerin hızına ayak uydurmak ve dünya sigorta sektörünü takip edebilmek için dil bilmek sigortacıların mesleğini sürdürebilmesi için en önemli şartlardan. “Acentelerin yüzde 80’i sigortacılıkla geçinemiyor” diyen Kohen, yeni nesil acenteleri mesleğini yaparak geçinmesi için bu şartları yerine getirmesi gerektiği konusunda uyarıyor.
“Sigorta, riskin korunmasıdır”
Kohen, 64 yıllık sigortacılık geçmişinde Türkiye’nin ilk hırsızlık sigortasını ve ilk aile sigortasını yapan kişi. Bunca yıl içersinde sektörün özünün hep aynı kaldığını söyleyen Kohen, “Sigortacılığın özü hep aynıdır. Zamanla değişen tek şey sektörün çeşitlenmesi. Sigortacılık riskin korunmasıdır ve artık her çeşit risk sigortalanabiliniyor” diyor. Bunca çeşitliliğe ve değişime rağmen Türkiye’deki sigortacılığın ekonominin gerisinde kaldığından yakınan Kohen; “Dünyanın en büyük ekonomilerinin yer aldığı G20 sıralamasında Türkiye 17’nci sıradayken, sigorta sektöründe 42’nci sırada yer alıyor. 17’nci sırada yer alan bir ekonominin sigortacılıkta bu kadar geride olmaması gerekir; büyümemiz lazım” şeklinde konuşuyor.
Sigorta sektöründe dünya sıralamasında geri kalmamızın nedeninin güven sorununa bağlayan Kohen, “1950’li yıllarda Anadolu’da hayat sigortaları bir sürü yalanla insanlara satıldı ve sonuçta müşterilerin talepleri karşılanamadı. Bu da bir güven sorununa neden oldu. Bu güvensizlik artarak devam etti” ifadelerini kullanıyor. Güvensizlik sorununun sadece müşterilerden değil otoritelerin tutumundan da kaynaklandığını belirten Kohen, kanun koyucuların da sigorta sektörüne karşı güvensiz olduğunu, bu yüzden de sigortacılığın finans sektörü içinde en düşük kârla çalışan sektör olmaktan kurtulamadığını vurguluyor.
“30 katlı binayla Mercedes’in primi birbirine eşitti”
Kohen, güven sorununun yanı sıra, şirketlerin pazar payı ve prim üretimini artırmak hırsıyla giriştikleri rekabetin sektörün fiyatlarının düşmesine neden olduğunu ve böylelikle Türkiye sigortacılığının ekonomik büyümesini de engellediğini söylüyor. Bu nedenlerden dolayı, 2013’le gelen fiyat artışının normal olduğunu söyleyen Kohen, bu durumu 2011 yılında büyük zararlara giren sigorta sektörünün getirisi olarak görüyor. “Rekabetten dolayı rakamlar düşmüştü ve şirketler zarara girdi. Bir plazanın deprem hariç yangın fiyatı binde 0.01’e kadar inmişti. Düşünün, otuz katlı bir binayla bir Mercedes’in primi birbirine eşitti.”
“Otomobil sigortalarının fiyatları düşük”
Kohen, sigorta sektöründe yaşanan zararın bir diğer nedeninin araba sigortaları olduğunun altını çiziyor. Kohen’e göre, otomobil sigortalarının da aynı rekabet hırsıyla en düşük fiyatlara indirilmesi, sigorta şirketlerinin zarara girmesinin en önemli sebeplerinden. Kohen, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Prim üretimini artırmak için şirketler arasında ortaya çıkan rekabet, onları motor branşına yöneltti. Çünkü trafik ve kasko çok basit ve rahat. Sektörde fiyatlar arttı, fakat bu zaten doğru olan. Üstelik ülkenin tehlikeli yollarında bu fiyatlar hala düşük.” Bu doğrultuda Yunanistan’daki trafik sigortasından örnek veren Kohen: “Yunanistan’da üçüncü şahsa yönelik mali mesuliyet sigortaları 6 ayda birdir; çünkü primler yüksektir. AB’nin öngördüğü şartlar dahilinde 1 milyon Euroluk bedeni, 1 milyon Euroluk maddi trafik sigortasının 6 aylık fiyatı, küçük bir araba için 250 Eurodur. Onun için ben Türkiye’deki fiyatları şikayetlere rağmen düşük buluyorum. Tabii ki teminatlar artarsa fiyatlar da artar, ki artacak. Çünkü AB’nin de bizden isteği bu yönden olacak” diyor.
“Türkiye’de motor branşı birinci sırada”
Kohen, Türkiye’deki acentelerin prim üretimini kolay artırdığından sadece motor branşına birinci derecede önem vermelerinin yanlışlığına dikkat çekiyor. Kohen, Türkiye’deki 16 bin acentenin sadece trafik sigortasına ve kaskoya yönelmelerinin gereksizliğini şöyle açıklıyor: “Almanya dünyanın bir numaralı otomobil imalatçısıdır; Mercedes, BMW, Porsche, Audi… Bunların hepsinin üretim merkezi olmasına rağmen Almanya’da motor branşı üçüncü derecede önem taşır. Çünkü büyük sanayilere, büyük nakliyatlara da önem veriyorlar. Biz de ise motor branşı birinci sırada.”
“Acentelerin yüzde 80’i sigortacılıkla geçinemiyor”
Türkiye’deki 16 bin acentenin daha fazla para kazanmak amacıyla motor branşına yönelmiş olsa da Avrupa ile karşılaştırıldığında sigorta üretimi başına düşen payın oldukça az olduğunu belirten Kohen, Fransa’daki 15 bin acentenin yıllık priminin 225 milyar euro olduğunu söylüyor. Kohen, “Türkiye’deki 16 bin acentenin geçen seneki sigorta üretim başına aldığın prim 7 milyar euro! Malesef acentelerin yüzde 80’i sigortacılıktan geçinemiyor” diyor. Kohen, 64 yıllık sigortacılık birikimi ile acenteler şu tavsiye bulunuyor: “Acenteler yabancı dil öğrenmeliler. Sigorta literatürü için bu çok önemli. Bundan başka, internet ve bilgi teknolojilerine entegre olmalılar. Bunlar sektör için rakiptir. Rekabetten korkmasınlar.”
“Bireysel emeklilik gerçek sigortacılık değil”
Bir hayat sigortacısı olarak Kohen, bireysel emekliliğin önemli olduğunu fakat bunu gerçek sigortacılık olarak görmediğini söylüyor. Kohen,“Bireysel emeklilik bir hayat sigortası değildir, bir finans enstrümanıdır. Zaten çoğu bankalar tarafından satılıyor” Kohen, hayat sigortasının yanında bireysel emeklilikten çok sağlık sigortası talebinin arttığına dikkat çekiyor. Kohen, SGK’dan farklı bir sigorta sistemi olarak özel sağlık sigortasını daha tamamlayıcı görüyor ve parasal bakımdan pahalı olmasına rağmen halkımızın buna yöneldiğini ve günden güne bu branşın önem kazandığına dikkat çekiyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Genel Sağlık Sigortası hizmetleri daralacak, tamamlayıcı sağlık devreye girecek - 07.11.2013
75 milyon genel sağlık sigortalı gelecek yıl birçok tedavi için cebinden ödeme yapmak durumunda kalabilecek. 2014 yılı programında konuyla ilgili düzenleme yapılacağı net bir şekilde yer alırken, ilk etapta göz ve ağız-diş tedavileri ile bazı ilaçların sigorta kapsamından çıkarılması planlanıyor. 2014 yılı programı, sağlıkta ‘sıkılaştırma tedbirlerinin’ yürürlüğe gireceğini net bir şekilde ortaya koydu. Programda yer alan bir madde ise, alınacak tedbirlerin 75 milyonu yakından ilgilendireceğini gösteriyor. Buna göre Aralık ayı itibariyle, Sosyal Güvenlik Kurumu, Maliye Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı kapsamlı bir çalışma ‘sağlıktaki temel teminat paketini’ oluşturacak. Temel teminat paketi kapsamı dışında kalan hizmetlerde ise, tamamlayıcı sağlık sigortaları devreye girecek. Temel teminat paketi, genel sağlık sigortası kapsamında sigorta tarafından ödemesi yapılan tüm tedavi ve ilaçları kapsıyor. Şu anda bu paket, tüp bebekten, göze kadar geniş bir alanda yapılan tedavileri ve birçok ilacı kapsıyor. Ancak bu paketin çok geniş olduğu ve bazı ödemelerin kapsam dışına çıkarılması gerektiği yolunda dönem dönem çeşitli açıklamalar da yapılıyor. 2014 yılı programı bu yöndeki açıklamaların, gelecek yıl itibariyle yaşama geçirileceğini ortaya koyuyor.
Ağız-diş ve göz tedavileri kapsamdan çıkarılabilir
Yetkililer, temel teminat paketinin yenilenmesi ve gözden geçirilmesinin kapsamlı bir çalışma olacağının altını çizerken, ağız-diş ve göz tedavilerinin Genel Sağlık Sigortası dışına çıkarılabileceğini belirtiyor. Daha önce yapılan çalışmalarda bu iki alanın ilk aşamada genel sağlık sigortası dışına çıkarılmasının tartışıldığını belirten yetkililer, “Reçetesiz de satılabilen bazı ilaçlar da bu kapsamda sigorta tarafından ödenmeyecek ilaçlar listesine alınabilir. Bu başlangıç olur, sonrasında ise paket her yıl güncellenir” bilgisini veriyor.
Sağlık harcamaları daha da artabilir
2013 yılında bütçeden sosyal güvenlik kuruluşlarına faturalı ödemeler, ek karşılıklar, devlet katkısı, emeklilere yapılan ek ödeme, prim teşviklerinden kaynaklanan transferler ile prim ödeme gücü olmayanların GSS primleri dahil olmak üzere 71,9 milyar TL transfer yapıldı. Rakamın, 2014’te 77 milyar TL’ye çıkması öngörülüyor. 2009 yılında yüzde 6,1 olan toplam sağlık harcamalarının GSYH’ya oranı 2012 yılında yüzde 5,4 olarak gerçekleşirken, kişi başı sağlık harcaması ise 521 dolardan 566 dolara yükselmiş durumda. Yaşlanan nüfus, sağlık teknolojilerindeki gelişmeler ve daha kaliteli sağlık hizmeti talebi gibi sebeplerle sağlık harcamalarının daha da artabileceği öngörülüyor.
Tamamlayıcı sigorta devreye girecek
Programa göre, teminat paketinden çıkarılan tedavi ve ilaçlar için “tamamlayıcı sigorta” devreye girecek. Türkiye’de tamamlayıcı sigorta yeni başlayan bir uygulama. Mevzuatı son 1 yılda oluşturulan tamamlayıcı sigorta, şu anda genel sağlık sigortasının finanse ettiği tedavi ve ilaçların kapsamı geniş olduğu için sınırlı uygulanıyor. Ancak teminat paketinin kapsamı daraltılırsa, tamamlayıcı sağlık sigortaları daha çok gündeme gelecek. Tamamlayıcı sağlık sigortası isteğe bağlı yaptırılıyor. Hacer BOYACIOĞLU/HÜRRİYET
Haber Kaynağı: sigorta haber
Kredi alan tüketici, istediği şirketten sigortalanabilecek - 05.11.2013
Kredi alan tüketici, istediği şirketten sigortalanabilecek
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’na göre, bankalar, konut kredisi ve tüketici kredilerinde, sigortayı zorunlu tutamayacak. Tasarı yasalaşırsa, yapı şirketi, ön ödemeli konut satışına başlamadan önce bina tamamlama sigortası yaptıracak, sigorta şirketi mali yapıyı yetersiz görürse, teminat vermeyecek. Banka kredilerinden sigorta zorunluluğu kalkıyor, maketten konut satışına bina tamamlama sigortası geliyor. Alt komisyonlardan geçerek bu hafta Meclis gündemine gelecek olan Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı, sigorta ile ilgili de köklü düzenlemeler içeriyor. Bu düzenlemelerden biri, bankaların verdikleri kredilere paralel yaptıkları sigortalar. Kanun tasarısının Meclis’ten geçip, yasalaşması halinde bankalar, başta konut kredisi olmak üzere tüketici kredilerinde tüketicinin isteği dışında sigortayı zorunlu tutamayacaklar. Tüketici, krediye bağlı sigorta yaptırmak istiyorsa, bankalar bu talebi yazılı ya da bir başka şekilde mutlaka kayıt altına alacaklar. Böylece bankalar, olası bir şikayette, sigortanın tamamen tüketicinin talebi ile yapıldığını ispat etmiş olacaklar.
Sigorta, kredi vadesiyle uyumlu olacak
Yeni düzenlemeye göre, kredi ile birlikte sigorta yaptırmak isteyenler, krediyi veren bankadan poliçe yaptırmak zorunda kalmayacak. Tüketiciler, istediği sigorta şirketinden yaptıracağı sigorta poliçesini bankaya sunabilecek, banka da bunu kabul edecek. Ayrıca krediye bağlı yapılacak sigortalar, borç tutarı ve kredinin vadesiyle de uyumlu olacak. Bu düzenlemeye göre, sigorta yaptıran kişi, borç ödeme süresi içinde olası bir risk ile karşılaştığında sigorta şirketi, kalan borç tutarını bankaya ödeyecek; primler de buna göre belirlenecek. Bugünkü uygulamada 100 bin liralık, 3 yıl vadeli konut kredisi kullanıldığında, başta 100 bin liralık da hayat sigortası yapılıyor. Tüketicinin 2 yıl sonra vefatı halinde sigorta şirketi, bankaya olan borcu kapatıyor, kalan tutarı da sigortalının ailesine ödüyor. Yeni yasa ile bu uygulama değişecek; sigorta, borç tutarı ve kredi vadesi ile uyumlu olacak.
Bina tamamlama sigortası zorunlu olacak
Bina tamamlama sigortasının kapsamını, şartlarını ve içeriğini Hazine Müsteşarlığı belirleyecek. Yeni uygulama çerçevesinde, yapı şirketi açısından bina tamamlama sigortasını yaptırmak zorunlu olacak, ancak sigorta şirketleri isterlerse sigorta yapmayabilecek. Sigortanın olmadığı durumlarda ise yapı şirketi; ön ödemeli konut satışı yapabilmek için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenen teminat veya şartları sağlamak zorunda kalacak. Uzmanlar, Tüketici Kanunu yasalaştıktan sonra kredi alırken sigorta yaptırmak isteyen tüketicilere daha düşük kredi faizi uygulanacağını belirterek, sigorta istemeyen tüketicilerden ise bankaların, kredinin ödenmeme riskini de hesaba katıp daha yüksek faizler talep edeceklerini söylüyorlar.
Yapı şirketine sigorta denetimi
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı’nın maketten konut satışı olarak da bilinen ön ödemeli konut satış sözleşmelerine yönelik düzenlemesi, sigortacılara, yapı şirketlerini denetleme sorumluluğu yüklüyor. Kanunun yasalaşması halinde, yapı şirketi, ön ödemeli konut satışına başlamadan önce bina tamamlama sigortasını zorunlu olarak yaptıracak. Ancak yasa, aynı zorunluluğu sigorta şirketlerine getirmiyor. Sigorta şirketi, projeyi ve yapı şirketini inceleyecek, mali yeterliliğine bakacak; tüm bu incelemeler sonucunda uygun görürse sigorta teminatını verecek. Yapı şirketi, ondan sonra konut satışına başlayabilecek. Sigorta şirketi, mali durumu yetersiz bulursa sigorta yapmayacak, teminat vermeyecek. Bir anlamda sigorta şirketi, yapı şirketini denetleyici konumuna gelecek. Hürriyet
Haber Kaynağı: sigorta haber
Yaşlanan nüfus, evde bakım a ihtiyacı artırıyor - 01.11.2013
Nüfusu yaşlanan ülkemizde, sağlık sigortaları teminatları arasında yer alan evde bakım hizmetleri de önem kazanıyor. Sigortalı bu hizmetlerle doktor, hemşire gibi desteklerin yanında, evde check-up hizmetinden de faydalanabiliyor. “Yaşlı nüfus” korkusu Türkiye’yi etkilemeye başladı. Dünyada gelişmiş ülkelerin de kabusu olan “yaşlı nüfus” sağlık harcamalarının artmasına, dolayısıyla ülke ekonomisi ile birlikte sosyal güvenlik sistemlerini ve sigorta sistemlerini de tehdit etmeye başlıyor. Ancak özellikle Avrupa ülkelerinde yaşlı nüfusun bu tür yıkımlara neden olmasını önlemek için sigorta sistemlerinden faydalanılıyor. “Evde Bakım Sigortası” ile yaşlıların ihtiyaç duyduğu bakım hizmetleri sağlanıyor, sağlık harcamalarında tasarrufa gidiliyor. Ancak ülkemizde böyle bir çözüm bulunmuyor. Bu doğrultuda sağlık sigortalarımızda bulunan “evde bakım teminatı” büyük önem kazanıyor. Sektör yetkilileri ülkemizde, “Evde Bakım Sigortası” uygulaması için gerekli şartların bulunmadığını vurguluyor. Evde bakım teminatının Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dahil edilmesi fikri ise yine sektör temsilcilerince hedef kitle farklılığı nedeniyle uygun görülmüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sık sık vurgu yaptığı “3 çocuk” söyleminin arkasında da ülkemizin yaşlanan nüfusu yatıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2012 Yılı Yaşlılar İstatistik’i verilerine göre, yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranı yüzde 7,5. 2023 projeksiyonlarına göre ise yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı yüzde 10,2’ye yükselecek. Bu da nüfusun yaşlandığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Nüfusun yaş grupları yapılanması şekil değiştirdikçe, ölümlülük ve doğurganlıkta azalma ile birlikte doğumdan sonra beklenen yaşam süresinde de artış yaşanıyor, çocuk ve gençlerin oranı nüfus içinde azalıyor.
Türkiye’de beklenen ortalama yaşam süresi 2012 yılında 75 yaş olarak belirlendi. Kadınların beklenen ortalama yaş süresi 77 iken, erkeklerin beklenen ortalama yaşı 72. Dünya ülkelerinde ise ortalama yaşam süresi 80 yaş. 2013’te ise bu rakamların kadınlarda 81, erkeklerde 76 olacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar, Türkiye’de son 10 yılda yaş ortalamasının 14 sene uzadığına ve ortalama ömrün uzamasıyla birlikte sağlık harcamalarının da arttığına dikkat çekiyor.
3 milyona yakın sağlık sigortalı var
Nüfusun yaşlanıp sağlık harcamalarının artması, özel sağlık sigortalılarını da doğrudan ilgilendiriyor. Ülkemizde 2013 yılı Temmuz ayı itibarıyla 2,9 milyon özel sağlık sigortalı bulunuyor. Sigorta şirketleri, sağlık sigortası poliçeleri ile evde bakım teminatı vererek sigortalılarının zor zamanlarında sağlık bakım ihtiyaçlarını karşılıyor. Yani, nüfus ile birlikte yaşlanan sağlık sigortalılar için evde bakım teminatı büyük önem kazanıyor.
Evde bakım teminatı, poliçe ile kazanılan bir hak
Evde bakım teminatı, sigortalıların sağlık kuruluşundaki yatışlı tedavileri sonrasında, söz konusu tedavinin devamı için evlerinde ya da hastanede verilen tıbbi bakımı içeriyor. Sağlık sigortası sahibi olan her birey aslında evde bakım teminatına da sahip oluyor. Ancak ayakta tedavili sağlık poliçesi sahibi olanlar, ek bir primle bu teminatı poliçelerine dahil edebiliyor. Tabii bu noktada, sigortalının poliçeyi satın alırken sigorta danışmanı tarafından bilgilendirilmesi de önem kazanıyor. Tüketicilerin sahip olduğu bu hakkın farkında olmadığını belirten sektör temsilcileri, ancak bu teminata ihtiyaç duyulduğunda farkındalık kazanıldığını belirtiyor. Şirketler, sigortalılarına bu hizmeti verirken yalnızca Sağlık Bakanlığı’nca çalışma ruhsatı verilmiş kurumlar ile çalışıyor. Bu anlamda güvenilirlik de sağlanmış oluyor.
Kanser hastalarını da kapsıyor
Hastaların günlük yaşamını, sürdürmesine olanak sağlayan evde bakım hizmetleri ile doktorlar ve hemşireler tarafından verilen tıbbi bakım, fiziksel yardım, rehabilitasyon, tedavi veya tedavi planı hakkında hasta ve yakınlarına eğitim verilmesi konularında destek veriliyor. Sigorta şirketleri, iş ortaklığı yaptıkları kurumlar ile sigortalılarına laboratuar hizmetlerinden tıbbı cihaz desteğine ve sağlık destek personel hizmetlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede hizmet sunuyor. Kurumlar aracılığı ile kısa ya da uzun dönemli olarak anne-bebe sağlığı, check-up gibi hastalık ve tedaviler de sunulan hizmetler arasında yer alıyor. Ayrıca yanık tedavisi alması gereken hastalar, kanser hastaları, kronik hastalık sahibi sigortalılar bu hizmet ile tedavilerinin kalan kısmını evlerinde alabiliyorlar.
‘Evde Bakım Sigortası’ dizaynı için gerekli altyapı yok
Yurtdışında, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri ve Almanya’da yaşlanan nüfusun sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi ve bunun yanında bakım koşullarının sağlanması için ‘Evde Bakım Sigortası’ sistemi uygulanıyor. Ülkemizde henüz bulunmayan bu sigorta ile yaşlılar vücut bakımı, beslenme, ev işleri hatta tadilat konusunda yardım alıyor. Ülkemizde de yaşlı nüfusun artışı ve 2023 yılında nüfusu yaşlı bir ülke konumuna geleceğimiz öngörüsü, bu tür bir ürünün gerekli olup olmadığı sorusunu akıllara getiriyor. Şu an için evde bakım hizmeti ülkemizde sağlık sigortası kapsamında yer alan bir teminat olarak devam ediyor. Sağlık sigortası alanında hizmet veren sektör yetkililerinin ortak kanaati şu an için Türk sigorta pazarının ‘Evde Bakım/Yaşlı Bakım Sigortası’ ürününe hazır olmadığı yönünde. Sektör yetkilileri, böyle bir sigorta ürününün dizaynı için gerekli şartların olmadığına vurgu yapıyor. Acıbadem Sigorta Tazminat, Provizyon ve Kurumsal Verimlilik Koordinasyon Müdürü Nursel Erdoğan, bu sigorta ürününün dizaynı için ülkemizde gerekli şartların hazır olmadığını belirtirken, Güneş Sigorta Sağlık Sigortaları Grup Müdürü Elvan Atalay, bu sigorta için büyük bir fona ihtiyaç duyulacağını ve bu nedenle uzun süreli sigortaların konusu olması ve hayat şirketleri tarafından incelenmesi gerektiğini söylüyor. Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken ve Mapfre Genel Sigorta Bireysel Sağlık Sigortaları, Risk Analizi & Sağlık Operasyon Servis Yöneticisi Arzu Tansuk da evde bakım hizmetinin ülkemizde sağlık sigortası kapsamındaki bir teminat olarak sunulduğuna vurgu yapıyor. Acıbadem Mobil Sağlık Genel Müdürü Dr. Özgür Turay, ortalama insan ömrünün uzamasının, kronik hastalıkların artması anlamına geldiğinin altını çizerek, “Kronik hastalıkların artışı da evde bakım ve uzun dönem hasta bakım hizmetlerinin artık lüksten çok, birer hayati ihtiyaç olduğu gerçeğini gösteriyor. Bu hizmetlerin kolay erişilebilir hale gelmesi, çeşitli sigorta paketleri kapsamına alınmasını elbette isteriz. Önümüzdeki yıllarda, Türkiye’de ve dünyada birçok ülkede bu konunun daha çok önem kazanacağını tahmin ediyorum. Biz de Acıbadem Mobil Sağlık Hizmetleri olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
Evde bakım, BES’e entegre edilebilir mi?
Evde Bakım Sigortası ile birlikte akıllara gelen bir diğer soru ise böyle bir sistemin Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) ile entegre edilip edilemeyeceği. BES, rahat bir emeklilik için garanti bir yatırım sistemi olarak görülüyor ve ülkemizde sağladığı avantajlar ile büyük bir ilgi görmeye başladı. Sistem’in yaşlılık döneminde sunulacak evde bakım gibi ek bir hizmet ile daha cazip hale gelebileceği düşünülebilir. Bu konudaki görüşlerini aldığımız Anadolu Hayat Emeklilik Genel Müdürü Mete Uğurlu, yaşlılığa bağlı olarak evde bakım hizmetini içeren sigortanın, emeklilik dönemine ilişkin fayda sunduğunu belirterek, ‘Bu tür bir ürün, piyasa gelişmelerine bağlı olarak önümüzdeki dönemde şirketlerin gelir sigortası ve emeklilik gelir planı ürünleriyle bağlantılı olarak sunulabilir’ dedi. AvivaSA CEO’su Meral Eredenk ise BES ile evde bakım sigortasının hedef kitlesinin farklı olduğunun altını çizdi. Evde Bakım Sigortası’nın, ağırlıklı olarak ileri yaşlarda satın alınan bir ürün olduğunu söyleyen Eredenk, “BES ise uzun vadeli bir yatırım ve tasarruf aracı olması nedeniyle 20’li yaşlardan itibaren alınmasının çok daha uygun olduğu bir ürün. Bu noktada, hedef kitlelerin farklılığı nedeniyle satış süreçlerinde büyük fırsat olmadığını düşünüyoruz” şeklinde konuştu. Seval KARACA / SİGORTALI
Hizmet, hasta için gerekli ortam hazırlandığında başlar
Eczacıbaşı Sağlık Hizmetleri Genel Müdürü Anıl Sugetiren: Tedavisini evinde sürdürmek isteyen hastalara sunduğumuz, Türkiye’de bir ilk olan “Evde Sağlık ve Bakım” çözümümüzle doktor muayenesinden kısa veya uzun süreli hemşirelik hizmetlerine, terapi hizmetlerinden laboratuar hizmetlerine, tıbbı cihaz desteğinden sağlık destek personel hizmetlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede 7 gün 24 saat hizmet veriyoruz. Evde Sağlık ve Bakım’da hizmet alanımız, uzun dönemli ya da kısa dönemli, yeni doğmuş bir bebekten, yatağa bağımlı yaşlı hastaya, doktor ihtiyacı olan hastadan hastane sonrası tedavisi evde sürmesi gereken hastaya kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Ayrıca, İşte Bakım, Hastalık Yönetimi, Anne ve Bebek Bakımı ve Tele Sağlık alanlarında da hizmet veriyoruz. Hizmete başlamadan önce hastanın ev ortamı, klinik durum ve ihtiyaçlarının eksiksiz bir şekilde tanımlanması bizim için çok önemli bir süreç. Dolayısıyla biz hizmet vereceğimiz hastanın ihtiyaçlarına, bakım şekline ve bakım hizmeti verilecek ortamın gerekliliklerine göre hastaya özel olarak bir bakım planı hazırlıyoruz. İşbirliği yaptığımız sigorta şirketlerini Allianz, Anadolu Sigorta, Acıbadem, Aksigorta, Demir Hayat, Yapı Kredi, Ergo Türkiye, Groupama Sigorta, Güneş Sigorta, Mapfre-Genel Yaşam, Eureko, Sompo Japan, Marsh Sigorta, MetLife olarak sıralayabiliriz. Ülkemizde evde bakım hizmetine gereksinim olduğu yeni yeni anlaşılıyor. Biz ilk başladığımızda, Evde Sağlık ve Bakım Hizmetleri, toplumun tanımadığı ve bilmediği bir kavramdı. Sağlık hizmetleri sektörünün de yani özel hastanelerin, yönetimlerinin, hekimlerin, hemşirelerin evde bakım hizmetlerini tanıması ve kendilerine rakip değil bütünleyici bir hizmet alanı olduğunu anlamaları için çaba harcadık. Tüm sektör oyuncularının da bu çalışmalara katılması gerektiğine inanıyoruz. Nitekim Türkiye şu anda her ne kadar genç bir nüfusa sahip olsa da yapılan çalışmalara göre 2050 yılında nüfus artış hızının azalacağı ve yaklaşık 19 milyonluk bir yaşlı nüfusa sahip olunacağı tahmin ediliyor. Yaşlı bir nüfusta ise, kronik ve yaşlılığa bağlı hastalıklar arttıkça evde sağlık hizmetlerine daha çok ihtiyaç duyulacak ve ilerleyen yıllarda evde sağlık hizmetlerinin önemi daha da artarak pazar büyüyecektir. Dolayısıyla toplumun bilinçlendirilmesinin yanı sıra hizmet standardizasyonunun sağlanması, kalitesinin artırılması, farklı ihtiyaçlar için farklı modellerin oluşturulması da büyük önem taşıyor.
Kronik hastalıkların yönetimi de hizmetlerimiz arasında
Acıbadem Mobil Sağlık Genel Müdürü Dr. Özgür Turgay: Entegre sağlık hizmetleri anlayışıyla birçok konuda hastaların hayatını kolaylaştırıyoruz. Kronik hastalık yönetimi, evde doktor, anne-bebek sağlığı hizmeti, uzun dönem hasta bakımı, girişimsel hemşirelik hizmeti, evde check-up, evde fizik tedavi ve rehabilitasyon, psikolojik danışmanlık, yara bakım hizmeti ve evde görüntüleme hizmeti sunduğumuz hizmetlerimizden bazıları. Mobil sağlık alanındaki hizmetlerin, çeşitli sigorta şirketleri ve devlet tarafından da desteklenmesi konusunda çalışmalarımız sürüyor. Günümüzde, özellikle gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı azalıyor, buna bağlı olarak ülke nüfusları yaşlanıyor. Yaşlanan nüfusla beraber sağlık harcamaları da hızla artıyor. Bu artış mevcut rakamsal verilerle dikkat çekici bir hal almanın ötesinde tüm ülkeler için geleceğe yönelik ciddi bir tehdit oluşturmaya başladı. Sosyal güvenlik sistemi güçlü olan ülkeler için de aynı tehdit geçerli. Türkiye’de evde bakım hizmetlerinin profesyonel bir hizmet olarak sunumu dünya örneklerine göre oldukça geç tarihlerdedir. İlk profesyonel hizmet örnekleri bundan 15 yıl önce özel sektörle başlamış, bunu 2001 yılından itibaren yerel yönetimlerin hizmetleri takip etti. Özel sektörün girişimi ile başlayan profesyonel hizmetlerde, özel evde bakım merkezleri bugün halen önemli bir rol üstleniyor. Evde bakım hizmetlerinin gerektirdiği multidisipliner, bütüncül, sistemli ve kalite standartlarında yaklaşımın en iyi örnekleri özel evde bakım merkezlerinde görülüyor. Diğer yandan bu hizmetlerin sosyal güvence sistemlerinde yer almaması ve özel sağlık sigortalarının sınırlı kapsamı nedeniyle maalesef bu hizmetler gereken şekilde yaygınlaşamadı. Bu bağlamda öncelikle bu kapsamı genişletmek gerekir. Bu hizmetlerin maliyeti tamamen yerel yönetimlerin kaynaklarından karşılandığından, bazı bölgelerde, dönemsel bütçelerin getirdiği sınırlamalar hizmette sürekliliğinin sağlanamamasına da neden olabiliyor. Ortak bir model olmamasından dolayı hizmet kapsamları farklılık gösteriyor. Standartların belirlenerek evde bakım hizmeti ile ilgili yasal düzenlemelerin tanımlanması ve yasal düzenlemelerdeki eksiklerin ortaya konması gerekiyor.
Sigortalımıza direkt ödeme kolaylığı sağlıyoruz
Mapfre Genel Sigorta Bireysel Sağlık Sigortaları, Risk Analizi & Sağlık Operasyon Servis Yöneticisi Arzu Tansuk: Evde Bakım Teminatı kapsamında sigortalının trakeostomili, sık orotrekeal aspirasyon gereksinimi, enteral beslenme ihtiyacı, TPN/IV sıvı desteği ihtiyacı, vantilatöre bağımlı olması ve solunum yetmezliği durumunda, ileri dönem onkoloji hastalarının ihtiyacı olan bakım giderleri sağlanıyor. Tüketiciler böyle bir teminattan daha doğrusu böyle bir risk faktöründen pek haberdar değiller dolayısıyla bilinçli bir şekilde bu teminatın sorgulandığını söyleyemeyiz. Şirketimizin sektörün önde gelen evde bakım şirketleri ile özel anlaşmaları bulunuyor. Yaptığımız bu anlaşmalarla sigortalılarımıza teminat kapsamındaki durumlarda bu kurumları tercih etmesi halinde poliçe limit ve katılım payı dahillinde direkt ödeme kolaylığı sağlıyoruz.
“Senin yanında” ile kanser hastası sigortalılarımızın yanındayız
Anadolu Sigorta Genel Müdürü Musa Ülken: Evde bakım teminatı, sigortalılarımızın sağlık kuruluşundaki yatışlı tedavileri sonrasında, söz konusu tedavinin devamı için evlerinde ya da hastanede verilen tıbbi bakımı içeriyor. Bu hizmet sigortalılarımızın özel gereksinimleri doğrultusunda planlanabiliyor. Doktorunun gerekli gördüğünü belirtir raporunun şirketimize iletilmesi ve onayını takiben, hastanın bulunduğu ortamda ve günlük yaşantısını mümkün olduğunca bozmadan sunulmaya çalışılmaktadır. Sağlanan hizmetler arasında doktorlar ve hemşireler tarafından verilen tıbbi bakım, fiziksel yardım, rehabilitasyon, tedavi veya tedavi planı hakkında hasta ve yakınlarına eğitim verilmesi sayılabilir. Evde bakım teminatı farklı limitler dahilinde de olsa tüm bireysel ve kurumsal poliçelerimizde bulunuyor. Sigortalılarımızın bir kısmı bu hizmeti bilinçli olarak kullanırken büyük bir kısmı ise şirketimiz personelinin kendilerini bilgilendirmeleri sonucunda bu hizmeti tercih ediyor. Şirketimizin bu alanda sunduğu en önemli ayrıcalık, sektörde marka değeri taşıyan, akredite belgesine sahip büyük firmalarla bu hizmeti sunuyor olmasıdır. Evde bakım hizmetinin yanı sıra şirketimizin hizmet alanında sunduğu başka bir ayrıcalık da “Senin Yanında” hizmetidir. Kanser ile savaşmaya başlayan sigortalılarımızın günlük hayatları içinde gereksinim duyabilecekleri destek ihtiyacını giderecek, gerekli maddi ve organizasyonel imkanları içeren “Senin Yanında” asistans hizmeti, Türkiye’de ilk kez Anadolu Sigorta ve Europ Assistance işbirliğiyle sunuluyor. Kanser tedavi teminatı içeren bir poliçeye sahip olan tüm sigortalılarımız bu hizmetten faydalanabiliyor. Bu üründe yer alan hizmetler, kanserin etkileri ile mücadele ve rehberlik, yurtiçi ve yurtdışı ikinci görüş, kemoterapi ve radyoterapi için ilgili merkeze nakil hizmetleri, evde bakım destek hizmetleri, pediatrik onkolojide sosyal destek, kanser tarama ve kanser hastası sigortalılarımızın evcil hayvanlarının bakımı konularını içerecek şekilde gruplanmıştır.
Tüketici evde bakım teminatını sorgulamıyor
Acıbadem Sigorta Tazminat, Provizyon ve Kurumsal Verimlilik Koordinasyon Müdürü Nursel Erdoğan: Ülkemizde özel sağlık sigortaları ile sunulan “evde bakım” teminatı, sigortalının sağlık kuruluşundaki yatarak tedavisi sonrasında, tedavinin devamı için sigortacının onay vermesi halinde kendi evinde veya tıbbi bakım merkezinde, sadece tıbbi personel tarafından yapılan tıbbi bakım ve tedavilerine ilişkin sağlık giderlerini ve tıbbi malzeme giderlerini kapsar. Bu noktada, özel sağlık sigortalarının, yalnızca Sağlık Bakanlığı’nca çalışma ruhsatı verilmiş kurumlarca verilen “evde bakım” hizmetlerini karşıladığını vurgulamakta fayda var. “Evde bakım”, yatarak tedavi teminatı ile birlikte verilen bir teminat. Dolayısıyla, sigorta şirketlerince seçimli olarak, ayrıca verilmiyor. Sigortalıların bilinçli olarak “evde bakım” teminatını talep ettiklerini, sigorta ürünü satın alma tercihlerinde bu teminat kapsamını sorguladıklarını söylemek zor. Ancak “evde bakım” hizmeti alınması ihtiyacı doğduğunda sigortalılar tarafından teminatlar ve kapsamı sorgulanmaya başlıyor. Mevcut yapıda, evde bakım teminatı ile sunulan hizmetlerin sigorta şirketleri arasında çok fazla farklılık arz etmediğini görüyoruz. Sigorta şirketlerince genel olarak, “evde bakım” hizmeti ihtiyacının, bir sağlık kurumundaki yatarak tedavinin devamı niteliğinde olması şartı aranıyor. Diğer taraftan, alınan “evde bakım” hizmetlerine ilişkin giderler belirli bir süre sınırı olmak üzere karşılanıyor. Oysaki bu kapsam, ileri yaşlardaki “evde bakım” ihtiyacını karşılamaktan uzak. “Evde bakım” sigortalarının gelişimi ve sigorta şirketlerince, ayrıcalıklı imkanlar sunulabilmesinin önünün açılması için öncelikle mevzuat alt yapısının oluşması gerekiyor.
Uzun süreli yanık tedavileri de evde bakım kapsamında
Güneş Sigorta Sağlık Sigortaları Grup Müdürü Elvan Atalay: Evde bakım teminatı, hastanede yatışı gereken ve yatarak tedavi poliçe doğrultusunda onaylanan vakalarda, hastanede kalmak yerine aynı şartları evde sağlayacak şekilde verilen bir teminat. Teminat kapsamında hasta yatağı, solunum desteği, 24 saat hemşire sağlanması ve vakaya göre doktor kontrollerinin sağlanması gibi hizmetler veriliyor. Örneğin uzun süreli geniş yanık tedavileri ya da kanser gibi hastalıkların takibi işlemleri evde bakım ile sağlanabilir. Bu teminat henüz bilinçli olarak talep edilmiyor. Ancak biz uzun süreli takip gerektiren kanser hastalarına ev konforu sağlayabilmek amacıyla öneriyoruz. Diğer taraftan sigortalının hastanede kalması gerekmeyen, özellikle ortopedik ameliyatlar sonrasında hareket kısıtlılığı nedeniyle refakatçinin yerini tutacak evde bakım hizmetleri ise poliçe teminatlarında yer almadığı için talep gelse de karşılanmıyor. Bu hizmetler tüm sektörde, bu konuda hizmet veren evde bakım şirketlerinden alınıyor. Verilen hizmetler, hastanede verilen hizmetlerle aynı. Sigorta şirketleri de kendi hizmetlerinden eklemeler yaparak farklılaştırabilirler. Bizim için önemli olan ise sigortalımızın kendini rahat ve güvende hissetmesi. Çalışmalarımızı bu doğrultuda sürdürüyoruz.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Otomotiv satışlarında tam gaz - 30.10.2013
Kur ve faizlerdeki yükseliş ikinci el araçlara talebi artırırken, firmaların fiyat artışına gitmemesi sıfır araçlardaki satışları da etkiledi. Sahibinden.com’un 2013 yılının üçüncü çeyreğine ait sahibindex “vasıta” verilerine göre 1 Temmuz – 30 Eylül tarihleri arasında girilen vasıta ilanı sayısı 1 milyon 528 bin 425′i buldu. Günde ortalama 16 bin 613 adet yeni vasıta ilanı girildi. Sahibinden.com açıklamasına göre, yılın üçüncü çeyreğinde sahibinden.com aracılığıyla satılan ya da kiralanan araç sayısı 385 bin 75 adet oldu. 2013 yılının 2. çeyreğine oranla yaklaşık yüzde 14 artışın yaşandığı 3. çeyrekte her 21 saniyede 1, saatte 174, günde 4 bin 185 adet araç satıldı veya kiralandı.
Verilere göre ilan giriş tarihinden bağımsız olarak en çok ve ortalama 8 gün ile en hızlı satışı yapılan marka Hyundai oldu. Hyundai’ı 9 gün ile Renault, Toyota, Ford, Volkswagen ve Fiat takip etti.
Sahibinden.com aracılığıyla üçüncü çeyrekte en çok satılan otomobil markası ise 39 bin 913 ile Renault oldu. Tüketicilerin en çok tercih ettiği otomobil modeli Opel Astra ise ortalama 25 bin 500 liradan satışa sunuldu.
En çok tercih edilen özellikler, 2011, 2012 ve 2010 model, beyaz renkli, yakıt tipi benzin ve LPG, manuel vites ve Sedan kasa olarak belirlendi. Alıcılar otomobillerini yüzde 59,7 oranında sahibinden almayı tercih etti. DÜNYA
Haber Kaynağı: sigorta haber
Özel sağlık sigortalılarına ömür boyu yenileme garantisi müjdesi - 24.10.2013
Hazine’nin yaptığı düzenlemelere göre özel sağlık sigortası sözleşmeleri artık aynı plan ile ömür boyu yenilenecek. Hazine Müsteşarlığı, “seyahat sağlık sigortası” dışındaki özel sağlık sigortası uygulamalarına ilişkin usul ve esasları düzenledi. Buna göre özel sağlık sigortası sözleşmeleri aynı plan ile ömür boyu yenilenecek. Şirketin ömür boyu yenileme garantisi içeren bir ürün sunması halinde, akdedilen ilk sözleşme tarihinde geçerli olan özel şartlarda, ömür boyu yenileme garantisine ilişkin bilgiler ve değerlendirme şartları belirlenecek.Şartlar sonradan sigortalı aleyhine değiştirilemeyecek. Hazine Müsteşarlığı’nın Özel Sağlık Sigortaları Yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik; bilgilendirme ve teklif, sözleşme türleri, ömür boyu yenileme garantisi, katılım sertifikası, plan değişikliği ve geçiş işlemleri, sözleşme iptali, sigorta süresinin sona ermesinden sonraki tedavilere ilişkin genel hükümler ile özel sağlık sigortası tarifesi, sağlık konularında uzman kişi çalıştırma zorunluluğu ve aktüerya raporu, hizmet satın alma, sağlık bilgileri ve bilgilerin gizliliği, özel sağlık sigortalarında çalışma esasları ile tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası ürünlerine ilişkin diğer hükümleri kapsıyor. Seyahat sağlık sigortası, bu Yönetmeliğin kapsamı dışında bulunuyor.
Bilgilendirme ve teklif
6 ay sonra yürürlüğe girecek yönetmeliğe göre hastalık ve sağlık sigortası branşında faaliyet ruhsatı bulunan Türkiye’de kurulmuş sigorta şirketi ile yurtdışında kurulmuş sigorta şirketinin Türkiye’deki teşkilatı, özel sağlık sigortası isteyenlere sözleşme yapma kararını etkileyebilecek hususlar hakkında bilgi verecek. Dürüstlük ve iyi niyet ilkeleri çerçevesinde, sözleşmenin müzakeresi ve yapılması sırasında sigorta sisteminin işleyişine ilişkin teknik konularda yardımcı olacak, tarafların hak ve yükümlülüklerine ilişkin gerekli her türlü bilgiyi sözlü ve yazılı olarak sağlayacak, yanıltıcı her türlü hal ve davranıştan kaçınacak. Şirket, sözleşmenin müzakeresi, kurulması ve devamı sırasında bilgilendirmeye ilişkin ilgili mevzuat kapsamında belirlenen kurallara uymak zorunda olacak. Şirket, sigortalının yazılı onayı alınarak, sigortalıyı tedavi eden kişi ve kurumlardan, Sigorta Bilgi Merkezi’nden (SBM), Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ve Sağlık Bakanlığı’ndan ilgili mevzuat çerçevesinde bilgi alma ve belge isteme hakkına sahip olacak. Şirket, ihtiyaç görmesi halinde, sigortalının sağlık durumunun tespiti için hekim görüşünün alınmasını isteyebilecek. Sigortalının şirkete sağlık geçmişi bilgilerine erişim yetkisi vermediği durumlarda, sözleşme sigorta ettirenin, sigortalının ve temsilci aracılığıyla sigorta yapılıyorsa temsilcinin beyanı ve varsa şirketin yazılı sorularına verilen cevaplara dayanılarak yapılacak. Sigorta ettiren, sigortalı ve varsa temsilci, kendisine sorulan sorulara doğru ve eksiksiz cevap vermek, kendisince bilinen ve şirketin sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri bildirmekle yükümlü olacak. Şirket, ihtiyaç görmesi halinde, sigortalının sağlık durumunun tespiti için hekim görüşünün alınmasını isteyebilecek. Bahse konu işleme ilişkin masraflar sigorta ettiren ve sigortalı tarafından karşılanacak.
Yenileme garantisi poliçede belirtilecek
Sağlık sigortaları; bireysel veya grup sigortaları, yenileme garantili veya yenileme garantisiz sigortalar olarak düzenlenebilecek. Ömür boyu yenileme garantisi, bu Yönetmelik hükümleri kapsamında verilecek. Şirketçe, sözleşme yenilemelerine ilişkin bu Yönetmelikte bahsi geçen ömür boyu yenileme garantisinden farklı taahhütlerin verilmesi mümkün olacak. Bu durumda verilen yenileme taahhüdünün ömür boyu yenileme garantisinden farklılıkları konusunda bilgilendirme yapılacak. Sigortanın yenileme garantisi içerip içermediği ve yenileme garantisi içeriyor ise kapsamı bilgilendirme formunda, özel şartlarda ve poliçede belirtilecek.
Yenileme garantisi şartları değiştirilemeyecek
Ömür boyu yenileme garantisi, özel sağlık sigortası sözleşmesinin aynı plan ile ömür boyu yenilenmesi taahhüdü olacak. Şirketin ömür boyu yenileme garantisi içeren bir ürün sunması halinde, akdedilen ilk sözleşme tarihinde geçerli olan özel şartlarda, ömür boyu yenileme garantisine ilişkin bilgiler ve değerlendirme şartları belirlenecek. Söz konusu bilgiler ve değerlendirme şartları sonradan sigortalı aleyhine değiştirilemeyecek. Şirket, özel şartlarında belirteceği değerlendirme şartlarına uygun olanlara ömür boyu yenileme garantisi verecek. Şirket, ömür boyu yenileme garantisi taşıyacak yeni sözleşmenin teminatlarını ve primini tespit edebilmek için geçmiş sigortalılık dönemindeki sağlık durumunu ve bundaki gelişmeleri de dikkate alacak. Sigortalının mevcut veya riskli hastalık ve rahatsızlıklarına, özel şartlarında belirleyeceği kurallar dahilinde, hastalık ek primi, limit ve sigortalı katılım payı uygulayabilir veya bunları teminat kapsamı dışında bırakabilecek.
Şirket, sigortalının ömür boyu yenileme garantisi aldıktan sonraki dönemde; ortaya çıkan hastalık ve rahatsızlıklarından ötürü teminat kapsamını daraltamayacak, teminat limitini düşüremeyecek, sigortalı katılım payını arttıramayacak; sigorta teknik esaslarında ve özel şartlarında sigortalı aleyhine değişiklik yapamayacak. Ortaya çıkan hastalık ve rahatsızlıklarından ötürü hastalık ek primi uygulayamayacak. Ödenen tazminatların sözleşme primine oranına bağlı ek prim uygulayamayacak. Ömür boyu yenileme garantisi kazanılmadan önceki sigortalılık döneminde değerlendirme şartlarına uygunluk durumu hakkında sigortalıya her yıl yazılı veya elektronik bilgilendirme yapılacak. Bilgilendirmenin yapılmaması durumunda sigortalının ömür boyu yenileme garantisi değerlendirme şartlarını karşıladığı kabul edilecek. Şirket, sözleşme süresinin sona ermesinden önce sözleşme bitiş tarihi ve yenilemeye ilişkin sigorta ettirene; ayrıca, sözleşmenin yenilenip yenilenmediği konusunda sigorta ettirene ve sigortalıya yazılı veya elektronik bilgilendirme yapacak.
Yazılı veya elektronik ortamda katılım sertifikası zorunluluğu
Grup sözleşmesi kapsamındaki sigortalılara yazılı veya elektronik ortamda katılım sertifikası verilmesi zorunlu olacak. Plan değişikliği talepleri, şirketin koşulları çerçevesinde ve kabulü halinde gerçekleşecek. Plan değişikliğine ilişkin koşullar özel şartlarda belirtilecek. Plan değişikliği talebinin şirket tarafından uygun bulunmaması durumunda mevcut sözleşmedeki şirket taahhütleri devam edecek. Grup sözleşmesinden ömür boyu yenileme garantisi alarak ayrılan kişi veya kişiler, özel şartlarda belirtilen süre içinde başvurmak kaydıyla, sigortalılıklarını şirketin aynı planı içerecek, yoksa en yakın planı haiz bireysel tarifelerinden biriyle devam ettirebilecek. Sigortalının kazandığı tüm hak ve yükümlülüklerinin hastalık ve sağlık sigortası branşında faaliyette bulunan başka bir şirkete geçişi ve sözleşmesinin bu şirkette devamı talep edilebilecek. Geçiş işlemi, yeni şirketin koşulları çerçevesinde ve kabulü halinde gerçekleşecek. Geçiş işlemi koşulları bilgilendirme formunda ve özel şartlarda belirtilecek.
Sözleşme iptali şartları
Sigorta ettiren ve sigortalı, sözleşme tanzim tarihinden itibaren ilk 30 gün içerisinde iptal talebinde bulunursa ve bu süre içerisinde sigortalıya veya adına herhangi bir tazminat ödenmemişse, ödenen primler 5 iş günü içerisinde kesintisiz olarak iade edilecek. Sonraki günlerde yapılan iptal talebi üzerine şirketin hak etmediği prim sözleşme özel şartlarına göre aynı süre içerisinde iade edilecek. Sigorta ettirenin vefatı durumunda kanuni varislerin vereceği muvafakatname ile sigorta ettiren değiştirilerek sözleşme devam ettirilebilecek. Kanuni varislerin sözleşmenin devamını kabul etmediği durumda, şirketin hak etmediği prim sözleşme özel şartlarına göre kanuni varislere iade edilecek ve sigortalıya konu hakkında yazılı veya elektronik bilgilendirme yapılacak. Sigortalının vefatı durumunda şirketin hak etmediği prim sigorta ettirene, vefat eden sigortalının aynı zamanda sigorta ettiren olması durumunda ise kanuni varislerine sözleşme özel şartlarına göre iade edilecek. Sigortalının tedavi görürken vefat etmesi durumunda, tedavi süresi içerisinde oluşan giderler sözleşmenin teminat kapsamı ve şartları dahilinde sağlık hizmeti sunucusuna veya kanuni varislerine ödenecek.
Sigorta süresinin sona ermesinden sonraki tedaviler
Sigortanın sona erme tarihinden önce sigortacı tarafından kabul edilen yatarak tedavi teminatı, sözleşme süresinin sona ermesi ve yeni bir sözleşmenin yapılmaması durumunda, asgari on gün olmak üzere özel şartlarda belirtilen süreyi ve teminat limitini aşmamak kaydıyla devam edecek.
Tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası ürünleri
Tamamlayıcı ve destekleyici sağlık sigortası ürünleri, bu Yönetmelik hükümleri kapsamında düzenlenecek. Yürürlükte bulunan sözleşmeler kapsamında ömür boyu yenileme garantisi adı altında verilen, ancak bu Yönetmelikte tanımlanan ömür boyu yenileme garantisinden farklı koşulları içeren şirket taahhütleri, mevcut tarifesi dahilindeki kurallar kapsamında verilmeye devam edilebilecek.
Şirketler bilgileri SBM’ye iletecek
Özel sağlık sigortası teminatı veren şirketlerin; bir yıl sonra sağlık hizmet sunucusu ile iletişimi sağlamak ve tazminat ödemelerini hızlı bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli idari ve teknik alt yapıyı kurması zorunlu olacak. Bilgi işlem altyapısının SBM tarafından istenilen bilgileri zamanında ve kesintisiz bir şekilde sağlaması zorunlu olacak. SBM, bilgi aktarımı ve bilgi işlem altyapısı ile Müsteşarlıkça belirlenecek diğer hususlarla ilgili incelemeleri yaparak tespit ve değerlendirmelerini Müsteşarlığa iletecek. DÜNYA
Haber Kaynağı: sigorta haber
Krizlerden korkmayın; sigorta yaptırarak önleminizi alın - 22.10.2013
Suriye’ye ile ilgili gerginlik ve piyasalardaki dalgalanmaya bağlı olarak dolardaki yükselişin önümüzdeki aylarda da sürmesi durumunda, dalgalanmanın reel kesime de sıçrayabileceğinden endişe ediliyor. Bireylerin mal kaybı, işsizlik vb. risklere karşı sigorta yaptırarak şimdiden önlem almaları gerekiyor. Yaz aylarından beri, Türkiye’de finansal piyasalar adeta sırat köprüsünden geçiyor. Mayıs sonunda başlayan Gezi Parkı olaylarının ardından ABD Merkez Bankası’nın (Fed), tahvil alımlarını azaltacağına yönelik beklentiler ve son olarak da Suriye’ye olası bir askeri operasyonun tedirginliği, finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açtı. Dolar, geçen ay başında 2.10 TL seviyelerine yaklaşırken BIST 100 Endeksi, 70 bin puan seviyesinin altını gördü. Döviz kurlarındaki hızlı yükselişin önümüzdeki aylarda da sürmesi durumunda, dalgalanmanın sadece finans piyasalarla sınırlı kalmayacağı ve reel kesime de sıçrayabileceğinden endişe ediliyor. Bunun gerçekleşmesi durumunda da olacakları görmek için kahin olmaya gerek yok. Ekonomi daralmaya başlayacak, bazı işletmeler kapılarına kilit vuracak; işsizlik yeniden tırmanacak. Bireylerin bu gibi olası gelişmeler karşı mal kaybı, işsizlik vb. risklere karşı sigorta yaptırarak şimdiden önlem almaları gerekiyor.
Şimdilik olumsuz etki yok
Finansal piyasalarda son aylarda yaşananların, şimdilik Türk ekonomisi üzerinde ciddi bir etki yaptığı gözlenmiyor. Son açıklanan verilere bir göz attığımızda, üretim cephesinden olumlu haberler gelmeye devam ediyor. Öncelikle, Türk ekonomisinde hızlı büyüme sürüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, ekonomi yılın 2. çeyreğinde beklentilerin de üzerinde yüzde 4,4 büyürken, takvim etkisinden arındırılmış “sanayi üretimi”de, temmuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,6 artış gösterdi. Tüm bu gelişmelerin ışığında, ekonominin bu yıl yüzde 3,5 büyümesi bekleniyor. Ayrıca, sigorta sektörünün büyümesinde direkt etkili olan otomotiv sektörü de faiz ve kurdaki yükselişe rağmen tam gaz büyümeye devam ediyor. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerine göre, otomobil satışları 2013 yılı Ocak-Ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 20,94 artarak 399 bin 429 adete ulaştı. Ayrıca, Fed Başkanı Ben Bernanke’nin beklentilerin aksine, FED’in varlık alımlarını sürdürüceğine yönelik açıklamalarının küresel piyasalarla birlikte son günlerde yurtiçi piyasaları da olumlu etkilediği gözlenirken, dolar kuru yeniden 2 TL seviyesinin altını gördü.
Sektör 7 ayda hızlı büyüdü
Türk ekonomisindeki hızlı büyüme ve otomotiv sektöründeki canlılığın etkisiyle, Türk sigorta sektörü de büyümeyi sürdürüyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB), son yayımladığı verilere göre, sektörde yılın ilk 7 ayında toplam prim üretim artışı yüzde 25,81 oldu. Ancak, sektördeki büyümede bu yıl trafik sigortaları başta olmak üzere bazı branşlardaki fiyat artışlarının da etkili olduğunu vurgulamak gerekiyor. Ocak-temmuz döneminde hayat dışı (elementer) sektör oto sigortalarının öncülüğünde yüzde 25,06 büyürken, hayat branşındaki büyüme ise yüzde 30,37 olarak gerçekleşti.
Asıl sigortaya ihtiyaç artar
Gerek ekonomik göstergeler gerekse sigorta sektörü ile ilgili veriler, finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkisinin şimdilik ciddi boyutta olmadığını ortaya koyuyor. Ancak, dalgalanmaların daha da derinleşmesi ve döviz kurlarının yeniden hızlı artması durumunda bunun ekonomiyi ve sektörü de etkilemesi kaçınılmaz. Bu etkinin büyüklüğünü elimizdeki verilerle şimdiden kestirmek çok zor. Ancak, 2014 yılının bu yıldan biraz daha zorlu geçeceği kesin. Burada bir parantez açıp, önemli bir hususu vurgulamak gerekiyor: Yakın geçmişteki deneyimler de gösteriyor ki ekonominin daralma dönemlerinde asıl sigortaya ihtiyaç artıyor. Bireylerin, mal kaybı, işsizlik vb. risklere karşı sigorta yaptırarak şimdiden önlem almaları gerekiyor. Özellikle Suriye ve diğer komşu ülkelere yakın illerde faaliyet gösteren işletmeler için sözgelimi KOBİ paket sigortası gibi her türlü risklere karşı sigorta yaptırmaları da hayati önem taşıyor.
Sigorta sektörü kriz yıllarında daralıyor
Türk sigorta sektörünün kriz yıllarında reel olarak daraldığını, sektörü yakından izleyenler de çok iyi biliyor. Nitekim, yakın geçmişte 2007-2008 küresel krizinin etkisiyle 2009 yılında sektörde nominal büyüme hızı yüzde 5,7’ye geriledi. Enflasyonun aynı yıl üretici fiyatlarında (ÜFE) yüzde 5,93 olarak gerçekleştiği dikkate alındığında sektör reel olarak küçüldü. Keza, 2001 kriz yılında da sektörde toplam prim gelirleri, nominal olarak yüzde 39,88 büyümesine karşın, yıl sonu enflasyon aynı yıl toptan eşya fiyatlarında (TÜFE) yüzde 88,56 olduğu için sektör, enflasyondan arındırıldığında reel olarak yaklaşık yüzde 25 daraldı. Döviz cinsinden poliçe bedelleri artabilir ABD Merkez Bankası’nın (Fed), tahvil alımlarını azaltacağına yönelik kaygılar ve Suriye’ye olası bir askeri operasyonun tedirginliği nedeniyle döviz kurları da dalgalı bir seyir izliyor. Döviz kurlarındaki hızlı yükseliş sürerse, bu durumun ‘inşaat’, ‘endüstriyel riskler’ vb. ile ilgili olarak döviz cinsinden yazılan poliçelerde poliçe bedellerini artırması bekleniyor. Buna karşın, hayat dışı sektörde poliçelerin yüzde kaçının döviz cinsinden olduğuna yönelik elimizde veri olmamakla birlikte bu oran düşük. Geçen günlerde bir açıklama yapan Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Recep Koçak da dolardaki yükselişin sektör üzerindeki etkisi konusunda şu değerlendirmede bulundu: “Dolarda her ne kadar öngörülemeyen bir yükselme meydana gelmiş ise de bu artışın bugünkü seviyelerde, hatta biraz daha yukarıda gerçekleşmesi durumunda dahi, sigorta sektörü ciddi düzeyde etkilenmeyecek.”
Hangi sigortalar önem kazandı ?
Emtia nakliyat: Kara, deniz, hava ve demir yoluyla bir yerden diğer bir yer taşınmakta olan her türlü yükün, taşınmaları sırasında karşılaşabilecekleri tehlikelerden kaynaklanan hasarlara karşı teminat sağlıyor.
Kıymet nakliyat: Kıymetli maden, evrak, para ve benzer şeylerin taşınmaları sırasında söz konusu olabilecek tehlikelere karşı teminat sağlıyor. İnşaat: Yapım halindeki yol, baraj, köprü, hastane, konut vb. gibi inşaat faaliyetleri esnasındaki her türlü mal-mülkün kaybını veya hasarını tazmin ediyor.
Kredi: Kredili satış ve kredili hizmet işlemlerinde alıcının İflas etmesi, borçlarını ödeyememesi vb. durumlarda şirketlerin alacaklarını güvence altına alıyor.
Kâr kâybı: Bir işletmede yangın ve diğer riskler sonucu meydana gelen maddi hasarın gerçekleşmesi nedeniyle işin durmasından doğacak kayıpları (ciro düşmesi, masraf artışı vb.) karşılıyor.
KOBİ paket: Küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ) yapıları ve ihtiyaçlarına göre şekillendirilen KOBİ Paket Sigortası, söz konusu işletmeleri, yangın, makine kırılması, emniyeti suistimal, hırsızlık vb. tüm risklere karşı tek bir pakette güvence altına alıyor.
İşsizlik: Bireylerin, işsizlik, yaşam kaybı, sakatlık vb, gibi hayatın beklenmedik durumlarına karşı kredi kartı ödemeleri, kredi borçları ve benzeri finansal yükümlülüklerini teminat altına alıyor. Alp SÜER / SİGORTALI
Haber Kaynağı: sigorta haber
Sektör ilk 8 ayda hızlı büyüdü; sigortalı adedi yüzde 60 arttı - 21.10.2013
Trafik branşı başta olmak üzere fiyatlardaki artış, sektörde ilk 8 aydaki yüzde 24,59’luk büyüme üzerinde etkili. Bununla birlikte sigortalı adedinin de ocak-ağustosta geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artması sektörün sadece fiyat değil, miktar olarak büyüdüğünü de gösteriyor. 2012 yılında büyüme hızı yavaşlayan Türk sigorta sektörü, bu yıl hızlı büyümeye devam ediyor. Sektör yılın ilk 8 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24,59 büyüdü. Yıllık enflasyonun, tüketici fiyatlarında yüzde 8,17 olduğu (2012 Ağustos-2013 Ağustos dönemi TÜFE oranı) dikkate alındığında sektörde reel büyüme ise yüzde 15,18 olarak gerçekleşti. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) açıkladığı verilere göre, ocak-ağustos döneminde hayat dışı (elementer) sektör yüzde 23,79 büyürken, hayat branşındaki büyüme ise yüzde 29,48 oldu. Sigortalı sayısının yılın ilk 8 ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 artışla 44 milyon 98 bin 511’e ulaşması da sektörün sadece fiyat değil, miktar olarak büyüdüğünü de gösteriyor.
Büyümenin kaynağı ne?
Sektörde ilk 8 aylık büyümenin analizini yaptığımızda, “büyüme neden kaynaklanıyor?” sorusuna klasik yanıt olarak, Türkiye ekonomisindeki büyümenin sürmesi ve buna paralel olarak otomobil satışlarındaki artış diyebiliriz. Nitekim, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, ekonomi yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin de üzerinde yüzde 4,4 büyüdü. Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerine göre, otomobil satışları da 2013 yılı ocak-eylül döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 19,16 artarak 452 bin 354 adete ulaştı. Kuşkusuz, ekonomideki büyüme, iç talepteki artış ve otomotiv sektöründeki canlılık, sigorta sektöründe özellikle trafik (kara araçları sorumluluk) ve kasko (kara araçları) branşlarında prim üretimini de olumlu etkiliyor. Nitekim, ilk 8 ayda trafik yüzde 43,57, kasko ise yüzde 14,50 büyüme kaydetti. Trafik branşı başta olmak üzere bu yıl fiyatlardaki artışın da sektördeki büyüme üzerinde etkili olduğunu vurgulamak gerekiyor.
‘Hayat’ta büyüme yüzde 30’a yakın
Sektörde genel büyüme hızını yukarı çeken en önemli faktörlerden birisi de ilk 8 ayda prim üretimi yüzde 30’a yakın artan “hayat branşı”nın gösterdiği ciddi performans. Söz konusu branşın büyümesinde de geçen yılki prim üretimi rakamlarının düşük olmasından kaynaklanan “baz etkisi” ve ekonomide kredi hacminin artışına bağlı olarak “kredili hayat sigortaları”ndaki canlılık etkili oluyor. Yılın ilk yarısında hızlı büyüse de son açıklanan veriler ekonomideki canlılığın azalmakta olduğunu gösteriyor. Nitekim, sanayi üretimi, ağustos ayında mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak bir önceki aya göre yüzde 4 azalırken, 2014-2016 dönemi Orta Vadeli Program’ı açıklayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, revize edilen ve bu yıl için bekledikleri büyüme oranının yüzde 3,6 olduğunu bildirdi. Ekonomideki gelişmelerin de etkisiyle yılın geri kalanında sigorta sektöründe büyüme hızının ise biraz gerilemesi bekleniyor.
Ocak-ağustos döneminde oto sigortaları dışında yüzde 26,64’lük büyümeyle yangın ve doğal afetlerin hızlı büyüdüğü dikkat çekiyor. İlk 8 ayda, hayat dışı sektörde 1 milyar 990.6 milyon TL prim üreten Axa Sigorta lider durumda. Axa’yı, 1 milyar 732.6 milyon TL prim üretimiyle Anadolu Sigorta ve 1 milyar 348.7 milyon TL prim üretimiyle Allianz izliyor. Alp SÜER
Sigortalı adedi 44 milyona ulaştı
2009 32.512.823
2011 36.057.297
2012 27.547.363
2013 44.098.511
Kaynak: TSB
Sigorta şirketlerinde paranızı unutmayın - 14.10.2013
Özellikle bayramlarda en üst seviyeye çıkan trafik kazaları büyük dramlara yol açarken kaza sonrası sigortacılık alanında önemli unutkanlıkların yaşandığı belirtildi. Otobüs ve otomobillerin karıştığı kazalarda yakınlarını kaybeden vatandaşların 175 bin ila 250 bin liralık tazminatı almadığı, aracıların ise bu tazminatı gelir kapısına dönüştürdüğü bildirildi.
BAŞVURMAK GEREKİYOR
Euro Sigorta Yönetim Kurulu Başkan Vekili Gürkan Ateş, otobüslerle yolculuk yapan vatandaşların ödediği bilet fiyatlarının içerisinde zorunlu ferdi kaza sigortası primlerinin de bulunduğuna dikkat çekti. Ölüm ve sakatlıklar olması halinde yolcu başına 175 bin liraya kadar teminat ödendiğine işaret eden Ateş, kaza sonrasında yaşanan ölüm olaylarından sonra çoğu zaman başvuru gelmediği için 175 bin liranın varislere ödenemediğini söyledi.
8 GÜN İÇİNDE ÖDEME
Çoğu vatandaşın bu teminatlardan habersiz olduğunu belirten Ateş, “Kazalarda yakınlarını kaybedenler sigorta şirketlerine başvurdukları takdirde en geç 8 gün içerisinde azami 175 bin liralık teminatı alır. Biz bu parayı ödemeye hazırız. Bunun için başvuru yapıp, veraset ve intikal belgesi gibi gerekli kanunu, belgeleri tamamlamak yeterli. Ancak ne yazık ki başvuru yeterince gelmiyor” dedi.
OTOMOBİLE 250 BİN LİRA
Gürkan Ateş, aynı şekilde otomobillerde de kaza nedeniyle ölüm durumunda varislere 250 bin liraya kadar teminat ödendiğini, buradan da yine unutkanlık ya da bilgisizlik nedeniyle yeterli başvuru gelmediğini söyledi. Ateş, otomobillerde en fazla 5 kişi üzerinden 1 milyon 250 bin liraya kadar teminat bulunduğunu, bu teminatın kaza sonrası hastanelerde yaşanan ölümler için de geçerli olduğunu belirtti.
TAKİP EDİYORLAR
Gürkan Ateş, vatandaşların sigorta teminatları konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması ya da unutkanlık gibi nedenlerle teminat başvurusunda bulunmamasından özellikle avukatların önemli kazançlar sağlamaya başladığını kaydetti.
Vatandaşın sigorta şirketine başvurması halinde 8 gün içerisinde hiçbir engelle karşılaşmadan zaten teminat hakkını alabildiğini belirten Ateş, “Bazı avukatlar bu kazaları takip edip ölenlerin yakınlarına ulaşıyor.
Varislerden vekalet alıp dava yoluyla tahsilat yapan avukatlar hem sigorta şirketlerine ek maliyet yüklüyor hem de varislerden pay alabiliyor. Vatandaş avukata gitmeden direkt başvurursa 8 gün içinde teminatı ödemeye zaten hazırız” ifadesini kullandı.
‘Tespit tutanağına göre alkollü sürücü kalmadı’
Gürkan Ateş, Kaza Tespit Tutanağı (KKT) uygulamasının bir dizi usulsüz uygulamayı beraberinde getirdiğini belirtirken, “KKT sayesinde adeta alkollü sürücü kalmadı. Hiçbir kazada tarafların herhangi birinde alkole rastlanmıyor. Taraflar aralarında anlaşıp alkol beyanı yapmıyor. Dolayısıyla alkollü sürücülerin hasarını sigorta şirketleri karşılıyor. Faturayı da bütün vatandaşlara yansıtıyor. Oysa bu önlenebilse primlerdeki artış frenlenebilir” dedi.
Trafik cezası primi yükseltilirse kazalar azalır
Gürkan Ateş, Türkiye’de zorunlu ve kasko araç sigorta primlerinin belirlenmesi sırasında etkili bir risk analizi yapılamadığını söyledi. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde kesilen trafik cezalarının prim ücretlerinin belirlenmesinde baz teşkil ettiğini belirten Ateş, “Türkiye’de trafik cezaları prim yükünü ve riskini etkilemediği için insanlar daha dikkatsiz araç kullanıyor.
Oysa Türkiye’de de kesilen her ceza sigorta prim indirimini kaldırıp prim yükünü yükseltse insanlar daha dikkatli araç kullanır, hız sınırını mümkün olduğunca aşmaz, tehlikeli hareketlerden kaçınır. Özellikle bayramlarda da böylesine yüksek trafik kazalarıyla karşılaşılmaz” dedi.
Sigorta primi ucuzlamaz
Sigorta sisteminde sürücü riskinin yeterince ayrıştırılamadığını belirten Gürkan Ateş, “Bu yüzden namussuzların hasarını namuslular ödüyor. Sigorta şirketleri tüm giderleri herkese yansıtıyor. Düzgün araç kullanan, kural dışı yollara başvurmayan vatandaşın prim yükü bu yüzden düşmüyor” diye konuştu.
Ateş, özellikle son dönemde olağanüstü artış gösteren zorunlu sigorta ve kasko poliçe ücretlerinde düşüş olup olmayacağı sorumuza, sektörün bu yılın ilk 7 yılında trafik sigortasından 3,9 milyar lira zarar ettiğini bu nedenle önümüzdeki yıl fiyatlarda düşüş değil aksine bir miktar artış yaşanabileceğini söyledi.
Bireysel sigorta olmalı
Trafik Mağdurları Derneği Başkanı Yeşim Ayöz: Bütün ticari araçların zorunlu trafik sigortasıyla birlikte bireysel sigortası olmalı. Eğer yolcu taşıyorsa söz konusu firma yolcuya da sigorta yapmak zorunda. Kaza olması halinde bütün tedavi masrafları sigorta tarafından karşılanır. Öte yandan trafik sigortalarının ödediği destekten yoksun kalma tazminatı var.
Kazazede maddi ve manevi tazminat davası açarak yapılacak hesaplamalara göre de tazminat miktarı kazanır. Tazminat miktarı da engel durumu, yaşı, işinden ne kadar ayrı kaldığı gibi nedenlere bağlı olarak belirlenir. Ölmesi durumunda da kazazede yakınları sigorta poliçesinden ortalama 250 bin lira gibi bir miktar alması söz konusu. Bu kadar imkan varken çoğu vatandaş bundan habersiz.
Son dönemde bu işin karaborsacıları çıktı
Avukat Ali Oktay: Tazminat konusunda sigorta şirketleri kendi menfaatini gözetiyor. Ölenin yakınlarının alması gereken tazminat miktarını ölen şahsın yaşı, maaşı, eş ve çocuk sayısı belirliyor. Sigorta şirketleri çoğu durumda tazminat miktarını asgari ücret üzerinden düzenliyor. Bu durum ölenin yakınlarının hakkının gasp edilmesine neden olabiliyor.
Ölen şahıs, inşaat işçisiyse ve maaşı bordro üzerinde düşük gösterilmişse, biz bunu şahitlerle mahkemede kanıtlayarak tazminat miktarını en yüksek seviyede alıyoruz. Vatandaşlar en geç 2 ay içinde tazminatlarını alabiliyor. Son dönemde bu işin karaborsacıları da ortaya çıktı.
Daha önce sigorta şirketinde çalışan bazı kişiler hayatını kaybedenleri tespit edip onlara rehberlik ediyor. Lakin mevzuatı bilemedikleri için tazminat miktarının da düşük kalmasına neden oluyorlar. Bununla beraber vatandaşın almayı hak kazandığı tazminatın en az %30’unu da alıp vatandaşları mağdur ediyorlar.
Sürücü yüzde yüz kusurlu olsa bile ödeniyor
Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği (TSREŞB) Başkanı Recep Koçak: Bu tazminat hakkı konusunda; medyanın da desteğiyle vatandaşların bilinci artıyor. Aslında vatandaşların daha az bildiği Güvence Hesabı Kurumu var. Nedir bu? Herhangi bir sigortası olmayan vatandaşlara da trafik kazası geçirmeleri durumunda ödeme yapılmasıdır. Yani bir kişiye araç çarpıp kaçtı.
O kazada ölen ve yaralanan için de başvuru halinde tazminat ödeniyor. İşte bu Güvence Hesabı Kurumu kamuoyunda yeterince bilinmiyor. Ayrıca Yargıtay kararı var. Sürücü yüzde 100 kusurlu olsa da geride kalan yakınlarına tazminat ödeniyor.
Vatandaşlarımıza şunu tavsiye ediyoruz: Kaza sonrası avukat ihtiyacı duymadan direkt sigorta şirketlerine giderek tazminat talebinde bulunmaları. Çünkü zaman zaman bazı avukatlar vatandaşları suiistimal edebiliyor.”
8 AYDA 2435 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Bu yılın ilk 8 ayında trafikte ağır kayıplar verildi. Ülke genelinde 106 bin 252 ölümlü ve yaralamalı kaza meydana geldi. Bin 974 ölümlü kazada 2 bin 435 kişi hayatını kaybetti. 104 bin 278 yaralamalı kazada ise 181 bin 318 kişi yaralandı. İlk 8 ayda 682 bin 846 da maddi hasarlı kaza oldu.
Read more: http://www.finansgundem.com/haber/sigorta-sirketlerinde-paranizi-unutmayin/515887#ixzz2hgnGboMC
Haber Kaynağı: Finans Gündem
Yapı Kredi Emeklilik yoluna Allianz Yaşam ve Emeklilik olarak devam edecek - 07.10.2013
Temmuz ayı itibariyle Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik şirketlerinin ana ortağı olan Allianz, Yapı Kredi Emeklilik şirketini Allianz Yaşam ve Emeklilik olarak yeniden markalaştırdı. Allianz Grubu’nun, 12 Temmuz 2013 itibariyle Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik şirketlerinin ana ortağı olmasının ardından, Yapı Kredi Emeklilik, “Allianz Yaşam ve Emeklilik” olarak yoluna devam ediyor. Emeklilik branşında ilk sırada, hayat sigortaları branşında üçüncü sırada yer alan Allianz, bundan böyle Türkiye’de, Hayat ve Emeklilik branşlarında “Allianz Hayat ve Emeklilik” ve “Allianz Yaşam ve Emeklilik” olarak iki ayrı şirketle faaliyet gösterecek.
Allianz Yaşam ve Emeklilik, Türkiye’nin dördüncü büyük bankası olan Yapı Kredi ile yapılan 15 yıl süreli münhasır bankasürans anlaşması sayesinde Yapı Kredi’nin 900′den fazla şubesi ve 9,6 milyon müşterisine erişim imkanına sahip oldu. İki kurumun köklü mirası ve başarısı ile güçlü bir marka yaratmanın heyecanı içinde olduklarını vurgulayan Allianz’ın Türkiye CEO’su Solmaz Altın: “Allianz’ın global deneyimi ve Yapı Kredi ile olan güçlü iş birliğimiz çerçevesinde Allianz Türkiye olarak önceliğimiz, müşteri odaklı bir hizmet anlayışını benimsemek ve sürdürmek. Hedefimiz, en üst seviyede müşteri memnuniyetinden yola çıkarak, Türk toplumunun varlıklarını her daim koruyan, lider sigorta ve hayat ve emeklilik şirketlerini yaratmaktır. Yapı Kredi Emeklilik bugüne kadar sunduğu hizmet anlayışı ve ürünleriyle sektörün en önemli oyuncuları arasında yer almıştır. Allianz Yaşam ve Emeklilik adı ile yoluna devam edecek olan şirketimiz kendisine miras kalan başarılı hizmet anlayışını sürdürmeye devam edecektir” dedi.
Allianz Yaşam ve Emeklilik Genel Müdürü Taylan Türkölmez ise yeni markalaşma ile ilgili olarak, “Önceliğimiz, Allianz çatısı altında bir araya gelen şirketlerimizin gücüne güç katarak Türk toplumuna en iyi fayda ve hizmeti sağlamaktır. Yapı Kredi Emeklilik’in müşterilerine kattığı değer ve sunduğu hizmet kalitesi Allianz Yaşam ve Emeklilik adı altında aynı şekilde devam edecektir” dedi.
Axa en değerli markalar listesinde - 02.10.2013
Amerikan danışmanlık şirketi Interbrand’ın yaptığı araştırmaya göre Apple ve Google dünyanın en değerli markası konumuna yükselirken, Coca Cola üçüncülüğe geriledi. Listede, Axa Sigorta 59’uncu, Allianz da 63’üncü sırada yer aldı.Interbrand “En İyi Küresel Markalar 2013” isimli araştırmanın sonuçlarını Köln’de kamuoyuyla paylaştı. Buna göre teknoloji devi Apple, 98 milyar 320 milyon dolarlık piyasa değeri ile en değerli marka seçildi. Markalar arasında ikinci sırada internet şirketi Google ve üçüncü sırada da Coca-Cola bulunuyor. Google’ın piyasa değeri yüzde 34′lük artışla 93 milyar 290 milyon dolar olarak tespit edilirken Coca-Cola sadece yüzde 2′lik bir artış kaydederek 79 milyar 200 milyon dolarlık piyasa değerine ulaştı. 13 yıl önce markalar arasında liderliğini kaybeden Coca-Cola bu yıl üçüncü sıraya gerilemiş oldu.
Listede, sigorta şirketlerinden Axa ve Allianz, geçtiğimiz seneye göre birer basamak gerileyerek 59’uncu ve 63’üncü sırada yer aldılar. Yazılım firmaları Oracle ve SAP de listede yer aldı. Listede Oracle 18, SAP ise 23’üncü sırada yer aldılar. Oracle listede geçtiğimiz seneki yerini korurken, SAP iki basamak ilerleyerek 23’üncü sıraya yükseldi. Interbrand yaptığı değerlendirmede şirketin cirosu, tüketici tercihlerinde markanın önemi ve gelecekteki kazançlar konusunda ne kadar güvence verdiği gibi çeşitli kriterleri göz önünde bulunduruyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Güneş Sigorta dan ömür boyu yenileme garantisi - 24.09.2013
Yenilediği sağlık sigortaları ürünleri ile sigortalılarını kapsamlı teminatlarla güvence altına alan Güneş Sigorta, ilk kez bireysel sağlık sigortası sahibi olacaklara yüzde 20 indirimden yararlanma imkanı sunuyor. Sağlık sigortası ürünlerini, tüketicilerin beklentileri doğrultusunda yenileyen Güneş Sigorta, “Okyanus Limitsiz”, “Okyanus Ekstra”, “Okyanus Avantaj”, “Yakamoz Maxi” ve “Yakamoz Mini” ile sigortalılarının farklılaşan ihtiyaçlarına özel çözümler sunuyor. Yenileme kapsamında, ilk kez bireysel sağlık sigortası sahibi olacakları Aralık ayı sonuna kadar yüzde 20 indirim fırsatı bekliyor.
Güneş Sigorta, yeni ürünleri ile sigortalılarını, yatarak ve ayakta tedavi teminatları, yurtdışı tedavi seçenekleri, doğum, ileri tanı hizmetlerinin yanı sıra kayak ve motorsiklet kaynaklı sağlık sorunları gibi farklı durumlarda da güvence altına alıyor. Sadakat Paketi gibi özel hizmetler de sunulan ürünlerde, sağlık sigortalarındaki yaygın uygulamaların aksine 2 yıl gibi kısa sürede ömür boyu yenileme garantisi veriliyor ve kullanıma bağlı ek prim de uygulanmıyor.
Okyanus Ekstra ile ileri tanı yöntemlerinden faydalanabilme imkanı
Güneş Sigorta, Okyanus Ekstra ile sigortalılarına ayakta tedavi teminatı almadan MR, tomografi, Eforlu EKG, gastroskopi, kolonoskopi gibi yüksek maliyetli ileri tanı yöntemlerinden faydalanabilme imkanı sunuyor. Yatarak tedavi ve ileri tanı yöntemleri teminatı ile oluşturulan Okyanus Ekstra’da sigortalılar her iki teminat için de geniş hizmet ağından yararlanabiliyor.
Okyanus’a özel “Sadakat Paketi”
Güneş Sigorta, ürünlerini, sunduğu kapsamlı teminatların yanında, sigortalılarının kendilerini ayrıcalıklı hissedecekleri özel hizmetlerle de destekliyor.
Ömür boyu yenileme garantisi bulunan sigortalılar, Güneş Sigorta’da 5 yıllık sigortalılık sürelerini tamamlamalarının ardından “Okyanus Limitsiz”, “Okyanus Ekstra” ve “Okyanus Avantaj” ürünleri için özel olarak geliştirilen “Sadakat Paketi”ne sahip oluyor. Paket ile doğumsal rahatsızlıklar, septum deviasyonu, alzheimer ve epilepsi gibi teminat kapsamında olmayan hastalıklar nedeniyle oluşacak giderler de güvence altına alınıyor.
“Güneş Bebek”ler güvenle gülümsüyor
Doğum masrafları Güneş Sigorta tarafından karşılanan yeni doğan bebekler, doğdukları tarih itibariyle ömür boyu yenileme garantisi ile sigortalanarak Güneş Bebek olma avantajından yararlanıyor. “Okyanus Limitsiz” ve “Yakamoz Maxi” ürünleri kapsamında verilen hizmette Güneş Bebeklere, özel şartlarda belirtilen bekleme süreleri uygulanmıyor ve doğumsal hastalıkları kapsam içerisinde değerlendiriliyor.
Güneş Sigorta’nın sigortalılarına özel diğer hizmetleri arasında yılda bir kez ücretsiz olarak yararlanabilecekleri meme kanserinin erken tanısının en etkili yöntemlerinden Kontrol Mamografisi ve prostat kanserinin en önemli tanı yöntemlerinden Kontrol PSA ile Diyetisyen ve Psikolojik Danışmanlık, Diş Paketi ve Check-up yer alıyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Dolardaki artış sigorta sektörünü ciddi düzeyde etkilemeyecek - 24.09.2013
Recep Koçak, sigorta poliçelerinde teminatın genellikle Türk Lirası cinsinden verildiğini, doğal olarak taşımakta oldukları riskin de dolar cinsinden düştüğünü belirterek, poliçe primlerinin TL cinsinden olmasının ise dolar cinsinden gelirlerinin bir miktar azalmasına yol açtığını kaydetti. Koçak, ancak dolar üzerinden düzenlenen poliçelerin bu dalgalanmadan etkilenmediğini ifade ederek, “Dolarda her ne kadar öngörülemeyen bir yükselme meydana gelmiş ise de bu artışın bugünkü seviyelerde, hatta biraz daha yukarıda gerçekleşmesi durumunda dahi, sigorta sektörü ciddi düzeyde etkilenmeyecektir” dedi.
Prim üretimi yüzde 20’nin üzerinde bir artış gösterecek
Recep Koçak, dolardaki yılsonu hedefinin 1,92 olduğuna da değinerek, bugün itibariyle görülen durumun yılsonu seviyesinin biraz daha yukarıda olacağını gösterdiğini söyledi. Koçak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her ne kadar böyle olsa da, bu sene gerçekleştirmekte olduğumuz prim üretim artışının bu artışı karşılayacağı ve 2012 yılı sonunda ulaştığımız kişi başına 146 dolar seviyesini koruyacağımızı, hatta bu tutarı bir miktar artırabileceğimizi düşünüyorum. Tabii bu varsayım, Merkez Bankası’nın 2013 yılsonu hedefinin bir hayli üzerinde olduğu da dikkate alındığında, doların en azından yılsonu itibariyle bugünkü seviyesini koruduğu takdirde geçerli olacaktır. Tahminlerimize göre 2013 yılı prim üretimi yüzde 20’nin üzerinde bir artış gösterecektir. Dolar kurunda gerçekleşecek artışın bu oranların altında olacağı düşünüldüğünde, bu alanda bir olumsuzluk beklemiyorum.”
Sektör olarak hazırlıklıyız
Recep Koçak, önümüzdeki dönem ekonomideki beklentilerini de açıkladı. Türkiye’nin dışında meydana gelen olumsuzlukların ortadan kalkması ile piyasanın dengeye oturacağını, dolar ve piyasadaki dalgalanmaların da durulacağını belirten Koçak, bu noktada önemli bir başka unsurun da Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) izleyeceği politika olduğuna dikkat çekti. Recep Koçak, bu konuda şu açıklamaları yaptı: “FED kararlarında bir değişiklik olmadığını yapmış olduğu son alımlardan ve açıklamalarından görüyoruz. Ancak ABD ekonomisi uygulamış olduğu politikalar sonrasında bir düzelme içine girmiştir ve buna bağlı olarak önümüzdeki dönemlerde tahvil alımını kısmaları sürpriz olmamalıdır. Çünkü hali hazırdaki politikalarının ilelebet sürdürülebilir bir uygulama olmadığı, er ya da geç politika değişikliğine gidileceği açıktır. Bu nedenle Fed’in uyguladığı politikalara bağlı olarak ileride yine irili ufaklı dalgalanmaları global bazda tüm ülkeler yaşayabilecektir. Biz sigorta sektörü olarak bu duruma hazırlıklıyız. Ancak bizi asıl etkileyecek olan sigortalıların, diğer bir deyişle müşterilerimizin, bu duruma hazırlıklı olup olmamalarıdır. Bu nedenle Amerikan Merkez Bankası’nın tahvil alımını kısması neticesinde meydana gelebilecek kur riskini devamlı surette dikkate alırsak, böyle bir geçişi ülke olarak çok daha rahat atlatacağımızı söyleyebilirim.”
Ekonomideki dalgalanma ilk sigorta sektörünü etkiliyor
Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Recep Koçak, ekonomide meydana gelen olumsuz gelişmeler sonrasında bundan ilk etkilenen sektörler arasında sigorta sektörünün geldiğini belirterek, şunları söyledi: “Kişi ve kurumlar ilave tasarrufa gitme ihtiyacı duyduğunda, maalesef ilk kısılan kalemlerden biri sigorta olmaktadır. Ayrıca ticaretin zayıflaması nakliyat sektörünü doğrudan etkilemekte, dolayısıyla bizim için son derece önemli olan nakliyat sigortalarında da üretim azalmaktadır. Diğer taraftan ekonomideki belirsizliğin uzun sürmesi, yeni yatırımların ertelenmesi, ihracatta düşüş, otomobil ve emlak satışlarının gerilemesi gibi sonuçlar doğurabilecek ve bunların neticesinde küçülen ekonomi ve reasürans piyasasındaki daralma sektörü zora sokabilecek sonuçlar yaratacaktır. Bununla birlikte, bugün itibariyle dolardaki artış ve piyasadaki dalgalanma bir kriz seviyesinde olmadığından ve daha çok Amerikan Merkez Bankası ve Suriye’deki iç savaştan kaynaklandığından, bu durumun uzun vadeli olmayacağı, piyasaların yılsonunda bir dengeye gelebileceğini düşünüyoruz. Nitekim FED’in tahvil alımını kısmaması sebebiyle dolarda ve faiz oranlarında önemli bir gerileme meydana gelmiştir.”
Haber Kaynağı: sigorta haber
Işıl Akyol: AXA Sigorta acenteleri, sektörün en iyileridir - 19.09.2013
AXA Sigorta Başkan/İcra Kurulu Üyesi Işıl Akyol, Dünya Ekonomi TV’de her Salı günü saat 14.00’te canlı yayınlanan Hayatımız Sigortalı programında Can Kantar’ın sorularını yanıtladı. Sigorta sektöründeki gelişmeleri değerlendiren Akyol, ilginç açıklamalarda bulundu. Yılbaşından bu yana trafik sigortalarındaki fiyat artışının tüketici tarafında daha dikkatli araç kullanma gibi sonuçlar doğurduğuna dikkat çeken Işıl Akyol, sözlerine şöyle devam etti: “Araç sahipleri bir kaza yaşadıklarında, bir sonraki yenileme sırasında poliçe fiyatlarında bir artış yaşanacağının bilincine vardı. Daha dikkatli araç kullanılmaya başlandı. Bu aynı zamanda sosyal bir olay ve Türkiye ekonomisine bir katkıdır.”
Çok şirket ile çalışmak acenteleri yoruyor
Gazetelerde yayınlanan teşekkür ilanı ilgili olarak AXA Sigorta Başkan/İcra Kurulu Üyesi Işıl Akyol, “Çok etkileyici bir içerik olması itibari ile bizim için önemli. Bizlerin görevi, hasarı tam olarak ödemek zaten. Bugüne kadar sigortalılarımızın hasarlarına hep bu anlayışla yaklaştık” dedi. AXA acenteleri ile ilgili değerlendirmelerini de aktaran Akyol, “Biz çalışacağımız acenteleri seçerken çok titiz davranıyoruz. Çalıştığımız acenteler şu anda sektörün en iyi acenteleridir. Onların kazançlarını artırmak gibi bir stratejimiz her zaman var. Çoklu acentelere buradan bir mesajım olacak. Bu acenteler birkaç şirket ile çalıştıklarında aslında büyük efor sarf ediyorlar ve yoruluyorlar. En uygun fiyatı bulmaya çalışırken aynı zamanda gelirlerinin de azaldığını fark edemiyorlar. Bizim acentelerimiz sektörün en iyi acenteleridir, çünkü biz onlara AXA Sigorta kalemini emanet etmişizdir” Röportajın tamamını http://www.dunyaekonomi.tv/hayatimiz-sigortali/sigorta-sektorunde-son-durum-nedir/3173 linkinden tamamı izleyebilirsiniz.
Haber Kaynağı: sigorta haber
KONTRA SİGORTACI: Üste çıktım diye sevinme, alta düştüm diye üzülme… - 18.09.2013
Türkiye Sigorta Birliği’nin açıkladığı 2013 ilk yarı üretim sonuçlarına göre, hayat dışı branşlarda sektörümüzün büyüme oranı oldukça yüksek görünüyor: Yüzde 24. Ağırlıklı olarak zorunlu trafik sigortasındaki fiyat artışlarının yanı sıra yangın ve mühendislikteki fiyat artışları ve DASK’taki büyümeden kaynaklanan bu oranın, yıl sonunda bilançolara keyifli katkılar yapmasını bekliyoruz! Şirket bazında bakıldığında ise bazı şirketlerin trafikten sert şekilde geri çekildiğini, bazılarının ise sert şekilde yükseldiğini görmekteyiz. Daha önce sigorta basınında da yer alan ve hızlı giden şirketlerin sonu da kötü olacak mealinde beyanlarla tartışılan bu mevzu hala gündemde. Sonucun ne olacağını bugünden kestirmek mümkün olmasa da, bu branşta rezervine ve iş kabul bilgisine güvenen şirketlerin hızlandığını ve boşalan piyasayı doldurduğunu görüyoruz. Diğer artış yaşanan branşlarda ise belirli şirketler göze çarpmıyor, tüm piyasaya yayılan bir büyüme söz konusu.
İlk üçün madalyaları belli ama…
“Piyasanın lideri kim olacak” mücadelesi ise son yapılan büyük satın alma ile üçüncü bir adayına kavuştu. Yıllardır ilk iki şirket arasında geçen mücadele, birleşmenin tamamlandığı tarihten itibaren üç şirkete çıkacak. Ve bu üç şirketin toplam piyasa payı yüzde 40’ı geçecek ve dördüncü ile olan piyasa payı farkı artık organik büyümeyle yetişilebilir olmaktan çıkacak. Özetle ilk üç için madalyalar dağıtılmış olacak.
Yani, önümüzdeki yıldan itibaren ilk üç şirket kendi aralarında liderlik mücadelesi yaparken diğer şirketler de kendi planları doğrultusunda oynamaya devam edecekler.
Piyasa oturdu artık
Peki, neden böyle bir başlık attın diye merak ediyorsanız sebebi şu: Artık ilk ona girdim veya son ona düştüm falan diye çok üzülmeye gerek yok. Piyasa artık üç aşağı beş yukarı oturdu, piyasa payı mücadelesi elbette devam edecek ama sektörün genel gidişatını etkileyecek değişiklikler olmasını beklemiyorum şahsen. Bundan sonra şirketlerimizin kombine rasyolarını aşağı çekecek çalışmalara ağırlık vermesi lazım. Yani daha az masrafla daha fazla prim geliri nasıl elde edilir ona kafa yormamız gerekiyor.
Hoş şimdi bana derseniz ki, “Yav kardeşim, aç 25 sene önceki sigorta gazetesini, bu senin dediklerin o zaman da söyleniyordu” size hak veririm. Ama o zamanki yüksek enflasyon ve mali kârlar, düşük rezervler, düşük sermaye yeterliliği artık yok. O zaman da hesap kitap zamanıydı ama şimdi çok daha “ince” hesap zamanı. SİGORTALI
Haber Kaynağı: sigorta haber
ÜLKEMİZİN EKONOMİK DEĞER TAŞIYAN TARIM ÜRÜNLERİNDE SİGORTALILIK ORANI ORTALAMA YÜZDE 15 CİVARINDA. - 17.09.2013
Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), 2012 yılı faaliyet raporunu açıkladı. Rapora göre, 2012 yılında poliçe adedinde yüzde 27, sigorta bedelinde yüzde 36, prim üretimindeyse yüzde 13 artış görüldü. 2006-2007 yıllarında üretime başlanan devlet destekli tarım sigortasında, TARSİM’in her geçen yıl yeni teminatlar eklemesiyle sigortalılık oranı arttı. 2007’de 64 milyon lira olan prim üretimi, 2012 yılında 500 milyon liraya yükseldi. Böylece, TARSİM’den önce yüzde 1 olan tarım branşının toplam prim üretimindeki payı, 2012 yılı sonunda yüzde 2.5’e kadar çıkmış oldu.
Bir başka önemli gösterge olan sigorta bedeli 2007 sonunda 1.5 milyar lirayken, 2012 sonunda 9.5 milyar lira oldu. Aynı yıllar arasında poliçe sayısı 219 binden 744 bine, ödenen hasar 44 milyon liradan 280 milyon liraya yükseldi. En yüksek hasar ödemesi buğdaya yapılırken, bitkisel ürünlerde yüzde 73’le dolu, en büyük hasar nedeni oldu. 2012 yılında sigorta bedelinin branşlara göre dağılımıysa; bitkisel ürün yüzde 58, büyükbaş hayvan hayat yüzde 21, sera yüzde 14, su ürünleri hayat yüzde 3.4, küçükbaş hayvan hayat yüzde 2.1, kümes hayvanları hayat sigortası yüzde 1 olarak gerçekleşti.
Trafik sigortasında İstanbul en bilinçli il, Manisa ise kara listede - 17.09.2013
Taşıtların trafiğe çıkabilmesi için her yıl düzenli olarak yaptırması gereken trafik sigortasında tüketici bilinci artıyor. Otomotivdeki gizli gider kalemlerinden olan trafik sigortası, 2013 yılı içerisinde ciddi oranda zamlansa da kullanım oranı gittikçe yükseliyor. Taşıtların trafiğe çıkabilmeleri için gerekli belgelerden olan trafik sigortasında İstanbul yüzde 91,43’lük kullanım oranıyla en bilinçli şehir oldu. Manisa’da sigorta yaptırmayanların oranı yüzde 38,09’u buluyor.İlk yedi ayda 9,4 milyon poliçe kesildi
Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezi verilerine göre, yılın ilk 7 aylık döneminde 9 milyon 360 bin 841 adet trafik sigortası poliçesi kesildi. Bu rakam, geçen yılın aynı döneminde 8.8 milyon, 2011’in ilk 7 ayında ise 8.5 milyon seviyesindeydi. Verilere bakıldığında trafik sigortasında en bilinçli sürücülerin İstanbul’da ikamet ettiği ortaya çıkıyor.
İstanbul’da kayıtlı 3.2 milyon aracın yüzde 91,43’ünün sigortası bulunuyor. İstanbul’u yüzde 89,58’lik sigortalılık oranıyla Trabzon, yüzde 88,65 ile Bingöl izliyor. Sigorta yaptırmayı sevmeyen, bir başka deyişle trafikte kendine en fazla güvenen sürücüler Manisa’da bulunuyor. Bu şehirde kayıtlı araçların yüzde 38,09’unun trafik sigortası yok. Bu bağlamda Manisa’yı yüzde 37,82’yle Afyon, yüzde 37,38’le de Niğde izliyor.
En düşük oran motosiklette
Trafikte sigortalılık oranının en yüksek olduğu araç tipi otomobil oldu. Trafikte seyreden 8 milyon 953 bin 385 otomobilin sadece yüzde 8,57’sinde sigorta bulunmazken, kullanım oranı en yüksek ikinci araç türü olarak kamyonet öne çıktı. Panelvan tipi araçların da dahil olduğu ve 2 milyon 873 bin 606 aracın yer aldığı bu türde sigortasız taşıt oranı yüzde 11,82 seviyesinde gerçekleşti.
Yılın ilk 7 aylık döneminde otobüste yüzde 18,59, minibüste yüzde 19,37, kamyonda ise yüzde 20,69 olan bu oran, traktör ve motosiklette zirveye ulaşıyor. Traktörlerin yüzde 55,92’sinin sigortası yok. 2 milyon 676 bin 318 adedi bulan motosiklette ise sigorta yaptırmayanların oranı yüzde 62,58’e ulaşıyor.
Kaza sayısı azalıyor
Yılın ilk yarısında 408 bin 587 kaza tespit tutanağı işleme alındı. Geçen yılın tamamında bu rakam 961 bin 940, 2011’deyse 938 bin 762 adetti. 2013’ün ilk yarısına bakıldığında kaza tespit tutanağında yılsonu rakamının, 2011’in de gerisinde kalacağı öngörülebilir.
Trafiğe kayıtlı araç sayısı arttı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine bakıldığında, yılın ilk yarısında trafiğe kayıtlı araç sayısı, 2012’nin tamamına göre tam 435 bin 680 adet arttı. 2012’de Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısı 17 milyon 33 bin 413’ken, bu yılın ilk 6 aylık döneminde söz konusu rakam 17 milyon 469 bin 93 adede yükseldi. BUGÜN
Haber Kaynağı: sigorta haber
Ekonomi hızlı büyüdü, sektörde 7 ayda büyüme hızı yüzde 25 i geçti - 16.09.2013
Türkiye ekonomisindeki yılın ikinci çeyreğindeki hızlı büyüme ve otomotiv sektöründeki canlılık, sigorta sektörüne de olumlu yansıdı. Sektör ilk 7 ayda, yılın ilk yarısında yakaladığı yüzde 24,81’lik büyümeyi de geride bırakarak yüzde 25,81 büyüdü.Türkiye ekonomisindeki hızlı büyüme rüzgarını arkasına alan Türk sigorta sektörü, tam gaz büyümeye devam ediyor. 2013 yılının ilk yedi ayında sektör, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 25,81 büyüdü. Yıllık enflasyonun, tüketici fiyatlarında yüzde 8,3 (2012 Haziran-2013 Haziran dönemi TÜFE oranı) olduğu dikkate alındığında sektörde reel büyüme yüzde 15,35 olarak gerçekleşti. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) açıkladığı verilere göre, ocak-temmuz döneminde hayat dışı (elementer) sektör yüzde 25,06 büyürken, hayat branşındaki büyüme ise yüzde 30,37 olarak gerçekleşti. Sektör ilk 7 ayda, ilk 6 ayda yakaladığı yüzde 24,81’lik büyümeyi de geride bıraktı. Sigorta sektöründe yılın ilk 7 ayındaki büyümenin kısa analizini yapacak olursak, sektördeki büyümede en başta Türk ekonomisindeki performans etkili oluyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) son açıkladığı verilere göre, ekonomi yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin de üzerinde yüzde 4,4 büyürken, yılın ilk yarısındaki büyüme ise yüzde 3,7 oldu. 2013 yılının tamamında yüzde 3’ün üzerinde büyümesi beklenen ekonomi, sigorta sektörünü de olumlu etkiliyor.
Miktardan çok fiyat etkili
Ekonomi yanında, faiz ve kurdaki yükselişe rağmen büyümeyi sürdüren otomotiv sektörü de trafik (kara araçları sorumluluk) ve kasko sigortası (kara araçları) satışlarını artırarak, sektördeki büyümede etkili oluyor. Nitekim, Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin (ODD) verilerine göre, otomobil satışları, 2013 yılı ocak-ağustos döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre, yüzde 20,94 artarak 399 bin 429 adete ulaştı. Sektörün yılın 7 ayında hızlı büyümesine karşın, sektördeki büyümede bu yıl trafik sigortaları başta olmak üzere bazı branşlardaki fiyat artışlarının da etkili olduğunu vurgulamak gerekiyor. Nitekim, yılın ilk 7 ayında hayat ve hayat dışı dahil sektörde toplam poliçe adedinin yüzde 4,1 artmış olması büyümenin ağırlıklı olarak fiyat ağırlıklı olduğunu gözler önüne seriyor. Tüm bunların yanında sektördeki büyümede, geçen yılki rakamların düşük olmasından kaynaklanan “baz etkisi”ni de unutmamalı.
Axa liderlik koltuğunda
İlk 7 aylık büyüme branşlar itibariyle incelendiğinde sektörde lokomotif yine kasko ve trafik branşından oluşan “oto” sigortaları. Bunlar içinde de özellikle prim üretimini yüzde 45,64 artıran trafik başı çekerken, kaskodaki büyüme ise yüzde 16 oldu. Oto dışında, yangın ve doğal afetler de yüzde 28,46 büyümeyle dikkatleri çekiyor. Yılın ilk 7 ayında toplam prim üretimini yüzde 30,54 artışla 1 milyar 751.2 milyon TL’ye yükselten Axa Sigorta liderlik koltuğunda oturuyor. Axa’nın ardından, 1 milyar 538.6 milyon TL prim üreten Anadolu Sigorta ve 1 milyar 232.1 milyon TL prim üreten Allianz geliyor. Hayat dışı sektörde Axa, yüzde 14,16, Anadolu Sigorta, yüzde 12,44, Allianz ise yüzde 9,96 pazar payına sahip bulunuyor. Alp SÜER
Haber Kaynağı: sigorta haber
Sigortalı olmak, depremde sizi bir adım öne geçirir - 21.08.2013
Meydana getirdiği etkiler sebebiyle en önemli doğal afetler arasında yer alan deprem, yarattığı doğrudan etki sonucu oluşan direkt ve fiziki zararların dışında, dolaylı zararlara da yol açar. Bu risklere karşı etkin bir önlem almak söz konusu olmamakla birlikte, deprem sonrası risklerin sigorta kapsamında değerlendirilmesi de büyük önem taşır. Sigorta Eksperi Mustafa Nazlıer, Sigortalı Dergisi’ndeki köşe yazısında, deprem sonra yaşadığı deneyimleri ve sigortalı olmanın önemini ele aldı. “Sigortalıların tamamında gözlediğimiz en belirgin husus, depremde sigorta poliçesine sahip olanların maddi ve manevi olarak her zaman bir adım önde olmaları ve bunu çok büyük bir memnuniyet olarak dile getirmeleri olmuştur” diyen Nazlıer’in yazısı şöyle:
“Deprem, yarattığı etkiler sebebiyle en önemli doğal afetler arasında yer alır. Yarattığı doğrudan etki sonucu oluşan direkt ve fiziki zararların dışında, depremin dolaylı zararlara yol açması da kaçınılmazdır. Depremin yıkıcılığını dikkate almadan yangın ve infilak hasarlarının ciddi sorunlar olduğu ülkemizde, yangın ve infilak ile gereği şekilde baş edilemezken, deprem sonrası dolaylı diğer zararların çok daha etkili ve yıkıcı sonuçlar yaratacağı ise tartışmasızdır.
Önceliğine göre; yangın, infilak, yer kayması ve tsunami olarak sıralayabileceğimiz riskler için alınan önlemler de deprem sonrasında etkisiz olacaktır. Özellikle gaz kaçaklarının yarattığı yangın ve infilak riski yüksek seviyelerdeyken, enerji kaynaklarının da deprem sırasında ve sonrasında yangın ve infilakları tetiklediği gözlenmektedir. Sayılan riskler için etkin bir önlem almak söz konusu olmamakla birlikte, deprem sonrası bu risklerin sigorta kapsamında değerlendirilmesi de büyük önem taşır.
Deprem bölgesinde ekspertiz yapmanın kolay olduğu kadar inanılmaz ölçüde spesifik güçlükler yarattığı da bir gerçek. Özellikle deprem sonrası yaşadığı şokun etkisiyle farklı öncelikler içinde olan poliçe sahiplerinin ilk 15 gün için çok iyi niyetli olmaları, sonuç ve çözüm için katkı sağlamaktadır. Ancak zaman geçtikçe sigorta poliçesi ile hiç ilgisi olmayan önceliklerde yaşadıkları güçlüklerin tamamını, kendilerine tüm taraflardan daha fazla özen ve önem gösteren sigorta şirketlerine bir sorun olarak yansıttıklarını gözledik. Farklı kurum ve kuruluşlar ile yaşadıkları tüm sorunları gerekçe gösterdikleri gibi, deprem sonrası hiçbir yerden göremedikleri ilgi ve alakayı sigorta şirketlerinden gördüklerini söyleyenler çoğunlukta idi.
Ayrıca, sigorta sektörü evrensel tüm bilgileri büyük bir bilinç ile sigortalılara fayda amaçlı sunarken, deprem sonrası kendi görevini veya sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getiren yapı olarak ortaya çıktığına da şüphe yok. Deneyimlerimize göre, deprem sonrası tüm sigortalılara istisnasız en büyük katkı ve faydayı sigorta sektörünün sağladığını ifade edebiliriz.
Deprem hasarlarının yönetimi, tüm hasar yönetimlerinden farklıdır. Yakınlarını ve sevdiklerini kaybetmiş kişiler ile teminat kapsamı ve tazminatı görüşmeden önce rehabilite etmeniz gerekir. Aksi halde doğrudan iş görüşmesi çok soğuk bir yaklaşımdır. Birebir diyalog için empati ve sabır göstermek gerekir. Aksi halde pozitif sonuç amacı, negatif bir finale dönüşebiliyor.
Her şeye rağmen sigortalıların tamamında gözlediğimiz en belirgin husus, depremde sigorta poliçesine sahip olanların maddi ve manevi olarak her zaman bir adım önde olmaları ve bunu çok büyük bir memnuniyet olarak dile getirmeleri olmuştur.
Olası bir afete karşı eksper sayısı yeterli değil
Gelelim, olası bir Marmara Depremi’nde hasar görecek yapılara yönlendirilecek eksper sayısının yeterli olup olmadığı konusuna. Bu sayının yeterli olması olanaklı değil. Van Depremi üzerinden örneklemek gerekirse; 2011 yılında yaşanan deprem için DASK’ın verdiği yaklaşık bilgilere göre 80 bin konutun 7 bin 500 adeti sigortalı ve 120 milyon TL tazminat ödendiğidir.
Bu bilgiler ve diğer sektör bilgilerine kısmen göz atarak şu saptamaları yapabiliriz:
- Van ilinde bulunan 80 bin konut İstanbul’da küçük bir mahalle ölçeğindedir. Tüm ülke Van için seferber olmuşken, sadece konut hasarlarının tespiti bir yıldan fazla bir zaman almış. Marmara Bölgesi için aynı düşünce ve yapı ile sonuç alınmak istenir ise tespitler bitmeyeceği gibi yarattığı olumsuz etkilerin depremden daha yıkıcı olacağını ifade edebiliriz.
- Eksper sayısından daha çok nelerin niçin ve nasıl yapılacağı önceden saptanmadan, uygulama ve fikir birliği sağlanmadan ekspertiz koordinasyonuna başlanması halinde eksper sayısının hiç önemi olmayacağını gözlemliyoruz. Planlama, koordinasyon ve eğitim olmadan hiçbir organizasyon faydalı sonuç yaratamaz.
- Eksperlerden deprem öncesi ve sırasında ne şekilde faydalanılacağının henüz farkındalığında olunduğunu sanmıyorum. Bu yüzden sayısal bir sorundan önce daha ciddi sorunların aşılması gerek.
- Eksperlerin çoğunun konut dışı hasarlara yöneleceğinin bilinmesi gerek.
Koordinasyon eksikliği büyük bir hata
Küçük bir hatırlatma yapmak gerek. Milli Reasürans’ın profesyonel ve yüksek seviyeli katkıları ile DASK kuruluşunda akademisyenler ile çalışma yapılarak temel çalışmalar başlatılmıştı. Gerçekten sigorta sektörünün risk gerçekleşmeden önceki süreç konusunda en başarılı çalışmalarından birisi diyebiliriz. Bugüne kadar hiçbir katkı ve ilerleme sağlanmadı. Sonrası olmayan bir çalışma olarak kaldı. İyi bir başlangıcın sürdürülemediğini görüyoruz. Geçen süre 10 yıl…
Çok büyük bir eksikliği dikkate almak gerek. Ülkemizde ‘Yapı Stok Analizi’ yok. Marmara Bölgesi dahil hiçbir bölgeye ait bu tür bir analize sahip değiliz. Taban bilgi olmadığı gibi kentsel dönüşüm projelerinin TOKİ ile birlikte konut piyasasında yüksek değişim yarattığı aşikar. 7 bin 500 sigortalı konutu mevcut eksperler ile koordine edemezken, Marmara Depremi’nde eksper kullanmak çok zor. Eksperlerin konut dışı sigortalı kıymetler için görev alacakları da kesin. Bu durumda eksperler ile deprem öncesinde hiçbir işbirliği yapılmaması şaşırtıcı. Bu konuda daha iyi bilgi ve tecrübeye sahip bir başkası yokken halen koordinasyon yapılmaması büyük bir hata ve eksiklik.
Özetle bir fikir ve öneri olarak olası Marmara Depremi öncesinde;
- Tüm bölgenin ‘Yapı Stok Analizi’ yapılmalı,
- Bölgede bulunan eksperlerin dışında diğer tüm eksperler Marmara Bölgesi’nde önceden belirlenen alanları incelemeli,
- Yapı Stok Analizi için de eksper sayısı yeterli olmayacağından özellikle üniversitelerin ilgili bölümlerinde bulunan öğrenciler de kullanılarak tüm bölgenin Yapı Stok Analizi yapılmalı,
- Analiz formu içeriği iyi planlanarak, tüm sigorta sektörüne hizmet edecek veriler alınmalı,
- PML hesapları için kesin ve gerçeğe en yakın veri analizi olacağından tek bir kez yapılan analiz sonrasındaki değişimlerin güncellendiği yapı oluşturulmalı,
- Analiz formu içeriğinde eylem planları, kurtarma çalışmalarına yönelik veriler gibi yan bilgiler mutlaka alınmalı,
- Devlete ait diğer kurum ve kuruluşlarda bulunan veriler ile bütünleşecek bir analiz yapılmalı. Örneğin; Emlak Vergisi Beyan verilerin karşılaştırılması, Tapu kayıtlarının karşılaştırılması vb.,
- Alınan veriler bir yazılım ortamında derlenmeli,
Kısaca özetlemek gerekirse; reel verilerin doğru yöntemler ile derlenmesi sonrasında işlenerek kullanılmasının, projelendirilerek tesis edilmesinin şart olduğunu düşünüyorum. Aksi halde eksperli veya ekspersiz modellemeler ile sonuç almak olanaksız.
Yeni Zelanda Depremi’nde sigorta şirketlerinin hiçbir hasar tespitine gerek duymadan motosikletli ekipler ile çek dağıtarak tazminat ödemelerini ise mevcut yapımız ile açıklayamayız…”
Haber Kaynağı: sigorta haber
Yeni nesile sigortanın ihtiyaç olduğunu anlatacak fırsatımız hâlâ var - 20.08.2013
Türkiye’de sigorta sektörünün sorunları denilince akla ilk olarak fiyatlar, zararlar gelir. Eureko Sigorta Genel Müdürü Okan Utkueri de bu görüşü destekleyenlerden. Ancak Utkueri, tüketicinin sigortayı ihtiyaç olarak görmediğinin altını çizerek, Türk sigorta sektörünün en büyük sorunun tüketicinin bu tutumu olduğunu belirtiyor. Utkueri, tüketicinin kendisini ne tür risklerin beklediğini bilmediğini, sigorta sistemi ve ürünler hakkında bilgi sahibi olmadığını söyleyerek, “Tüketicinin ne işe yaradığını bilmediği bir ürünü satınalma refleksi göstermesini beklemek doğru değil” diyor.
Utkueri, bu noktada sektörün mesafe alsa da hız kazanması gerektiğine vurgu yaparak, “Mevcut jenerasyonu muhtemelen kaybettik, ama yeni jenerasyonlara kendimizi anlatma fırsatımız hala var” şeklinde konuşuyor. Utkueri, sektörün kendisini daha iyi anlatmak için sosyal medya gibi daha geniş kitlelere sesleneceği alanlarda var olması gerektiğini belirterek, “Sektör olarak bunlara kafamızı yormamız lazım” diyor.
Kasko, düzenlemelerle şeffaf bir yapıya kavuştu
Trafik ve kasko sigortalarında yapılan düzenlemeler konusunda tüketicinin yanlış algıya kapıldığını belirten Utkueri, “Ulusal basında son bir yılda ‘Kaskoda genel şartlar değişti, fiyatlar artacak’ şeklinde çıkan haberlerde de gördüğüm üzere, hatalı bir algının oluştuğunu gözlemledim. Böyle bir varsayıma nasıl kapılındı, anlamış değilim…” diyor. Kasko sigortalarında yapılan düzenlemelerin birçok açıdan pozitif etkiler taşıdığını söyleyen Utkueri, “Düzenlemeler ile daha şeffaf, sağlıklı, kuralları net tanımlanmış bir yapıya dönüldü. Örneğin, ürün grupları netleşti. Dolayısıyla tüketici, ürünün ismine bakarak ürün hakkında bilgi sahip olabiliyor. Üstelik bu anlamda bir fiyat artışı da yok” şeklinde konuşuyor.
‘Trafik’te fiyat artışının nedenleri var
Trafik sigortasının, Türkiye’de en geniş kitlelere hitap eden ürün olduğuna dikkat çeken Utkueri, bu üründe fiyatların artmasının birkaç nedeni olduğuna vurgu yapıyor. 14 milyondan fazla poliçenin olduğu trafik sigortası branşında limitlerin, Kaza Tespit Tutanağı uygulaması ile kaza frekanslarının arttığını belirten Utkueri, kaza frekansı artışında kontrolsüzlüğün sebep olduğu suistimallerin de olduğuna dikkat çekiyor. Utkueri, trafik sigortasında fiyat artışına neden olan diğer etmenleri şöyle sıralıyor: “Bedeni tazminatların etkisi arttı. Tedavi giderleri ile Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından gelen ve keza rezervlerden gelen ciddi bir etki var. Hepsi üst üste gelince rakamlar bir anda değişti.”
Şu anda trafik sigortasında alınması gereken primlerin alındığını belirten Utkueri, Batı’da da trafik sigortası primlerinin kaskodan daha fazla olduğunu söylüyor. Bir önceki dönemin indirimli bir dönem olduğunun altını çizen Utkueri, müşteri açısından bakıldığında da geçmiş fiyatın teknik fiyat olarak düşünüldüğünü ve şu anda inanılmaz bir zam olduğu şeklinde bir yansıma yaşandığını belirtiyor. Utkueri, “Trafik sigortası kasko kadar oldu deniyor. Aslında olması da lazım. Kaskoda aracın bedeli ile sınırlısınız. Bu tarafta verdiğiniz teminat çok daha yüksek. Ölüm durumunda ödenen tazminatların ne düzeylere çıktığını görüyoruz” diyor.
Sektörün kârsızlık sorunlarından biri olarak gösterilen bedeni hasarlar ile ilgili görüşlerini aldığımız Utkueri, en büyük sıkıntılardan birinin bedeni tazminat hasarı hesaplama sürecinin net olmaması olduğunu söylüyor. “Bir diğer nokta da suistimallerin olması. Bu durum çok tehlikeli ve olmaması lazım” diyen Utkueri, oto sigortaları alanında Türkiye Sigorta Birliği nezdinde yürütülen kapsamlı bir çalışma olduğunu da sözlerine ekliyor. Utkueri, “Mahkemelere kurulacak sistemin tüm paydaşlara iyi anlatılması ve onlardan da kabul gören bir uygulamanın kurulması çok önemli” diyor. Batı’nın da 10 yıl önce aynı süreçten geçtiğine dikkat çeken Utkueri, Batı’da bulunan çözümler ve verilerden faydalanılması gerektiğini söylüyor.
Geçtiğimiz sene birçoğumuz duvara tosladı
Bilançolar ve kârlar üzerinde trafik sigortasının rolünün ve payının arttığı bir dönemde olduklarını belirten Utkueri, trafik sigortasının en büyük özelliğini ise sonuçlarının uzun bir zaman diliminde ortaya çıkması olduğunu söylüyor. Trafik sigortasında sonuçların görülmesinin üç, dört yıla çıkabileceğini vurgulayan Utkueri, “2013 yılı için sektör büyümede iyi gidiyor. İlk çeyrek sonuçları finansallarda pozitif, teknik kâr var. Ancak bence artık anlık, bir çeyrek, bir yıl gibi süreçlere bakarak değerlendirme yapmamamız gerekiyor. Arkasındaki etkenler nelerdir, bunlara bakılmalı” diyor. Poliçe sayısındaki artışın son iki üç yıldır bir trend oluşturduğunu belirten Utkueri, “Geçen yıl trendin yukarı doğru kayması ile birçok kişi ‘duvara toslamak’ dediğimiz şeyi yaşadı. Trendin biraz yukarı doğru kayması bence beklenen bir şeydi. Ama önemli olan bu trendin ne kadar süreceği. Yoksa kâra geçtik diyerek gevşememiz gerekir” diyor.
Sektör için kârın çok önemli olduğunu ancak önemli olan birçok kriterin de olduğunu belirten Utkueri, bu kriterleri şöyle sıralıyor: “İş stratejisi, iş yapış modelleri, yeni stratejiler hayat geçirebiliyor muyuz, yeni bir ürün ortaya koyup yeni müşterilere ulaşabiliyor muyuz, kendimizi farklılaştırabiliyor muyuz, tabana yayılabiliyor muyuz, stratejik analizler yapabiliyor muyuz bunlarla bakıyor olmalıyız.”
Havuzdaki suyun dengesi, sigortacının işi
Sigortacılık mesleğinin bir havuz yönetim işi olduğunu belirten Okan Utkueri, “Bu havuza giren su miktarını, çıkan suya göre organize edemezseniz o havuz zaten kurur. Kurursa da kimse oradan faydalanamaz” diyor. Sigortacıların görevinin, bu havuzun suyunu gerekli seviyede tutarak, ihtiyaç anında herkese yardımcı olmak olduğunu belirten Utkueri, “Sistem ne kadar ekonomik olursa, ne kadar suistimallerden arındırılırsa, ne kadar daha az maliyetli bir yapı kurgulanabilirse bu otomatik olarak sigortalılara düşük prim olarak yansıyacaktır. Tersi durumda da ister istemez sigortalılara yansıyacak. Aslında sigortalılar sistemi bilseler, neyin ne için olduğunu daha rahat kavrayabilecekler” diyor.
Sigorta, anlık bir refleks olarak görülmemeli
Gezi Parkı olaylarının sigorta sektörüne etkilerini de sorduğumuz Okan Utkueri, eylemlerin finansallarda yaratacak bir etkisi olmadığını belirtiyor. Toplum olarak başımıza bir olay geldiğinde sigortaya sığındığımıza dikkat çeken Utkueri, olay olduktan sonra sigorta için geç kalındığını belirterek, “Bir yerde deprem olduktan sonra hemen deprem sigortasını hatırlamaya çalışıyoruz. Artık anlık reflekslerden sıyrılmalıyız. Afetlerin, sabah kalkıp elimizi yüzümüzü yıkamamız gibi hayatımızın bir parçası olduğunu ve başımıza birçok riskin gelebileceğini kabul etmeliyiz. Bu riskleri bertaraf etmek için sigorta dediğimiz sistemden faydalanmamız lazım. Olay olduktan sonra geç kalmış oluyoruz. Riskin ani, beklenmendik ve harici olması gerekir. Yoksa sigortalanabilir bir risk değildir. Zaten olacağı kesinse sigortalanabilir bir riskten bahsetmiyoruz. Kazayı yapmadan, eve hırsız girmeden poliçeyi yaptırmamız lazım. Bu konuda yapılacak bilgilendirmelere sadece şirketlerin değil aracıların ve tüm paydaşların destek olması lazım” şeklinde konuşuyor.
KOBİ’ler için sigorta ‘olmazsa olmaz’
Okan Utkueri, Türkiye’nin sigorta üretiminin bireysel ve Küçük ve Orta Boy İşletmeler (KOBİ) segmentlerinde büyümesi gerektiğini öngördüklerini söylüyor. Utkueri, Türkiye’de ciddi sayıda KOBİ bulunduğunu, istatistiki olarak olmasa da bu KOBİ’lerin önemli bir kısmının sigortasız olduğunu hatırlatıyor. Eureko olarak, bu kitleye hitap eden teminatları ve kapsamları belirlenmiş paket ürünler sunduklarını belirten Utkueri, “Ekonomik koşullar itibarıyla birçok firma bireylerde de olduğu gibi ayı ucu ucuna getiriyor. Özkaynakları kuvvetli değil, iş yerindeki olası yangın, hırsızlık gibi olaylarda onu kendi cebinden karşılayacak imkanı yok. Dolayısıyla bir güvenceye ihtiyacı var. O güvenceyi de sigorta ile sağlayacak” diyor. KOBİ segmentindeki iş yeri sahipleri açısından sigortanın olmazsa olmaz unsurlardan biri olduğuna vurgu yapan Utkueri, “Bu alanda KOBİM Garanti’de diye bir ürünümüz var. İçerisinde farklı seçenekler var. Çok standart, limitler belli, teminatlar net. Dolayısıyla küçük bir işletmesi olan herkese hitap eden bir paket. Bu ürünümüzü de banka kanalıyla daha yaygın bir müşteri kitlesine yetiştirmeyi hedefliyoruz” şeklinde konuşuyor. Seval KARACA/SİGORTALI
Haber Kaynağı: sigorta haber
Acenteler Zirvesi, sigorta sektörünü bir araya getiriyor - 19.08.2013
Sigorta sektörünün önemli zirvelerinden biri olan ve bu yıl 9’uncusu gerçekleşecek Türkiye Sigorta Acenteler Zirvesi, sektörü bir araya getirecek. ‘Acentelerin Geleceğine Bakış’ konulu zirve, sigorta şirketleri genel müdür ve yöneticileri, acenteler, il ticaret sanayi odaları sigorta meslek komitesi başkan ve üyeleri, Türkiye’deki tüm il sigorta acenteleri derneği başkan ve yöneticileri, Türkiye Sigorta Acenteleri Federasyonu (TÜSAF) Yönetim Kurulu üyeleri ve Sigorta Acenteleri İcra Komitesi (SAİK) Yönetim Kurulu üyelerinin yanı sıra sektörle ilgili önemli kişi ve kurumları buluşturacak. Zirve’nin açılış konuşmasını ise Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yapması bekleniyor. Ev sahipliğini İstanbul Sigorta Acenteleri Derneği’nin (İSAD) gerçekleştirdiği zirvenin sponsorluğunu ise Anadolu Hayat Emeklilik, Oto Analiz, Millenicom ve Demos Fuarcılık üstleniyor.
Haber Kaynağı: sigorta haber
Alternatif arayan Y jenerasyonu ile dijital sigortacılık geliyor - 12.08.2013
1980 ve 1999 yılları arasında doğan bireyler Y kuşağını oluşturuyor. Yani ülkemizin yüzde 35’i bu kuşağı temsil ediyor. SAP Türkiye satış Direktörü Bülent Karal çalışma hayatına atılan bu jenerasyonun alternatifler aradığını söylüyor. Sigorta sektöründe de çalışan bu kuşağın hasardan, poliçeden beklentisinin farklı olduğunu dile getiren Karal, “Y jenerasyonu her şeyi internetten yapmak, sosyal medyayı kullanmak, tabletlerle çalışmak, karşılaştırma yapmak istiyor” diyor. Karal bu jenerasyonun sigorta satışını mobil ortamlara çıkaran, sosyal medya ile iletişimde olan bir sigortacılık türü ‘dijital sigortacılık’ ile anılmaya başladığını belirterek, “Ülkemizde şu anda böyle bir model yok. Ancak Türkiye’de de bu konu oldukça gündemde” şeklinde konuşuyor. Karal, dijital sigortacılık alanında projeler yürüten sigorta şirketleri olduğunu ve çok yakın zamanda bu projelerini de duyuracaklarını sözlerine ekliyor.
“Transformasyon dönemindeyiz”
Sigorta şirketlerinin teknoloji ile çok yakın bir ilişki içinde olduğunu belirten Karal, hasar sürecinin iyileştirilmesi, şüpheli hasarların yakalanması ve otomasyonun sağlanmasının ana konuları olduğunu söylüyor. Bunun dışında sigorta şirketleri yöneticilerinin raporlamalara önem verdiğini belirten Karal, “Günümüzde artık yöneticilerimiz günlük, anlık, dakikalık hareketleri görmek istiyorlar. Dolayısıyla şirketimizi gerçek zamanlı gözlemleyebileceğimiz kokpitler, analiz ve raporlama araçları, bizim diğer ikinci önemli konumuz olarak gündeme gelebilir” diyor. Sigorta şirketleri için bir diğer önemli kalemin insan faktörü olduğunu hatırlatan Karal, tüm kullanılan teknolojilerin haricinde personel eğitimlerinin ayrı bir yerde durduğunun altını çiziyor. Karal, muhasebe kanadında ise teknolojinin yerini şöyle özetliyor: “Mali işlerimizi daha iyi yönetelim dediğimizde şirketimizin muhasebesi, kârlılığı ya da yeni gelen düzenlemeler ile Avrupa’daki Solvency II dediğimiz düzenlemelerin Türkiye’ye yansımaları risk yansımaları tüm muhasebe gruplarımızda değerlendiriliyor.” Karal, sorunların çözümünde teknolojinin daha fazla kullanılması ile sigorta sektörünün bir transformasyon dönemi içinde olduğunu belirterek, “Sektör, teknoloji odaklı bir dünyaya doğru ilerliyor” diyor.
Sektör, Y jenerasyonuna reaksiyon vermeye başladı
Transformasyon sürecinin aslında tüm dünyada gerçekleştiğini söyleyen Karal, bu süreçteki üç önemli dönüşümün Y jenerasyonunun isteklerini de tetiklediğini ifade ediyor. Bu üç önemli dönüşümü; bilgisayarlardan mobil cihazlara geçiş, disklerden hafıza kartlarına geçiş ve veri merkezlerinin bulut ortamına geçişi olarak sıralayan Karal, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Mobil cihazlara geçiş ile örneğin her şeyimizi akıllı telefonlardan halletmeye başladık. Şu anda mobil cihaz sayısı normal desktop sayısını geçecek gibi görünüyor. Disklerden hafıza kartlarına geçerek, gerçek zamanlı ve anında karar vermeye başladık, bekleme süreleri ortadan kalktı. Artık dünkü veriye ‘geç’ diyoruz. Dünyada standartlaşma ile birlikte büyük veri merkezlerini bulut dediğimiz merkezi şebeke ortamlara taşıyarak, merkezi hizmetlerle hem hizmet maliyetlerini düşürdük hem hızlı cevap verebiliyoruz.” Bu dönüşümlerin hızlı bir şekilde devam ettiğini belirten Karal, sürecin Y jenerasyonunun isteklerini tetiklediğini söylüyor. Karal, sigorta sektörünün de bu isteklere reaksiyon vermeye başladığının altını çizerek, birden fazla firmanın bu konuda yatırımlarını sürdürdüğünü ve bu alandaki çalışmalarının duyurularını kısa bir zaman içerisinde yapacaklarını yineliyor.
Dijital sigortacılık, çarpı iki demek
Dünyada hızla süren dönüşüm sürecine günlük yaşamımızda gazetemizi elektronik okuyarak, market alışverişimizi internet üzerinden yaparak, tatilimizi elektronik ortamdan satın alarak ayak uydurduğumuzu söyleyen Karal, sigortacılığın elektronik ortama taşınmasının tüm sigorta şirketleri için yeni bir proje, yeni bir kanal oluşturduğuna dikkat çekiyor. Karal, “Dijital sigortacılık, çarpı iki demek. Dijital dünyaya giren şirketlerin, büyümelerini kat kat artıracaklarını görüyorum” diyor.
Acenteler de sürece dahil olmalı
Sigorta sektörünün ana satış kanalını acenteler oluşturuyor. Dijital sigortacılık ile acentelerin rolünde nasıl bir değişiklik olacağına yönelik sorumuzu da yanıtlayan Karal, acentelerin de dijital dünya içerisinde bir yeri olması gerektiğinin altını çiziyor. Acentelerin farklı bir yerde olduğunu ve sürekliliğini devam ettireceğini belirten Karal, şirketlerin elektronik ortama geçince ‘acentemize ne deriz’ noktasında çelişki yaşadığını söylüyor. Dijital sigortacılığa dönüşümün tüm branşları günümüz itibarıyla belki çok etkilemeyeceğini belirten Karal, acenteler ve dijital ortamın birbirlerine zarar vermeden paralel olarak ilerleyerek büyüme anlamında itici güç sağlayacağını belirtiyor. Karal, “Arzu edilen Avrupa, Amerika standartlarında prim üretimi, yeni kanallarla mümkün olabilir. Bu iki kanalın birbirlerini tamamlayıcı olduğunu ve dönüşüm içerisinde bir noktada birleşerek acentelerin de sürece dahil olacağını düşünüyorum. Zaten olmak da zorunda… “
Artık memnuniyet değil ‘müşteri deneyimi’ var
Müşteri memnuniyeti, hizmet sektöründe faaliyet gösteren tüm kurumlar için olduğu kadar sigorta sektörü için de büyük önem taşıyor. Bülent Karal, yaşanan teknolojik dönüşümle birlikte değişen dünyanın yeni bir kavram kazandığına dikkat çekiyor: Müşteri deneyimi. Elektronik ortam denildiğine sosyal medya gücü ile karşı karşıya kalındığını ifade eden Karal, “Artık memnuniyetten çok deneyim önem kazanıyor. Mobil dünyadan daha fazla yararlandıkça, deneyimden faydalanmayı daha fazla önemsiyoruz” şeklinde konuşuyor. Karal, sigorta sektörünün de hızı ile birlikte müşteri deneyimi ve memnuniyetini harmanlaması gerektiğinin altını çiziyor.
BES’te satış gücünü artıracak çalışmalar yapılıyor
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) tarafında teknoloji trendinin satış gücünü artırmak noktasında olduğunu söyleyen Bülent Karal, BES’te satışın sahada olması ve müşteriye daha fazla temas edilmesi gerektiğini söylüyor. “Sahada müşteriye temas eden satış ekiplerinin daha hızlı öneri sunabilmesi, daha hızlı karar verebilmesi, bu önerilerini mobil cihazları kullanarak vermesi ve sahada hareket hızını artırması gerekiyor. Yani, BES’te pazarlama ve satış kabiliyetlerini artırmak gibi bir teknoloji trendi var” diyen Karal, BES şirketlerinin genç olmaları sebebiyle diğer şirketlere göre yatırımlarının daha fazla olduğunu da sözlerine ekliyor. Seval KARACA/SİGORTALI
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
Sigorta şirketleri, suistimallerin ancak yüzde 15 ini saptayabiliyor - 06.08.2013
Sigorta suistimallerinin, gerek Türkiye gerekse yurt dışında sigorta sektörüne ve tüm sigortalılara ağır bedeller ödettiğini belirten Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Recep Koçak, suistimallere karşı ortak çözümler geliştirmenin gerekli olduğunu vurguladı. Koçak, Avrupa Sigorta ve Reasürans Federasyonu (CEA) verilerine göre sigorta şirketlerinin suistimallerin sadece yüzde 5-15′lik kısmını saptayabildiğini söyledi. Sigorta suistimalinin, haksız kazanç elde etmek amacıyla sigorta şirketlerinin kararını değiştirecek önemli bir gerçeğin gizlenmesi ya da gerçek dışı bir beyan yoluyla sigortacının kasıtlı olarak aldatılması olarak tanımlayan Koçak, sigorta suistimallerinin birçok ülkede vergi kaçakçılığından sonra en yaygın ekonomik suç olarak kabul edildiğini ifade etti. Sigorta suistimalinin, sigorta şirketlerinin sözleşme şartları çerçevesinde, sigortalının ödenmemesi gereken bir hasarı ödetmek amacıyla sigorta şirketine yanlış bilgi vermesi, önemli bir hususun gizlenmesi veya kasıtlı olarak bir hasara sebep olunması şeklinde ortaya çıktığını vurgulayan Koçak, “Bu tarz yanıltıcı uygulamaların sadece araç sigortalarında değil, yangın, sağlık gibi alanlarda karşımıza çıkıyor” dedi. Türkiye’de suistimal ile mücadelenin kanuni altyapısına bakıldığında, sigorta suistimallerinin Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesi kapsamında suç olarak değerlendirildiğini aktaran Koçak, sigorta suistimali şüphesi bulunan kişi ve kuruluşların değerlendirilebilmesi amacıyla Sigorta Suistimalleri Bilgi Sistemi kurulduğunu ifade etti.
En çok kaza tespit tutanağında
Sigorta şirketi bildirimlerindeki suistimal yöntemlerini de aktaran Koçak, “Sektörde en çok kaza tespit tutanağı suistimallerine rastlanıyor. Planlanmış hasar ve ‘vurup kaçtı’ suistimalleri de önemli bir oranda arttı. Sigorta suistimallerinin, gerek ülkemizde gerekse yurt dışında sigorta sektörüne ve tüm sigortalılara ağır bedeller ödettiği açıktır” diye konuştu. Koçak, uluslararası uygulamaların suistimalleri tamamen ortadan kaldırmadığını, Türkiye’de de suistimallerin en aza indirilmesi için sektör paydaşlarının ortak çözümler etrafında toplanmasının büyük önem arz ettiğini söyledi. Basına yansıyan “Milyonlarca Araba Sahibine Ceza Geliyor” haberlerini de değerlendiren Koçak, Birlik olarak böyle bir çalışma içinde olmadıklarını, ancak trafik sigortası yaptırmamanın kanun gereği araç bağlama ile birlikte para cezasına tabi olduğunu, asıl cezanın üçüncü şahıslara verilebilecek zararlara karşı 3 milyon liraya yakın teminat sağlayan bu güvenceden yoksun olarak trafik kazasına karışmak olduğunu ifade etti. haber7.com
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
TSB den, Sigortası olmayan 3 milyon araca ceza haberine ilişkin açıklama - 25.07.2013
Türkiye Sigorta Birliği (TSB), bazı gazete, televizyon kanalı ve haber sitelerinde 22 Temmuz 2013 tarihli yayımlarla başlayan ve 24 Temmuz tarihinde de devam eden ‘Sigortası Olmayan 3 Milyon Araca Ceza’ haberlerine ilişkin bir açıklama yaptı. TSB tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Söz konusu haberlerde, zorunlu trafik sigortası olmayan yaklaşık 3 milyon aracın sahibine cezai işlem yapılacağı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bu araç sahiplerine önce cep telefonu üzerinden uyarı mesajı göndereceği ve SMS masraflarının da TSB tarafından karşılanacağı ileri sürülmüştür.
Söz konusu iddiaların hiçbir gerçekliği yoktur ve Türkiye Sigorta Birliği’nin ‘sigortasız araç sahiplerine SMS gönderilmesine’ yönelik uygulaması da bulunmamaktadır. Bununla birlikte, yakın geçmişte Emniyet Genel Müdürlüğü Trafik Hizmetleri Başkanlığı tarafından ‘Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi ve Eylem Planı’ çerçevesinde, çeşitli kampanyalarla yol kullanıcılarına, trafik kurallarına riayet etme bilincinin yerleştirilmesi hedeflenerek, ‘bilgilendirme amaçlı bir mektup’ gönderilmiş olup, bu mektupta araç muayenesinin ve trafik sigortası yaptırılmasının kanuni bir yükümlülük olduğu hatırlatılmıştır.”
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
Sigortası olmayan 3 milyon araç sahibine ceza - 23.07.2013
Trafik sigortası yaptırmayan yaklaşık 3 milyon araç sahibinin bilgileri Emniyet'e verildi. Emniyet bu araç sahiplerini önce SMS ile bilgilendirip sonra ceza takibi yapacak.
Zorunlu trafik sigortasını yaptırmayan yaklaşık 3 milyon araç sahibi Emniyet tarafından SMS ile bilgilendirilecek. Ardından da cezai işlemlere başlayacak.
ÖNÜMÜZDEKİ HAFTALARDA BAŞLIYOR
Uygulama için Türkiye Sigorta Birliği zorunlu trafik sigortası yaptırmayan araç sahiplerinin bilgilerini Emniyet ile paylaştı.
Türkiye Sigorta ve Reasürans Şirketleri Birliği Bölüm Yöneticisi Şenol Özütürk, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada, 3 milyon civarında zorunlu trafik sigortası yaptırmamış araç sahibinin bilgilerini Emniyet ile paylaştıklarını belirtirken Emniyet'in sigorta yaptırmayanlara önce SMS ile bilgilendirme yapılacağını sonra da Emniyet tarafından cezaların işleme konulacağını söyledi.
SMS'lerin önümüzdeki haftalarda aracına zorunlu trafik sigortası yaptırmayan 3 milyona yakın kişiye gönderileceği bildirildi.
Ardından Emniyet valiliklere sigortasız araç bilgilerini göndererek ceza takibine başlayacak.
EN YÜKSEK ORAN MOTOSİKLETTE
Türk Sigorta Birliği Haziran 2013 rakamlarına göre otomobillerde sigortasızlık oranı yüzde 7,54 oranında. Araç tiplerinde en yüksek sigortasızlık oran yüzde 63,11 ile motosikletlerde bulunuyor.
İstanbul'da sigortasız araç oranı yüzde 8,68 iken Ankara'da bu oran yüzde 11,77 İzmir'de ise yüzde 22,66'ya yükseliyor.
Haber Kaynağı: Hürriyet gazetesi
Osmanlı' da sigorta dinen caizdir sesleri. - 19.07.2013
Araştırmacı-Yazar Fatih Kahya, Sigortalı Dergisi’ndeki köşe yazısına Osmanlı Dönemi’nde sigorta ve din ilişkisine dair yapılan açıklamaları taşıdı. Şeyhülislamlıktan alınan fetvalarda sigorta yaptırmanın caiz olduğunun belirtildiğini söyleyen Fatih Kahya, Osmanlı Dönemi’nde sigortacılığa esnek bakanların görüşlerine de köşesinde yer verdi. Fatih Kahya’nın yazısı şöyle: “Bir önceki yazımızda Osmanlı Dönemi’nde sigorta konusunda şeyhülislamlıktan alınan fetvalar ve sigorta aleyhinde görüş bildiren din adamlarının görüşlerine yer vermiştik. Bu yazımızda da sigorta din ilişkisinde, sigorta lehinde görüş bildiren kişilerin görüşlerine yer vereceğiz. 1911 ve 1913 yıllarında sigorta şirketlerinin yönlendirmesi ile şeyhülislamlıktan alınan fetvalarda; “sigorta şirketinin merkezinin yurt dışında olması, herhangi bir zarar durumunda şirketin tazminatı rızası ile ödemesi şartıyla sigorta yaptırmanın caiz olabileceği belirtilmiştir. Bazı din adamları da bu görüşü desteklemişlerdir.
Bu görüşlerden farklı olarak sigortacılığa daha esnek bakanlar da olmuştur. Mısır müftüsü Muhammed Abduh, Amerikan The Mutual Life Insurance Şirketi Müdürü’nün sigortanın dinen caiz olup-olmadığına dair sorusuna; “…zikredildiği şekilde bu şahsın bu şirket ile bir meblağ vermek hususundaki anlaşması zımni şirketin bir çeşidini husule getirir. Bu ise caizdir. Bu şahıs için ticarette hasıl olan kâr ile birlikte malını almasına bir engel yoktur. Şayet bu adam tespit edilen müddet içinde ölürse, şirket de onun verdiği parayı işletmişse, mirasçılarının veya malında tasarruf hakkı olana mevcut ödeme borcunu ifa etmişse, ticaretten elde edilen kârı ile birlikte zikredildiği şekilde meblağı öderler” şeklinde cevap vermiştir.
Vakanüvis, Mecelle’nin hazırlayıcısı Ahmet Cevdet Paşa sigortanın dinen caiz olduğunu ve sigorta kavramının Osmanlı’da henüz tanınmadığını düşünür. Paşa, Avrupa’daki bazı uygulamalardan örnekle; Londra gibi Avrupa’nın bazı gelişmiş şehirlerinde yangınlar sebebiyle ortaya çıkan hususi zararların, güven içinde yaşamayı arzu eden insanlar arasında bölüştürüldüğü, bu usulün, İstanbul’da ekmekçi esnafı arasında uygulanan sisteme benzediği, ekmekçi esnafından birinin mevcut zahiresinin yanması durumunda zararın, diğer fırınlara bölüştürülüp yerine sağlam zahire verildiği, böylece zarar, ortaklaşa karşılanarak esnafların birbirlerini korudukları, ancak geneli içine alan yangınlar sebebiyle ortaya çıkan zararlar için henüz böyle bir uygulama olmadığını ifade eder.
Halim Külünk; Osmanlı toplumunda içtimai, iktisadi her iş ve her meselenin Şeyhülislam’a beğendirilmesinin gerektiğini ifade eder. Allah’ın takdirine karşı alınacak tedbirlerin küfürden sayıldığı, hikmetin Allah’ın tecellisinde olduğu, tevekkülün her Müslüman için en büyük servet ve teselli noktasına sokulduğu, bir Müslüman’ın hayatını sigorta ettirmesinin gayretullaha dokunacağına inanıldığını söyler.
12.11.1991 tarihinde Dünya Gazetesi’nden Zuhal Özoktay’la yapılan söyleşide, “Dini inançların, hayat sigortalarının gereği gibi gelişmemiş olmasında büyük etkisi olduğu söylenir, siz ne dersiniz?” sorusuna Bedi Yazıcı, “Bu tutarsız iddiayı senelerdir duyarım. Her defasında da 1911 tarihli bir fetvadan söz edilir. Halbuki, dikkatle okunursa görülür ki, fetva emininin din açısından yasak saydığı -çoğunun sandığının aksine- Müslümanların hayat sigortası yaptırmalarının değil, bunu milli sigorta şirketlerinden satın almalarıdır. Şaşılacak şey değil mi? Ama gerçek bu. Öyle olmasa Müslüman Türklerin yabancı kökenli şirketlerden sigorta satın almalarında dini bir sakınca olmadığı hatta “Ey ümmet-i Muhammed, hayat sigortalarınızı Kayseriliyan Efendi’nin, merkezi Paris’te bulunan Fransız Union şirketine yaptırınız” der gibi fetva verir miydi Molla! Ne demiştim. Haçlı ordularının beşinci kolu.”
Mavi boncuk ve pabuç yangından korur mu?
Osman Nuri Ergin’in Mecelle-i Umûr-u Belediye adlı çalışmasında; Müslüman tebaanın içinde bulunduğu durum ve yangınlar karşısındaki tutumları şu şekilde yer bulur: “Yeni bir ev yapıldığında bunun en göze çarpacak yerine eski bir pabuç ile mavi boncuklar ve saçağın altına da “Maşallah”, “Ya Hafız”, “Tevekkeltü alallah”, “Ya malikel mülk”, “Fallahu hayrun Hafızen ve hüve erhamürrahimin” gibi kelimeleri içeren levhalar asarak tehlikelere karşı Allah’ın himayesine havale edilmiştir. Hâlbuki pabuç, levha vs. asarak mülkün yanmamasını istemek İslam dininin esasına aykırıdır. Çünkü pabuç ve boncuk âdeti batıl dinlere inanan milletlerden Türklere geçmiştir. Hakiki bir Müslüman’ın bu hurafelerden medet umacağı şüphelidir. Levhalara gelince, Allah’ın yanma özelliği verdiği ahşaba bir levha asmakla aksini istemek sünnetullaha (Allah’ın adetine/eşyanın yaratılışına) muhalefet etmektir. Müslümanlar ne zaman taş, tuğla, çimento ve demirden bina yaparlar ve üzerlerine de bu levhaları asarlar işte asıl Allah’a tevekkül ve kadere iman o zaman doğru olur. Ayrıca yangının şiddetle devam ettiği sırada söndürmek için su yetiştirmek ya da maddi tedbir almak yerine bazı kimseler üzerinde çeşitli dualar yazılı olduğu levhalarla evin damına çıkıp yangına karşı çıkmışlardır. Müslümanlar böyle yanlış yollara gidip günaha gireceklerine, sigorta günah olsa bile ki buna ihtimal veremiyorum, hiç olmazsa günaha girmeyi seçerek maddeten zarardan korunmaları gerektir. Bunun şer’i ciheti ulemaya, iktisadi cihetinin teemmülü milli servetin muhafaza ve artırmasıyla alakadar olması lazım gelenlere terettüp eder.” Osman Nuri Ergin bu ifadelerle, Müslüman halkın da malını koruma güdüsüyle hareket ettiğini ancak dini kaygılarla sigortadan çok, farklı metotlara müracaat ettiğini belirtmektedir.”
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
Türk insanı en çok hırsız ve yangından korkuyor - 18.07.2013
Yaz tatili nedeniyle evlerimizden tatil beldelerine doğru yol alırken, Aksigorta’nın yaptırdığı bir araştırma, Türk toplumunun yaşadığı mekanları, uzak kaldığı dönemlerde en fazla hırsız ve yangından korumak istediğini ortaya koydu. Araştırmaya göre, her 5 haneden 1’i hırsız mağduru, en popüler para ve ziynet eşyası saklama yerleri ise gardrop, şifonyer, komodin ve kasalar.Üç kişiden biri evinden uzak kaldığı dönemde risklere karşı sadece ‘kapısını kilitleyerek’ önlem alırken, erkekler ise evini ‘komşuya emanet etmeyi’ tercih ediyor. Toplumun yüzde 26’sı hiçbir önlem almazken, sadece yüzde 5’i önlem olarak ev-eşya sigortası yaptırıyor.
Aksigorta’nın, Araştırma Şirketi Ipsos’a yaptırdığı CATIBUS yöntemi ile İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Gaziantep, Bursa, Kayseri, Malatya, Balıkesir, Samsun, Erzurum ve Trabzon’da yaşayan 15-60 yaş grubuna dahil toplam 600 tüketici ile gerçekleştirilen araştırmaya göre, Türk halkının yüzde 34’ü evini hırsızlık riskine, yüzde 36’sı yangın riskine karşı korumak istiyor. Hırsızlık ve yangın riskini, yüzde 19 ile deprem riski takip ediyor.
Araştırmaya göre, yangın korkusu 30 yaş üzerinde daha baskın iken, hırsız korkusu 15-19 yaşlarında daha sık (yüzde 49) görülüyor. AB sosyo-ekonomik segmentinde deprem korkusunun yüzde 23 oran ile diğerlerine göre daha yoğun olduğunun saptandığı araştırmaya göre, D ve E sosyo-ekonomik segmentinde yüzde 14 ile en düşük seviyede bulunuyor.
Toplumun yüzde 64’ü nakit ve ziynet eşyalarını evinde saklıyor
Aksigorta’nın araştırması, beş haneden birinin hırsız mağduru olduğunu ortaya koyarken, toplumun yüzde 64’ünün nakit ve ziynet eşyalarını evinde sakladığını belirledi. Nakit ve ziynet eşyaları için en popüler saklama alanlarının başında ise yüzde 11 oran ile gardırop/şifonyer/komodin yer alırken, bunu yüzde 10 ile kasa, yüzde 6 ile yatak bazası takip ediyor.
Üç kişiden biri sadece kapısını kilitleyerek önlem alıyor
Aksigorta’nın araştırmasına göre her üç kişiden biri evinden uzak kaldığı dönemlerde tek önlem olarak kapısını kilitliyor. Araştırmaya katılanların yüzde 26’sı risklere karşı hiçbir önlem almadığını dile getirirken, yüzde 14’ü kapısına çift kilit takıyor, yüzde 13’ü komşusuna emanet ediyor, yüzde 10’u alarm taktırıyor ya da var olan alarm sistemini aktive ediyor. ‘Komşuya emanet etme’ yöntemi, kadınlara (yüzde oranla erkeklerde (yüzde 17) daha fazla tercih edilirken, risklere karşı sigorta ile önlem almayı tercih edenlerin oranı ise sadece yüzde 5.
“Risklerinizi düşük primlerle sigortaya emanet edin”
Türk halkının evlerini en çok yangın ve hırsızlığa karşı korumak istediğinin altını çizen Aksigorta Pazarlama Direktörü Gürsal Gürarda, ayda 25 TL’den başlayan primlerle ev ve eşyalarının teminat altına alınabildiğini belirtti. Özellikle tatil dönemlerinde artan endişelerin giderilmesi için ev ve eşyaların, hırsızlığın yanı sıra yangın, deprem, her türlü su baskını konusunda da güvence altına alınması gerektiğini dile getiren Gürarda, “Son bir yılda Aksigorta olarak, 2 milyon 126 bin 927 TL yangın hasarı, 2 milyon 591 bin 860 TL hırsızlık hasarı ödedik. Bu rakamlar oldukça yüksek. Bu tür risklere karşı ev ve eşyaların güvence altına alınması çok önemli. Aksigorta Ev-Eşya Sigortası ile yangından depreme, hırsızlıktan su baskınına kadar birçok konuda evinizi, eşyanızı, ailenizi ve komşularınızı güvence altına almak çok kolay” dedi.
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
Doğrudan Tazmin Sistemi hayata geçiyor - 16.07.2013
Trafik kazalarında zarar gören araç sahiplerinin, karşı tarafın sigorta şirketine başvurmak yerine, hasarı kendi şirketinden almasına imkân tanıyacak uygulamayla ilgili çalışmanın sonuna gelindi. Bir süredir üzerinde çalışılan ve birçok ülkede uygulanan ‘Doğrudan Tazmin Sistemi’ artık Türkiye’de de uygulamaya geçecek.
Böylece trafik kazalarında zarar gören sürücüler, hasar alabilmek için karşı tarafın sigorta şirketine başvurmak yerine; kendi trafik sigortasını yaptırdığı şirkete müracaat edecek, hasarını da kendi şirketinden alacak. Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Recep Koçak, Doğrudan Tazmin Sistemi sayesinde hasarın daha hızlı ödeneceğini ve sigortalının işlemlerle uğraşmayacağını söyledi. Recep Koçak, Birlik olarak, Sistem’e yönelik çalışmanın sonuçlandığını belirterek, “Sistemin hayata geçirilmesi için gerekli kurgunun yapılıp, bir süre test edilmesi ve sonrasında hayata geçirilmesi planlanıyor” dedi. Koçak, çalışmalar başlamadan önce konunun Hazine Müsteşarlığı ile paylaşıldığını ve herhangi bir olumsuz geri dönüş alınmadığına dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Trafik kazalarında mağdur olan kişilerin, karşı tarafın değil de kendi sigorta şirketinden hizmet almasına imkan veren bu sisteme; özellikle zarar gören kişilerin memnuniyeti açısından Hazine olumlu yaklaşıyor.”
Sadece iki aracın karıştığı kazalarda geçerli olacak
Sistem hakkında bilgi veren Koçak; sigorta şirketinin, trafik kazasında sigortalısının uğradığı zararı, sorumlu sigorta şirketi adına sigortalısına ödeyeceğini ifade ederek, “Diğer bir deyişle, bu sistemde, trafik kazasında zarar gören araç sahibi; kendisine zarar veren aracın sigortacısına değil, kendi sigorta şirketine başvuracak. Sistemin asıl amacı, trafik sigortasında gerçekleşen tazminat taleplerini ve ödemelerini kolaylaştırmak, hızlandırmak” dedi. Koçak, sistemin uygulandığı ülkeler incelendiğinde öncelikle uygulamanın başlangıç dönemlerinde, maddi tazminat ödemesi gerektiren hasarların kapsam dahilinde olduğunu; zaman içinde de bedeni tazminatların belirli kıstaslarla sisteme dahil edildiğini vurgulayarak, “Bazı ülkelerde ikiden fazla aracın karıştığı kazalarda da sistemin uygulandığı görülüyor. Ülkemizde Sistem’in sadece iki aracın karıştığı maddi hasarlı kazalarda geçerli olacak şekilde hayata geçirilmesi planlanıyor” şeklinde konuştu.
Sigorta şirketi, kendi sigortalısının hasarını ödeyecek
Koçak, Sistem’in nasıl işleyeceği hakkında da şu açıklamaları yaptı: “Öncelikle, Kaza Tespit Tutanağı, sigorta şirketlerinin kusur tespiti yapabilmeleri amacıyla Sistem’de talep edilen belgeler arasında yer alacak. Sistemin esasını, sigorta şirketinin kendi sigortalısının hasarını ödemesi, sonrasında hesaplanan ortalama hasar tutarını kusurlu tarafın sigorta şirketinden tahsil etmesi teşkil ediyor. Bu çerçevede de ortalama hasar tutarı hesaplanacak. Şirketler arasındaki mutabakatı sağlamak üzere takas odası kurulacak. Sistemin işleyişi, kuralları, anlaşmazlık prosedürleri, kurallara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar hazırlanan anlaşmada yer alacak. Sisteme dahil olmak isteyen sigorta şirketleri anlaşmayı imzalayarak, sisteme girecekler.”
Sistem, sigortalılara büyük avantajlar sağlayacak
Koçak, Sistem’in tüketicilere büyük avantajlar sağlayacağını belirterek, şunları söyledi: “Öncelikle, sigortalının kendi sigorta şirketi üzerinden zararını tazmin etmesi nedeniyle hasarlar hızlı ödenecek. Sigortalının mevcutta iletişimde olduğu ve diğer sigortalarını da yaptırdığı sigorta şirketine başvurarak, zararını tazmin etmesi arada devam eden bir müşterisigorta şirketi ilişkisi olduğundan, hizmetin kalitesini de artıracak. Sigortalı yine kendi sigorta şirketinin sunduğu anlaşmalı servis hizmetinden faydalanmak suretiyle herhangi bir ödeme yapmaksızın zararını tazmin edebilecek. Bu sayede, tazminatı ödeyip, sorumlu sigorta şirketinden tazminat tutarını tahsil etmek gibi işlemlerle uğraşmayacak.” HÜRRİYET
Haber Kaynağı: HÜRRİYET
En fazla fiyat artışı kasko ve trafikte yaşandı - 15.07.2013
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, enflasyon sepetinde yer alan sigorta hizmetlerinin fiyatları son 1 yılda çeşitli oranlarda arttı. Sigorta türlerinde son 1 yılda en fazla fiyat artışı, kasko ve zorunlu trafik sigortasında yaşandı.
Enflasyon, Haziran 2013 itibariyle yıllık bazda yüzde 8,3 düzeyinde gerçekleşirken yangın, hırsızlık ve diğer afetler sigortalarındaki fiyat artışı yüzde 5’le enflasyonun gerisinde kaldı. Böylece bu sigorta türünde geçen yıl haziran ayında 123,66 olan ortalama fiyat, 6,06 liralık artışla 129,75 liraya çıktı. Sağlık sigorta bedeli ise son bir yılda yaklaşık yüzde 20 yükseldi. Geçen yıl haziran ayında 606,38 lira olan ortalama sağlık sigortası bedeli, geçen ay 606,38 lira oldu. Sağlık sigortasındaki 1 yıllık artış miktarı 161,76 lira olarak gerçekleşti. Sigorta hizmetlerindeki en yüksek artış ise kasko ve zorunlu trafik sigortasında kaydedildi. Geçen yıl haziranda 994,21 lira olan ortalama kasko ve zorunlu trafik sigortası bedeli, geçen son 1 yılda yaklaşık yüzde 22 arttı. Bu artışla kasko ve zorunlu trafik sigortası için ödenen bedel bin 272 lira oldu. Bu sigorta türündeki 1 yıllık fiyat artış tutarı ise 279,79 lirayı buldu.
Haber Kaynağı: haber7.com
Allianz, Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik in ana ortağı oldu - 15.07.2013
Allianz – Yapı Kredi ortaklığını hayata geçirmek için gerekli olan onayın Hazine Müsteşarlığı’ndan ve Rekabet Kurumu’ndan alınmasının ardından söz konusu ortaklık hayata geçti. Böylece Allianz, Yapı Kredi Sigorta’nın ve Yapı Kredi Emeklilik’in ana ortağı konumuna geldi. Tek yönetim altına giren Allianz Sigorta ve Allianz Hayat ve Emeklilik ile Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik şirketleri, 3 milyar TL’yi aşan hayat dışı ve hayat sigortaları prim büyüklüğü ve 5 milyar TL’ye ulaşan emeklilik fonları ile Türkiye sigorta pazarında faaliyet gösterecek.
Allianz, Yapı Kredi’nin Yapı Kredi Sigorta’daki yüzde 93,95’lik hissesini net 1,6 milyar TL karşılığında satın aldı. Yapı Kredi Sigorta’nın kalan yüzde 6,1’lik hissesi ise Borsa İstanbul’da işlem görüyor ve bunun için yakın bir gelecekte zorunlu hisse satın alım çağrısında bulunulacak. Yapı Kredi, Allianz ile olan uzun vadeli stratejik ortaklığını desteklemek için hayat sigortaları ve bireysel emeklilik alanlarında faaliyet gösteren Yapı Kredi Emeklilik’te yüzde 19,93 paya sahip olmayı sürdürecek.
15 yıllık bankasürans anlaşması da onaylandı
Allianz ile Yapı Kredi arasındaki anlaşmanın önemli ve sürdürülebilir bir unsuru olan 15 yıllık bankasürans anlaşması da onaylandı. Bu anlaşma sayesinde Allianz, 933 şubesi ve 6,5 milyon müşterisiyle Türkiye’nin en büyük 4’üncü bankacılık ağına münhasır erişim hakkına sahip olacak.
Türkiye’deki Allianz ve Yapı Kredi sigorta ve emeklilik şirketlerinin CEO’su Solmaz Altın, konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Bu ortaklıktan dolayı çok mutluyuz. Tutarlı ve güçlü marka oluşturma politikalarımız çerçevesinde güçlerimizi Allianz markası altında birleştireceğiz ve gücümüze güç katacağız. Yapı Kredi Bankası aracılığıyla satışa sunulan ürünlerde ise markalarımızı yan yana pazarlama stratejisini izleyeceğiz” dedi.
Batı Avrupa’da yüzde 7,9, Doğu ve Orta Avrupa’da yüzde 2,6 olan sigorta primlerinin GSYİH’ya oranı Türkiye’de sadece yüzde 1,3 ve bu özelliğiyle Türkiye pazarı sigortacılık sektörü için yüksek bir büyüme potansiyeli barındırıyor. Son beş yılda (2007-2012) elementer sigortalarda yıllık ortalama yüzde 12,5, hayat sigortasında yüzde 14,2 ve emeklilik fonlarında ise yüzde 35,1 büyüme kaydedildi. Son yıllarda hayat ve emeklilik alanlarında banka aracılığıyla satış çok daha etkin hale geldi ve bankalar 2012 yılında Türkiye’deki hayat sigortaları prim üretiminin yüzde 77’sini gerçekleştirdi
Haber Kaynağı: Sigorta Haber Gazetesi
Türkiye'de sigortaya ihtiyaç duyulmamasının kırılması halinde sektör büyük ilerleme sağlayacak - 09.07.2013
Halen 10 kişiden 7'sinin sigortaya ihtiyaç duymadığı Türkiye şirketlerin müşteriye yönelik beklentiler doğrultusunda dönüşüm sağlaması halinde bölgenin en büyük sigorta piyasalarından biri olacak. Araştırma şirketi PricewaterhouseCoopers'ın raporuna göre insanlar daha uzun yaşamak ve ellerinde korunması gereken varlıklarının sayısının artması sebebiyle gelecekte sigorta şirketlerine daha fazla yönelecek.
Son on yılda ortalama yüzde 30’un üzerinde büyüme kaydeden sigorta şirketleri, Türkiye’de orta sınıfın genişlemesiyle gelecekte de büyüme vaat ediyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin raporuna göre sektör 2023’e kadar bölgenin en büyük sigorta ve bireysel emeklilik piyasalarından biri haline gelecek. Pazarın ciddi büyüme potansiyeli taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, sektörün söz konusu potansiyeli hayata geçirebilmesi için müşteri ihtiyaçlarına daha çok ağırlık vermesi gerektiğini savunuyor.
Araştırma şirketi PricewaterhouseCoopers (pwC)’ın konu ile ilgili son raporu da Türkiye’de sigorta şirketlerinin hizmet sundukları müşterilerini ve faaliyet alanlarını iyi tanımaları gerektiğine dikkat çekiyor. Sektörde birçok şirket, yapılarını yeni pazar konularına göre yeniden şekillendirmenin yollarını arıyor. Raporda şirketlerin pazarın ihtiyacı olan dönüşümü sağlayamadığı tespiti yer alıyor. Büyüme hedeflerinin yakalanabilmesi için şirket içi eğitimlerin tek başına yeterli olmadığı savunulan rapor, sigorta şirketlerine kendilerine yönelik önemli alanları belirleyip buralara odaklanmasını tavsiye ediyor.
Yapılan araştırmalarda Türkiye’de her 10 kişiden 7’sinin sigortaya ihtiyaç duymadığı belirtilirken, doğal afet gibi durumlarda aile ve sosyal yardımlara güveniliyor. Uzmanlar, dolayısıyla Türkiye’de sigorta şirketlerine ilginin gelişmiş ülkelere oranla düşük olduğunu belirtiyor. “Dünya genelinde insanların daha uzun yaşaması ve korunması gereken varlıkların artması nedeniyle artık sigorta şirketlerinin önünde daha büyük bir pazar var.” diyen PwC Türkiye Sigorta Sektörü lideri Talar Gül, “Şirketlerin söz konusu dönüşümü yakalayabilmeleri halinde daha parlak bir geleceğe erişme imkânları var.” dedi. Raporu değerlendiren Gül, sigorta şirketlerinin kurum kültürlerini aktif olarak yürüterek bu durumu rekabet avantajına dönüştürebileceklerini kaydetti.
215 bin kişiye istihdam sağlıyor
Özellikle sağlık ve emeklilik alanında devletin maliyetlerine ortak olarak kamuya destek veren sigorta sektörü Türkiye’de de finansal sistemi güçlendirdiği için büyütülmesi gereken alanlar arasında sayılıyor. Türkiye Sigorta Birliği’nin raporuna göre sektör 2005 yılından bu yana 10 milyar TL’nin üzerinde doğrudan yabancı yatırımcı çekti. Raporda doğrudan veya dolaylı olarak 215 binden fazla kişiye istihdam sağlayan sektör, faturalanan hasar ödemeleri her yıl en az 1,5 milyar TL’nin kayıt altına alınarak vergilendirilmesini sağlıyor.
Birliğin hazırladığı 2023 Türk Sigorta ve Bireysel Emeklilik Sektörü Vizyon, Hedef ve Beklentileri başlıklı rapora göre birikimli hayat ve bireysel emeklilik pazarı bugünkü 15 milyar TL’lik büyüklüğünden 63 milyar TL’ye ulaşabilir. Raporda bu hedef yakalanırsa Türkiye’nin dünyadaki en büyük 16. hayat dışı sigorta pazarı durumuna geleceği belirtiliyor. Ayrıca riske dayalı hayat sigorta pazarı büyüklüğü ise bugünkü 2 milyar TL’lik yazılan prim tutarını 2023 yılında 16 milyar TL’ye çıkarabilir.
Haber Kaynağı: www.finansgundem.com
Bina tamamlama sigortası zorunlu hale geliyor - 08.07.2013
Tüketici haklarını yeniden düzenleyen Tüketiciyi Koruma Kanunu Tasarısı’nın Meclis’teki ilk adımı tamamlanarak TBMM Sanayi Komisyonu’nda kabul edildi. 1 Ekim’de başlayacak yeni yasama yılında Meclis Genel Kurulu’na gelmesi beklenen tasarı tüketici kredileri ve kredi kartları ile ilgili sözleşmeler, kart üyelik aidatları, ön ödemeli konut satış sözleşmeleri, ayıplı malların iadesi, abonelik sözleşmeleri, reklamlar gibi birçok alanda, tüketici haklarını ve kanuna uymayanlar hakkında uygulanacak yaptırımları düzenliyor. Tasarı kapsamında bina tamamlama sigortası da zorunlu hale geliyor. Bankalar, tüketiciden faiz dışında alınacak her türlü ücret, komisyon ve masraf türleri ile bunlara ilişkin usul ve esaslar, Gümrük Bakanlığı’nın görüşü alınarak, tüketiciyi koruyacak şekilde BDDK tarafından belirlenecek. Sözleşmelere istinaden tüketiciden talep edilecek her türlü ücret ve masrafa ilişkin bilgiler tüketiciye verilecek. Bilgilerin tüketiciye verildiğinin ispatı sözleşmeyi düzenleyene ait olacak.
Aidatsız kart çıkarılacak
Bankalar, tüketicilere yıllık üyelik aidatı ve benzeri isim altında ücret tahsil etmedikleri bir kredi kartı türü çıkarmak zorunda. Bu hükme aykırı hareket edenlere giderilmesi için bir ay süre verilecek. Aksi takdirde 5 milyon lira ceza verilecek. Belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin hesap açılması ve sadece kredi işlemleri yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin ücret veya masraf talep edilemeyecek.
Tüketici 14 gün içinde krediden cayabilecek
Konut finansmanı sözleşmesi yazılı olarak kurulmadıkça geçerli olmayacak.
Tüketici, vadesinden önce kredisini kapatabilecek ve bu hallerde bankalar indirim yapacak.
Kredi veren, 20.000 lirayı aşan kredilerde erken ödeme tazminatı talep edebilir.
Faiz oranının sabit olarak belirlenmesi halinde vadesinden önce ödeme yapılırsa tüketiciden erken ödeme tazminatı alınacak. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması yasaklanıyor.
Tüketici, gerekçe göstermeksizin ve ceza ödemeksizin kredi sözleşmesinden 14 gün içinde, taksitle satıştan 7 gün içinde cayabilecek.
6 ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde olduğu kabul edilecek. Malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya ait olacak.
Kapıdan satışlarda sözleşmeler, bakanlık tarafından yetkilendirilmiş satıcı veya sağlayıcı tarafından kurulacak.
Satıcının ön ödemeli konut satışına başlamadan önce; bina tamamlama sigortası yaptırması veya bakanlıkça belirlenen diğer teminat veya şartları sağlaması zorunlu olacak.
Tüketici, 14 gün içinde herhangi bir gerekçe göstermeksizin ve cezai şart ödemeksizin ön ödemeli konut satış sözleşmesinden cayabilecek. RADİKAL
Haber Kaynağı: Sigorta
Güneş Sigorta Marmara Adası yarışında IRC-3 sınıfında birinci oldu. - 27.06.2013
Güneş Sigorta Yelken Takımı, 15-16 Haziran’da Moda-Marmara Adası-Ataköy parkurunda gerçekleşen Marmara Kupası Yat Yarışı’nda IRC3 sınıfında birincilik kupasının sahibi oldu. Sezonun ilk uzun mesafeli ve gece seyri gerektiren yat yarışı Marmara Kupası’nda Güneş Sigorta Yelken Takımı, gösterdiği başarılı performans ile yaklaşık 125 deniz mili olan parkuru 25 saatte tamamladı.
Haber Kaynağı: Sigorta E-haber
ATO, acentelerin memnuniyetini ölçtü - 25.06.2013
Ankara Ticaret Odası’nda (ATO) sigorta acentelerine yönelik bir anket çalışması yapıldı. 27 Mayıs 2013 tarihinde yapılan anket çalışması ile acentelerin memnuniyeti, yaşanılan sıkıntılar konusundaki farkındalıkları ölçüldü ve sorunlarla ilgili çözüm sürecine gidilmesi amaçlandı.Ankete katılan kişilerin yüzde 41,7’sinin lise mezunu olduğu ve en hayati ilk 3 sorun sorusuna verilen cevaplardan çoğunluğunun ise eğitim eksikliği olduğu görüldü. Çalışmaya katılan acentelerin yüzde 50’sini sektörde 1-10 yıl arasında, yüzde 31,3’ünü 10-20 yıl arasında ve yüzde 18,8’ini ise 20 yıldan fazla süredir sektörde çalışanlar oluşturdu. Acenteler çalıştığı şirket koşullarından gayet memnun olduğunu yüzde 52,1 oranıyla belirtti.Yüzde 70’i işinden memnun
Acenteler, mesleklerinin ilk 3 sorununu şu şekilde sıraladı: “Sigorta fiyatlarının dengesiz bir iniş-çıkış gösterdiği ve sigorta şirketleri arasındaki büyük fiyat farklılıkları (yüzde 45,8), acentelerin birbirleri ile rekabet içinde olmasından kaynaklı komisyon indirimi yapmaları (yüzde 45,8), bankaların sektöre girmesi ve poliçe kesmeleri (yüzde 27,8).”Bu sorunlara ilişkin sunulan çözüm yolları da şöyle sıralandı: “Acentelik sözleşmesi yapılırken vaat edilen komisyon oranlarının şirketler tarafından keyfi olarak düşürülemeyeceği hususu Sigorta Genel Md. tarafından ya da TOBB tarafından teminat altına alınması (yüzde 23), iptal poliçelerde iade komisyonun müşteriden kesilmesi, (yüksek 21), bankaların sigortacılık sektöründen çıkarılması (yüzde 16).”Yaptıkları işten yüzde 68,8 ile memnun olduklarını ifade eden acentelerin geleceği ve sektöre yarattıkları katkıdan ise yüzde 70,8’inin memnun olduğu görüldü.
Çözüm yolları arandı
Yapılan çalışmanın sonucunda acentelerin yaşadığı sıkıntıların farkında olduğu ve çözüm yolları için neler yapılması gerektiği konusunun yolları arandı. Acenteler genellikle, sigorta fiyatlarının dengesiz bir iniş-çıkış gösterdiği ve sigorta şirketleri arasında büyük fiyat farklılıklarının olduğunu, komisyon oranlarıyla oynanmaması gerektiğini vurguladılar.Meslek komitesinin tekel değil bağımsız olması ve acentelere destek vermesi ya da bilinen sorunların çözümü için TOBB ve Hazine Müsteşarlığı meslek komitesine destek vermesi gerektiği hususu göz önüne alındı. Acentelik alırken iş yerinin fiziki yeterliliğinin kontrolü için alınan paranın alınmaması gerektiği ya da ödenen aidatların düşürülmesi gerektiği kanaatine varıldı.Birlik olup tek çatı altında ortak çözüm aramanın ve sorunlarla yakından ilgilenmenin önemi vurgulandı ve örgütsüz mücadele olunmayacağı konusu üzerinde duruldu.
Haber Kaynağı: Sigorta E-haber
Sigorta şirketleri, temel sigorta primini serbestçe tespit edebilecek. - 20.06.2013
Hazine Müsteşarlığı’nın, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Tarife Uygulama Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre, sigorta şirketleri 1 Ocak 2014’ten itibaren araç türlerine göre de il bazında temel sigorta primini serbestçe tespit edebilecek ve tespit ettikleri temel primleri ve tarifeleri ilgili ayın birinden son gününe kadar değiştiremeyecek. Sigorta şirketlerinin tespit ettikleri primleri değiştiremeyeceklerine yönelik 6 aylık süre, 1 Ocak 2014 tarihine kadar 1 ay olarak uygulanacak.
Şirketler, teknik düzenleme yapacak
Yönetmelik kapsamında sigorta şirketleri, poliçe üretim ve düzenleme süreçlerinde, motorlu araç işletenlere sigorta primi teklifi verme seçeneği için teknik düzenleme yapacak. Sigorta şirketlerinin teklifleri, verildiği ayın sonuna kadar geçerli olacak. Sigorta şirketleri belirledikleri temel sigorta primleri ve motorlu araç işletenlere uygulayacakları prim indirim ve artırım sebeplerini oranlarıyla beraber uygulamaya başlamadan 10 gün önce Trafik Sigortaları Bilgi ve Gözetim Merkezi’ne (TRAMER) yazılı olarak ve güvenli elektronik ortamda gönderecekler. Hasarsızlık sebebiyle prim indirimi ve hasar sebebiyle prim artırımı basamak esasına göre uygulanacak yönetmelikle, Hazine Müsteşarlığı hasarsızlık ve hasar sebebiyle prim indirim ve artırımı için özel esaslar getirebilecek.
Haber Kaynağı: Sigorta Haber E-Gazete
Sigortacılar, geçmiş meteorolojik verileri takip ediyor. - 20.06.2013
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden, geçen yıl en çok meteorolojik veriyi 862 başvuruyla çevre sektörü talep ederken, çevreyi 826 taleple adalet, 521 taleple sigorta sektörü izledi. Adalet ve sigorta sektöründen alınan talepler, ağırlıklı olarak geçmiş bir tarihteki olay anında havanın nasıl olduğu yönünde olurken, çevre ve enerji sektörlerinin veri talepleri ise geleceğe yönelik oldu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü 2012 Yılı İdari Faaliyet Raporu’ndan derlenen bilgiye göre, 191 Otomatik Meteorolojik Gözlem İstasyonu (OMGİ) ve 40 Deniz Otomatik Meteorolojik Gözlem İstasyonu (D‐OMGİ) ile toplam 766 noktada otomatik ölçüm ve gözlem yapıldı. Modernizasyon çalışmalarıyla 2007’de İstanbul, Antalya, İzmir başta olmak üzere 3 bölgede uygulamaya başlanan Bölge Tahmin ve Erken Uyarı Merkezleri (BTUM) sayısı geçen yıl itibarıyla 15’e yükseltildi.
Bu sayede, geçen yıl kuvvetli ve aşırı yağış, fırtına, sel, su baskını, kar erimesi, çığ ve heyelan tehlikesi, soba zehirlenmesi riski, sıcak ve soğuk hava dalgası, buzlanma ve don, toz taşınımı ve zirai donla ilgili 579 meteorolojik uyarı yayımlandı. Bu uyarılardan 351’i kuvvetli yağış, 65’i kuvvetli rüzgar ve fırtına, 62’si genel meteorolojik değerlendirme ve uyarı, 59’u kar yağışı, 15’i toz taşınımı, 11’i kar erimesi ve çığ tehlikesi, 7’si zirai don, 6’sı kuvvetli soğuk/sıcak hava ve 2’si buzlanma-don uyarısı olurken, 1 uyarı ise sis için yapıldı.
Haber Kaynağı: Sigorta Haber E-Gazete
Sektörde sürpriz evlilik bombası. - 18.06.2013
Sigorta sektörünün kulislerinde şimdi de yeni bir satın alınma konuşuluyor. Bilindiği gibi, Acıbadem Sigorta son yıllarda kendini ‘satış’a odaklamıştı. Acıbadem Sigorta’nın verileri her gün daha iyiye giderek alıcılara göz kırpıyordu. Acıbadem Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar’ın şirketi satma isteği herkes tarafından biliniyor. Daha önce de şirketin sermaye ortaklarının fon şirketleri olması sanırız sıkıntı yaratıyordu. Çünkü para ile para kazanmak isteyen şirketlerin sigorta sektöründe işinin zor olduğunu tahmin etmek zor değil. Şu sıralar konuşulanlara göre, geçtiğimiz aylarda Yapı Kredi Sigorta’yı almak isteyip de sonrasında vazgeçen Sompo Japan, Acıbadem Sigorta’yı almak istiyormuş. Gelen bilgilere göre, bu görüşmelerin de sonuna geliniyormuş ve el sıkışılmak üzereymiş. Şayet bu satın alma gerçekleşirse Mehmet Ali Aydınlar’ın belli bir oranda hissesi şirkette kalacakmış. Henüz iki şirketin birleştirilmesi de düşünülmüyormuş. Bunun nedeni de ‘Acıbadem’ markasıymış. Satın alma gerçekleşirse Sompo Japan Grubu, Türkiye’de hem sağlık alanında iddialı konuma gelecek hem de hayat sigortacılığına da adım atmış olacak. Ne diyelim… Onlar ersin muratlarına, biz çıkalım kerevetlerine…
Haber Kaynağı: Sigorta Haber E-Gazete
Sigortacılar yangınla boğuşuyor. - 18.06.2013
Son dönemde artan fabrika yangınlarıyla kârlılığı önceki yıllara göre yüzde 50 azalan sigortacılar, birkaç aydır bazı tesisleri sigorta yapmamaya başladı. Sanayiciler, sorunun çözümü için sektör temsilcileri ile bir araya gelecek.
Zaman'ın haberine göre, zorunlu trafik ve kasko branşında zarar eden sigorta şirketleri için yeni bir risk de yangında ortaya çıktı. Son bir yıl içerisinde bazı boya, plastik, tekstil ve çırçır fabrikasında yangın çıktığı için çok sayıda sigorta şirketi de zarar etti. Yılbaşından itibaren çok sayıda firma yangın riski olan fabrikalara sigorta yaptırmaya yanaşmazken, bazı firmalar primlerde artış yoluna gidiyor. Ankara Sanayi Odası (ASO), İstanbul Sanayi Odası (İSO) ve TÜSİAD gibi iş dünyası örgütleri ise yangın riskine karşı sigorta yaptırılmasında yaşanan sorunun ardından Hazine Müsteşarlığı’nın kapısını çaldı. Bu kapsamda Sigortacılık Genel Müdürlüğü’nün yer alacağı geniş katılımlı bir toplantıda sektör temsilcileri ile işadamları bir araya gelecek.
Haber Kaynağı: Finans Gündem
Sevilmesek de takdir ve taklit ediliyoruz - 05.06.2013
AXA Sigorta CEO’su Cemal Ererdi, şirket olarak serbest rekabete inanan bir yapıda olduklarını belirterek, “AXA’nın rekabetçi kişiliğinin yanında bir de piyasa yapılıcılığı var. Kurallarımız var ve bu kurallar takip edilip benimseniyor” dedi. Sigorta sektörünün önde gelen şirketlerinden AXA’nın geleceğe yönelik beklentileri çok olumlu. AXA Sigorta CEO’su Cemal Ererdi, sigorta sektörünün gelecek 5 yılda ekonomi içindeki yüzde 3′lük payının hızla yukarılara tırmanacağını söyledi. Ererdi, sektördeki rekabetçi tavırlarına yönelik ise “Kurallarımız var ve bu kurallarımız takip edilip benimseniyor. Bu da lider olmanın ve şirket içerisindeki teknik birikimin yüksek olmasından kaynaklanıyor. Bu ikisi bir araya geldiğinde de sektörde genel de pek sevilmeyen fakat yaptıkları takip edilip takdir eden bir şirket konumundayız” dedi. 2013 yılının sektör açısından büyümenin giderek artığı bir döneme denk geldiğini belirten Cemal Ererdi, “Bu yıl geçmişte sağlanan büyümenin devam edeceği görülüyor. Nedenlerine bakarsak özellikle insanların gelirlerindeki artıştan sigortaya daha fazla pay artırdığı gözleniyor. Bu çok olumlu ve poliçe sayısında çok ciddi artışlar yakalandı ve bu yıl da devam ediyor. AXA olarak ise piyasada liderliğimiz devam ediyor. Mart sonu itibariyle yüzde 30 civarında bir büyüme sağladık ve bu sektörün üstünde. Bizim büyüklüğümüzdeki bir şirketin sektör üstünde büyüme sağlaması önemli bir başarı olarak görülmeli. Çünkü bizim rakamlarımız sene sonu itibariyle 3 milyara dayanacak gibi gözüküyor. Bu rakamdaki bir şirket Avrupa’da bile orta ölçekli bir şirketten büyük şirketlere doğru geçişi gösteriyor. Bunun yanında ilk çeyrekte karlılığımız çok iyi gidiyor ve 73 milyon civarında bir kâr elde ettik. Öte yandan AXA Hayat ve Emeklilik’te de ilk çeyrekte prim üretimimizi yüzde 96 artırdık ve 126 milyon prim ürettik. Burada da 1.7 milyon TL kâr elde ettik ve burada da hedeflerimiz üstünde ilerliyoruz ve bu yıldan çok memnunuz” diye konuştu.
Sektördeki son satın almanın dengeleri nasıl değiştireceğini sorduğumuz Cemal Ererdi, “Rakibimiz açısında önemli stratejik bir karar ve kendileri açısında da eksik olan yönlerini tamamlayıcı bir birleşme olarak görülüyor. Birleşmeden sonra liderlik sıralaması değişecek. Ancak biz 12 yıl önce başladığımız zaman 3.cü sıradaydık. Biz önümüzdeki birkaç yıl içinde ise tekrar liderliğe çıkacağımızı düşünüyoruz. Çünkü organik büyümeyle gidebileceğimiz çok yer olduğunu düşünüyoruz” dedi.
Haber Kaynağı: Sigorta Haber E-Gazete
Trafik sigortasında ‘Doğrudan Tazmin’ TSB Başkanı Recep Koçak, bu sistemle hasarın daha hızlı ödeneceğini ve sigortalının işlemlerle uğraşmayacağını söyledi - 30.11.-0001
Trafik kazalarında zarar gören araç sahiplerinin, karşı tarafın sigorta şirketine başvurmak yerine hasarı, kendi şirketinden almasına imkân tanıyacak uygulamayla ilgili çalışmanın sonuna gelindi. Hürriyet'e konuşan Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Recep Koçak, doğrudan tazmin bu sistemle hasarın daha hızlı ödeneceğini ve sigortalının işlemlerle uğraşmaya-cağını söyledi.
SON dönemde üst üste düzenlemelerin yapıldığı trafik sigortasında, şimdi de hasar ödenmesinde yaşanan sorunların giderilecek. Bir süredir üzerinde çalışılan ve birçok ülkede uygulanan ‘Doğrudan Tazmin Sistemi’ artık Türkiye’de de uygulamaya geçecek. Böylece trafik kazalarında zarar gören sürücüler, hasar alabilmek için karşı tarafın sigorta şirketine başvurmak yerine; kendi trafik sigortasını yaptırdığı şirkete müracaat edecek, hasarını da kendi şirketinden alacak.
Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Başkanı Recep Koçak, trafik sigortasında doğrudan tazmin sistemi ile ilgili detayları açıkladı. Koçak, Birlik olarak, doğrudan tazmin sistemine yönelik çalışmanın sonuçlandığını belirterek, “Sistemin hayata geçirilmesi için gerekli kurgunun yapılıp, bir süre test edilmesi ve sonrasında hayata geçirilmesi planlanmakta” dedi. Koçak, çalışmalar başlamadan önce konunun Hazine Müsteşarlığı ile paylaşıldığını ve herhangi bir olumsuz geri dönüş alınmadığına dikkat çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Trafik kazalarında mağdur olan kişilerin, karşı tarafın değil de kendi sigorta şirketinden hizmet almasına imkan veren bu sisteme; özellikle zarar gören kişilerin memnuniyeti açısından Hazine olumlu yaklaşıyor.”
İKİ ARACIN KARIŞTIĞI KAZALARDA
Doğrudan tazmin sistemi hakkında bilgi veren Recep Koçak; sigorta şirketinin, trafik kazasında sigortalısının uğradığı zararı, sorumlu sigorta şirketi adına sigortalısına ödeyeceğini ifade ederek, “Diğer bir deyişle, bu sistemde, trafik kazasında zarar gören araç sahibi; kendisine zarar veren aracın sigortacısına değil, kendi sigorta şirketine başvuracak. Sistemin asıl amacı, trafik sigortasında gerçekleşen tazminat taleplerini ve ödemelerini kolaylaştırmak, hızlandırmak” dedi. Koçak, sistemin uygulandığı ülkeler incelendiğinde öncelikle uygulamanın başlangıç dönemlerinde, maddi tazminat ödemesi gerektiren hasarların kapsam dahilinde olduğunu; zaman içinde de bedeni tazminatların belirli kıstaslarla sisteme dahil edildiğini vurgulayarak, “Bazı ülkelerde ikiden fazla aracın karıştığı kazalarda da sistemin uygulandığı görülmekte. Ülkemizde doğrudan tazmin sisteminin sadece iki aracın karıştığı maddi hasarlı kazalarda geçerli olacak şekilde hayat geçirilmesi planlanmakta” şeklinde konuştu.
DOĞRUDAN TAZMİN NASIL İŞLEYECEK?
Recep Koçak, doğrudan tazmin sisteminin nasıl işleyeceği hakkında da şu açıklamaları yaptı: “Öncelikle, kaza tespit tutanağı, sigorta şirketlerinin kusur tespiti yapabilmeleri amacıyla doğrudan tazmin sisteminde talep edilen belgeler arasında yeralacak. Sistemin esasını, sigorta şirketinin kendi sigortalısının hasarını ödemesi, sonrasında hesaplanan ortalama hasar tutarını kusurlu tarafın sigorta şirketinden tahsil etmesi teşkil ediyor. Bu çerçevede de ortalama hasar tutarı hesaplanacak. Şirketler arasındaki mutabakatı sağlamak üzere takas odası kurulacak. Sistemin işleyişi, kuralları, anlaşmazlık prosedürleri, kurallara uyulmaması durumunda uygulanacak yaptırımlar hazırlanan anlaşmada yer alacak. Sisteme dahil olmak isteyen sigorta şirketleri anlaşmayı imzalayarak, sisteme girecekler.”
Hasar hızlı ödenecek işlemler azalacak
RECEP Koçak, doğrudan tazmin sisteminin tüketicilere büyük avantajlar sağlayacağını belirterek, şunları söyledi: “Öncelikle, sigortalının kendi sigorta şirketi üzerinden zararını tazmin etmesi nedeniyle hasarlar hızlı ödenecek. Sigortalının mevcutta iletişimde olduğu ve diğer sigortalarını da yaptırdığı sigorta şirketine başvurarak, zararını tazmin etmesi arada devam eden bir müşteri-sigorta şirketi ilişkisi olduğundan, hizmetin kalitesini de artıracak. Sigortalı yine kendi sigorta şirketinin sunduğu anlaşmalı servis hizmetinden faydalanmak suretiyle herhangi bir ödeme yapmaksızın zararını tazmin edebilecek. Bu sayede, tazminatı ödeyip, sorumlu sigorta şirketinden tazminat tutarını tahsil etmek gibi işlemlerle uğraşmayacak.”
Haber Kaynağı: Sigorta Gündem.